İris Cibre, 'Dolarda Rahatlama İçin Ülkeye Döviz Girmesi Gerekiyor' Dedi, Faiz Artırmak İçin Geç mi Kaldık?

Hepimiz markete gidiyoruz, kira ödüyoruz, benzin alıyoruz, peynir yiyoruz, maaş alıyoruz ya da ticaret yapıyoruz. Bir şekilde herkes hayatını kazanıyor ve en dar ihtimalle temel ihtiyaçlarını karşılıyor. Bunları karşılamakta son dönemde herkes bir şekilde zorlanıyor. Zorlanmanın hem ülkede yaşananlar hem de dünyada gördüğümüz manzara ile alakalı olduğunu hepimiz biliyoruz. Ülkede yaşananlar kısmı ağır basarken bizim de ana gündemimiz bu kısım zaten. Sonuçta artık herkes dolar ile ekonominin bağlantısını kurabiliyor ülkede. Bu konuda ekonomistlere, konunun uzmanlarına, finans profesyonellerine soruyoruz. Neden böyle? Nasıl düzelecek? Bakalım bugün neler öğreneceğiz?

İşi 'para' olunca, tabii nasıl para kazandığı bizi ilgilendirmiyor, biz TL'yi konuştuk!

İris Cibre, finans piyasalarında özellikle FX tarafında ağırlıklı deneyimi olan bir isim olurken, farklı ülkelerde de çalışmış olmanın avantajı ile 'paradan iyi anlıyor'. Cibre, medyada yorumcu olarak da yer alırken, muhalif kişiliği ile sosyal medyada ön plana çıkıyor. Ekonomik verileri analiz ederken, son dönemde özellikle tartışılan rezervlerdeki hesaplamaları da dikkat çekiyor. Cibre'ye biz de ilk olarak rezervleri sorduk. Buyurun para konulu sohbetimize👇

Siz, 'Merkez Bankası rezervlerinin olması gereken' düzeyini hesaplıyorsunuz. Sizin hesap yaptığınız düzeyde olsaydı rezervler, dünya nasıl bir yer olurdu bilemeyiz ama dolar ne durumda olurdu?

Öncelikle rezerv durumundan bahsetmek gerek. Şu anda analitik bilançoda swap hariç net rezerv -63,3 Milyar USD. Eğer arka kapı müdahaleleri olmasaydı -29 Milyar USD civarında bir swap hariç net rezervimiz olmalıydı. Olması gereken bu rezerv artışının nedeni ise Kur Korumalı Mevduata girmek için TCMB’ye dolarını satanlar, yeni regülasyonla ihracat bedellerinin 1 ay öncesine kadar 25%ini ve sonrasında %40'ını satan ihracatçılarımız.

Çıkış tarafında ise yabancı yatırımcı swap çıkışları ve TCMB’nin BOTAŞ'a doğrudan satışları var. Kısaca 34.4 Milyar dolarlık bir fark var olması gereken ile şu an olan rezerv arasında. Bu rakam ile de anlıyoruz ki piyasaya örtülü bir müdahale var. Peki bu müdahale olmasaydı ne olurdu? Muhtemelen Dolar daha yüksek seviyelerde olurdu fakat asıl tartışılması gereken nokta bu değil, asıl konu bütün bu müdahalelere, sermaye kontrolünü hatırlatan Merkez Bankasına Dolar satış zorunluluğuna, bankalara verilen saat 10 ile 16 arası işlem yapmaları gerektiği ve düşük spreadli FX platformlarını kapatmaları talimatlarına gerek kalmayabilirdi.

Dünyada ekonominin kabul görmüş bir işleyişi var, ülkemiz ithalata bağımlı, kronik cari açığı olan yani sürekli döviz talebi olan bir ülke. Üstelik tüm dünya sıkılaşma dönemine giriyor. Dolayısıyla, faizi enflasyonun üzerinde tutsaydılar ne rezerv eritmeye ne de rezerv erimesine rağmen kur artışını ve üç haneye giden enflasyonu gözlemeye ihtiyaç olacaktı. Şu an oluşan enflasyonun büyük kısmı kur artışı ve parasal genişleme dolayısıyla gerçekleşiyor. Global emtia artışları hissettiğimiz enflasyonun küçük bir kısmı. Kısaca, en baştan doğru politika yolunda devam edilseydi, tüm bunlara gerek kalmayacak ve daha ehil bir enflasyon ve kur ile karşılaşacaktık.

