Teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki, bundan 20 yıl önce kullandığımız ürünlerin adını bile hatırlamıyoruz. Unutmasak da ismi kenarda köşede kalmış kahramanlar da var. Onlardan birisi de Teletext.
Teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki, bundan 20 yıl önce kullandığımız ürünlerin adını bile hatırlamıyoruz. Unutmasak da ismi kenarda köşede kalmış kahramanlar da var. Onlardan birisi de Teletext.
Nasıl bir nesil öncesinde renkli televizyonlar, renksizlere göre daha havalıysa teletext teknolojisi kullanan televizyon sahibi olmak da büyük bir olaydı. O zamanki klişe deyimle 'dünyayı ayağımıza getiren' bu yeniliği Türk halkı çok sevdi.
Tabi internet daha yaygınlaşmamış. Haber alabilmek için saat başı bültenler veya ana haber bültenleri bekleniyor. Yeni bir gelişme olduğunda ahizeli telefonunuza bildirim gelmiyor veya binlerce haber kaynağı yok. Ne yapıyoruz? Teletext kullanıyor, dünyadan anında haberdar oluyoruz.
İngiliz bilgisayar mühendisi John Addams tarafından geliştirilen bu teknoloji büyük ses getirmişti. 1970 yılında başlayan çalışmalar 1973 yılında meyvesini verdi.
İnternet gibi interaktif olmasa da bilginin karşı tarafa en güncel şekilde verilmesi amaçlanıyordu. Hatta, ilk çıkış noktalarından biri İngitere'de kırsal yerleşim yerlerinde yaşayan insanların olan bitenden anında haberdar olmasıydı.
En güzel özelliği de buydu; sadelik. Belki de mecburiyetten böyleydi ama tam bir performans canavarıydı. Üzerinde 'TXT' yazan tuşla bağlanılır, anasayfadaki kategorilere göre istenilen bilgiye ulaşılırdı. Hem de ücretsiz.
İlk yayını Telegün ismi adında TRT 1990 yılında başlatmış, özel kanalların çoğalmasıyla birçok kanal kendi teletext servisini açmıştı.
Amaç gayet netti: haber almak. Yorum yazmak, bir haberin altında sayfalarca tartışmak, layklamak, beğenmek, tık almak için oltaya düşürmek gibi bir niyeti yoktu bu teknolojinin. Haberi alır, sonra TXT tuşuna tekrar basarak işinize gücünüze dönerdiniz.
Teletext'in bu popülerlikle reklam almaması olmazdı. 90'lı yılların fenomeni 'Ara beni boya beni' tarzı 900lü hatların reklamları siyah ekran üzerine piksel piksel döşenirdi.
Açık bırakılan borsa sayfası bir ofise veya döviz bürosuna uzay üssü havası katardı.
Deprem haberi mi var? Takımınızın puan durumunu mu merak ettiniz? Saniyeler içinde ulaşırdınız. Hava durumuna bakmak için girip kendinizi ünlülerin makyajsız hali foto galerisinde bulmazdınız.
Güncel bir teknoloji olduğu için loto olsun Milli Piyango olsun sonuçlar anında öğrenilirdi.
Spor haberleri çıksın diye saatlerce beklenmez, haberler, puan durumları, fikstüre anında ulaşılırdı.
Teletexart Day ismiyle her yıl sanal festivaller düzenleniyor, bu teknolojiyi özleyenler de teletext sevgilerini eserlerine piksel piksel işliyor.
Döneminin internetiydi hakkaten. Bu açıdan bakacak olursak 90 yıllarda internete giren Tvler vardı.
peder bey hava durumunu hala oradan öğreniyo.
#8 yokluktan buralara kadar gelirdik :)))