"İptal Kültürü" Adaleti Aramanın Yeni Yolu mu Yoksa Sosyal Medyada Lincin En Büyük Bahanesi mi?

Irkçı, cinsiyetçi yorumlar yapan kişilerin, benzer tarzda paylaşım yapan kurumların 'iptal' edilmesi haklı bir tepki mi yoksa sosyal medyanın korkutucu gücü mü?

Birkaç yıl öncesine kadar karşımızda olmayan ancak şu an bol bol duyduğumuz bir kavramı ele almak istiyoruz.

Bolca karşımıza çıkan linç kültürüne benzer gibi görünse de çok farklı, üzerine düşünmemiz gereken bir kavram. Google'ın verilerine bakınca, verileri 2019 yılının başlarına kadar neredeyse kimse iptal kültürünü yani 'cancel culture' kavramını merak etmemiş, belli ki salgın sürecinde aktivizmin biçim değiştirmesiyle ortaya çıkan bu kavram neyi iptal ediyor?

İptal edilen şey, ünlülerin davranışları sonucunda ünlülerin kendisi.

Yani ırkçı, cinsiyetçi, homofobik söylemlerde bulunan, ünlü kişilerin kanun karşısında nasıl yargılandığından bağımsız olarak kültürel açıdan da bir yargılama sürecini başlatarak onları desteklemeyi bırakmak, onları 'iptal etmek'. 

Cezasını kanun karşısında almış olabile ünlülere gösterilen bu tavır, sadece kişilerle de sınırlı değil tabii.

Benzer tavırları gösteren medya kuruluşları, giyim markaları ya da herhangi bir tüzel yapı da bu iptalin nesnesi olabilir.

Çok sevdiğimiz bir medya kuruluşu homofobik söylemleri destekleyen bir paylaşım yaptığında çok sevilen yapımlarını izlemeye devam etmemek, çalışanlarına iyi davranmayan bir giyim markasını artık kullanmamak bunlar için en sık karşılaştığımız örnekler.

Kültür endüstrisindeki boykottan bahsediyoruz.

'Madem kültürün diğer haklara saygı duymuyor, o halde ben de sana para kazandırmıyorum' demenin güncel hali, iptal kültürünü yarattı. Peki bunu neden bu kadar önemsiyoruz? Tartışmamız gereken önemli başlıklardan biri de bu.

Yapılan bir araştırma bu konudaki fikirleri netleştirmek için yardımcı olabilir.

Bizler iki yıl önce tanımadığımız bu iptal kültürünü nasıl bu kadar kolay benimsedik? Belki bu soru üzerinden ilerleyebiliriz. Öncelikle iptal ettiğimiz şey, bizim konumumuzu belirliyor. Bizim sosyal statümüzü belirliyor ve insan haklarına karşı sorumlu hissettiğimizi sinyalliyor ve benzer tepkiyi veren Twitter kullanıcılarını, sosyal medya kitlelerini birbirine bağlıyor.

Farkında olmadan benzer hassasiyetlere sahip kişiler arasında bir bağ yaratıyor.

Bir yandan bu olayların ortaya çıkışı ifşa kavramıyla da bağlantılı. Twitter'da, Instagram'da şöyle birkaç saat geçirince bile bir şeylerin ifşa edildiğini görüyoruz, çünkü iptal kültürünün yarattığı ortam ifşa edeni basitçe ödüllendiriyor ve teşvik ediyor. Cezanın kanun karşısında olduğu gibi uzun bekleme sonucunda gelmemesi, hızlıca ceza verilmesi de ifşanın altını dolduruyor.

İptal kültürünün pek de faydalı olmadığına dair görüşler de var.

İlki, iptal kültürünün öfkeyi tetiklemesiyle ilgili. Belki bir adalet arayışından bahsediyoruz ancak sürecin başlangıcı her daim öfkeyle beslendiği için kitlelerin sürece dahil olması büyük bir linç süreci yaratmaya da gidiyor.

Bir diğer eleştiri, iptal kültürünün ifade özgürlüğü sınırlarından taştığını savunuyor.

Çünkü ifşa edilen kişi ya da bir anda milyonların önünde suçlanan kişi olay sonucunda aklansa bile sosyal medyada yaratılan imaj kaybolmuyor ve olan biten her şey 'gerçek' gibi internette yaşamaya devam ediyor. Bunun ünlüler için bir tehdit unsuru olarak insanların elinde tutulduğu tezini ciddiye alıp almamak arasında kararsızız.

O halde iptal etmeli miyiz yoksa işi hukuka mı bırakıyoruz?

Bu içerikler de ilginizi çekebilir.

Daha Önce Hep Birbirine Karıştırdığımız Deniz Aslanı ve Foku Nasıl Ayırt Ederiz?
Güçlü ve Zayıf Yönümüzü Keşfedip Hayat Amacımızı Gösterme İddiasındaki Karmaşık Felsefe: Human Design
Xiaomi Telefonlarda Az Bilinen ve Uyguladığınız Taktirde Hayat Kalitenizi Arttıracak Gizli Özellikler!

Popüler İçerikler

Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!
YORUMLAR
26.12.2021

İptal kültürünün en büyük varlık sebebi hukukun işlevini layığıyla yerine getirmemesi değil mi zaten?

İptal kültürünün Türkiye'de hiçbir geçerliliği yok aslında. Örneğin İbrahim Tatlıses'in konserlerinin dolup taşması ve hala program yapabilmesi (sadece şiddet olayı değil kendi programında kadınları taciz etmişliği de var), Ahmet Kural'ın hala oyunculuk yapabilmesi ve ülkenin "en büyük" ödül töreninde aday olarak gösterilmesi, Mehmet Ali Erbil'in sunuculuk yapması vs. iptal kültürünün bizde uygulanmadığına en büyük örnek. Bizim halkımız balık hafızalı ne yazık ki, çok çabuk unutuyoruz her şeyi.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