Yabancı para girişi olmadığı varsayılırsa rezervlerle kuru tutmanın süresi nedir?

Bunu hesaplamak güç, brüt rezerv swaplar dolayısıyla hala 100 Milyar USD seviyesinde ki o da düştü. Portföy yatırımlarında ve doğrudan yatırımlarda geçen seneye oranla büyük düşüş var. Yabancı para girişi gayrimenkul ve turizm dışında pek yok. Fakat TCMB swapları devam ettiği sürece bir miktar daha devam ettirilebilir. Şunu da unutmamak gerek, müdahale ihtiyacı ne miktarda olacak? Kısa vadeli net dış borç 181 Milyar USD, artık ekonomistler ödemeler dengesi krizi olur mu bunu tartışmaya başladı. Fakat zamanlama vermek zor.

Kuru tutmazsak nereye kadar gider?

Emtia ve ara malı fiyat artışları, özellikle doğalgaz ve petrol fiyat artışlarının devamı cari açığımızı arttırıcı unsurlar, ayrıca dış ticaret haddi seviyesi çok düşük yani daha pahalıya ithal edip daha ucuza ihraç ediyoruz. Dolayısıyla, döviz ihtiyacı yüksek, bunun yanında Fed’in parasal sıkılaşma dönemine girmesi ve Haziran itibariyle bilanço küçültmeye başlayacak olması globalde de dolar ihtiyacını artırıcı bir unsur. Tüm bunlar birleştiğinde Dolar’da yukarı baskının devam edeceğini görmemek güç

Bu seviyelerde kuru tutarsak KKM getiri sağlamayacak, sağlamazsa dövize yöneliş olacak, kur artacak. Diğer yandan KKM getiri sağlarsa rezerv, Hazine yükü, enflasyon, cari açık sıkıntılarımız var. Bu döngüyü nasıl kırarız?

Bu döngüyü kırmak zor maalesef. Bu girdaba girdik ve çıkmak için tek yol görüyorum o da seçim ile hükümet değişimi. Ülkeye döviz girmesi gerekiyor. Bu döviz girişini ise artık bu hükümetin sağlaması mümkün görünmüyor. Yabancı yatırımcılar toplantılarda güler yüzlüler, ilgililer mutlaka, güzel sözler duymaktan da hoşlanıyorlar fakat konu para göndermeye geldiğinde orada;

1) Şeffaflık yani mesela TÜİK’in açıkladığı enflasyon gerçekten doğru mu diye ararlar, 

2) Güven, yani bugün söz verildi faiz artıracağız, Ortodoks politikalara ve sıkı ya da halkın refahına gidecek mali politikalara önem vereceğiz diye açıklayıp 3 ay sonra Faiz sebep Enflasyon sonuç denir mi? Örtülü rezerv satışları ile Merkez Bankası’nın kredibilitesi zarar görmeye devam eder mi gibi örnekler, 

3) Kurda stabilite isterler, volatilite demek değer kaybı demek, gün içinde 20 kuruş aşağı, yukarı hareketler de yabancıya kur riski dolayısıyla zarar edeceği beklentisini doğurur, 

4) Hukukun şeffaf ve kanunlar doğrultusunda işlemesi, çünkü doğrudan yatırım yaptığında hukuken haklılıklarını ispatlayabileceklerini görmek isterler,

5) Liyakatli kadrolar, yani ekonomiyi kimler yönetiyor, buna bakarak da karar verirler.

Tüm bunlar birleştiğinde bu hükümetin icraatlarının yabancı yatırımcıyı çekmesi zor görünüyor.

Yeni hükümet ile beraber, liyakat, hukukun üstünlüğü, şeffaf ve bilime dayalı, siyasetten bağımsız kararlar gördükçe mutlaka yatırım yapmak isteyecekler ve döviz girişini sağlayacaklardır diye düşünüyorum. Ancak bu doğrultuda bu girdaptan kurtulabileceğimizi düşünüyorum.

Her şeyi kura odakladık ama her işin ucundan da o çıkıyor. Merkez Bankası'nın 'liralaşma' söyleminde ne yapılırsa liralaşırız?

“Liralaşma” lügatımıza yeni girdi çünkü Dolarizasyon hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Şu an DTH‘ların toplam mevduata oranı %57, yani tüm bu çırpınışlara rağmen hala %50'nin üzerinde. Buna KKM de bulunan dövize endeksli TL’leri de katarsak %70 dolarizasyon söz konusu. Yani ekonomiye olan güven çok düşük, mevduat faizleri enflasyonun çok çok altında, reel faiz bilimsel olarak eksi %33 seviyesinde fakat TÜİK’in açıkladığı enflasyon datasından daha yüksek bir enflasyon inancı söz konusu bu yüzden direkt eksi %56 reel faiz var diyoruz ve bu reel faiz ile ilk faiz indirimlerinin başladığı günden beri döviz, konut ve araç fiyatlarının uçacağını her mecrada dile getiriyoruz. Sonuç da maalesef tam beklendiği gibi oluyor, negatif reel faiz dolayısıyla kur ve varlık fiyatları yükseliyor. Bu yüzden piyasalara, yatırımcıya ve halka ilk aşılanması gereken güven. Fakat artık faiz artırmak için de çok geç, eninde sonunda şok faiz artırımı gerçekleşecek mecburen fakat bu da derin bir resesyona neden olacak. Hükümetin bunu seçimden önce göze alabileceğini hiç zannetmiyorum, bu bombayı maalesef, seçim sonrası gelecek yeni hükümetin eline bırakacaktır. Kendi paramıza dönüş ise ancak güven tazelendikten, liyakatli kadrolarla düzgün politikalar uygulandığında başlayacaktır.

Son olarak dünyada son dönemde oynaklık çok yüksek, gelişmiş merkez bankaları bile bizde 'nas' olarak tabir edilen düşük faizden vazgeçti. Bir savaş ortamı var, sadece fiziki değil finansal da. Gıda, metal derken biz burada neredeyiz? Ne yapmalıyız? Ne kadar zararsız çıkacağız bu işin içinden?

Belirtmekte fayda var; gelişmiş ekonomilerin yıllık enflasyonu bizim aylık enflasyonumuz boyutunda ve biz maalesef dünyada enflasyonda en yüksek 6. ülkeyiz.

Tabii tüm dünya, yükselen enflasyon dolayısıyla büyüme beklentilerini düşürerek ve önceliği enflasyona vererek nötr ya da artı reel faiz ve parasal sıkılaşma politikalarını uygulamaya başladı. Gün geçmiyor ki bir Merkez Bankası faiz artırmasın. Savaşın oluşu da tüm bu gelişmeleri hızlandırdı tabii, yoksa bankalar muhtemelen çok daha yavaş hareket edeceklerdi. Bizim yerimiz ise belli; Nas…

Yapılması gereken tek şey ise bence seçim ve maalesef bu işten derin bir resesyon ve yüksek enflasyon ortamına girdikten sonra çıkabileceğimizi düşünüyorum.

Diğer ekonomi sohbetlerimiz de burada👇

'En Önemli Sorun Merkez Bankası İnandırıcılığı' Derken, 'Enflasyonda Baz Etkisi Boş Bir Avuntu' Diye Ekledi
'Hiperenflasyona Koşuyoruz' Diyen Burak Arzova, 'Bir Bakmışsın Venezuela Olmuşsun' Diye de Uyardı!
Atilla Yeşilada, 'Seçim Bekliyordum Dolar Patladı' Dedi: Merkez Bankası'ndan Beştepe'ye, Seçimden Enflasyona!
Biz Sorduk Oğuz Demir Cevapladı: Enflasyon Nasıl Düşer? Faizler İnmeseydi Ne Olurdu? Rezervlere Ne Olacak?
Türkiye Ekonomisi Avrupa Gözüyle Nasıl Görünüyor? 'Dolarda Seyri Rezervler Belirleyecek!'

Popüler İçerikler

İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?