Instagram Kullanımı Hakkında Bilim Ne Diyor?

Sosyal medya ve oyun platformlarının kapatılması tartışmaları gündemini korurken konuya biraz da bilimsel çerçeveden bakalım. Eğitimin somut sonuçlarını almayı yıllardır deneyimleyen bir eğitimci olarak gönlüm elbette her zaman eğitimden yanadır. Etrafımızda her an zarar görme ihtimalimizin bulunduğu sınırsız etkenle yaşıyoruz ve her şeyi kontrol altında tutmamız mümkün görünmüyor. Karşılaştığımız olaylara akılcı ve esnek bir bakış açısıyla yaklaşmak daha pozitif ve kolaylaştırıcı bir seçim gibi duruyor.

Medya okuryazarlığı ve dijital okuryazarlık alanlarında çocuk ya da yetişkin kişilerin öz denetim kaslarını güçlendirmek esastır.

Çevrimiçi kanallarda birçok olumsuz içerikle karşılaşabiliriz ve bizi bunlardan gerçek anlamda koruyabilen tek şey maruz kaldığımız içerikler karşısında kullandığımız öz kontrolümüzdür. Özellikle görüntü tabanlı platformlarda içerikleri ayırt etmek, doğruluğunu kontrol etmek, anlamını kavramak ve karşılığında nasıl tepki vermemiz gerektiğini bilmek gibi birçok zihinsel beceri en büyük koruyucumuzdur.

Küçük yaşlardan itibaren aile içi eğitimle başlayan ve okul hayatıyla devam eden uzun soluklu doğru bir eğitimle bu yeterliliklere sahip olunabilir. Ne yazık ki, her birey bu temel becerilerle donanmak konusunda eşit fırsatlara sahip değildir. Toplumdaki fikir ayrılığı tam da burada başlıyor zaten. Fırsat eşitsizliğinden dolayı kendini koruma yeterliliği bulunmayan kişileri kim korumalıdır ve nasıl korumalıdır? Bilime göre bu tür sorunların çözümü destekleyici eğitimdir, ancak günümüzde tüm toplumlarda çözümü zincirleme olarak birbirine bağlı sorunlar yumağını tartışmak için çok fazla kaleme, kağıda, kişilere ve kurumlara ihtiyaç bulunuyor. Bu yazıda sosyal medyanın zihinsel sağlığımızla ilişkisini ele alıyoruz. Bu türlü yayınları yaşam boyu eğitimin bir parçası olarak görüp küçük de olsa farkındalıklar edinebilirsek iyileşmeye katkı sunabiliriz.

Instagram kullanımı ile zihinsel sağlık arasındaki ilişkiyi ortaya koymak amacıyla yürütülen bir çalışmada*, daha önce bu konuda yürütülmüş önemli araştırmalar sistematik olarak incelenmiş ve sonuçları tartışılmıştır. İncelenen araştırmalar, Instagram kullanımı ile genel olarak psikolojik iyi oluş, depresyon, anksiyete, stres, alkol-uyuşturucu kullanımı, beden algısı ve yeme bozuklukları gibi çeşitli ruh sağlığı göstergeleri arasındaki ilişkileri inceleyen çalışmalardır.

Ayrıca sosyal karşılaştırma, öz saygı, kendini ifade etme ve aidiyet gibi birçok psikolojik faktörle Instagram kullanımı ilişkisini inceleyen çalışmalara da bakılmıştır. Birçok bilimsel yayına atıfta bulunan çalışmayı genel bir özetle burada aktarmak istiyorum. Üç yıl önce yayınlanmış olan bu çalışma dışında daha kısıtlı güncel kaynaklara bakıldığında da benzer sonuçlar görülüyor, bu anlamda itibar edilebilir bir çalışmadır. Sosyal medya platformlarının zararları konusunda hepimizin zihninde bir düşünce bulutu vardır ancak bu zararların kaynağını bilimsel perspektifle öğrenmek daha tatmin edici olacaktır.

Facebook, X ve Instagram gibi birçok sosyal medya hesabını kavramsal olarak dahil ettiğimiz sosyal ağ siteleri ve ruh sağlığı konusunda yapılan çalışmalara genel olarak bakıldığında, sosyal ağ sitelerinin aşırı kullanımıyla psikolojik iyi oluş halinin düşük olması yönünde ilişkiler tespit edildiğini biliyoruz. Aynı zamanda düzensiz beslenme davranışı ve daha zayıf bir bedene sahip olma isteğiyle ilişkili sonuçlar da bildirilmiştir. Araştırmalara göre bu bulguların arkasında özellikle görüntüye dayalı sosyal medya içeriklerinin ön plana çıktığı düşünülüyor. Aynı zamanda yüksek düzeyde sosyal ağ kullanan kullanıcıların alkol içerikli görüntülere aşırı maruz kalmasının daha sorunlu alkol kullanımına neden olduğu bildirilen bulgular arasındadır.

Instagram özelinde çeşitli çalışmalar ise, bu platformu aşırı kullanan kullanıcıların daha düşük düzeyde psikolojik iyi oluş yanıtları verdiğini ve yeme bozuklukları, depresyon, sosyal anksiyete, genel anksiyete ve sorunlu alkol kullanımı gibi farklı psikolojik sorunlar gösterdiklerini ortaya koymuştur.

Optimize edilmiş hayatlar ve gerçekler

Görüntü tabanlı sosyal medya uygulamaları kişisel ifade doyumu sağlayan birer aracıdır. Kullanıcılar burada yaşamlarının ve kendilerinin çoğunlukla olumlu yönlerini paylaşma eğilimindedir. Optimize edilmiş bir öz sunum ve kişisel ifade anlayışı hakimdir. Optimize edilmiş bu anlayışın kullanıcıların psikolojik iyi oluşları üzerinde pozitif etkili olduğu yönünde araştırmalar bulunmaktadır ancak, başkaları tarafından optimize edilerek seçilmiş içerikleri pasif şekilde tüketmenin daha zararlı etkilere neden olabileceği bildirilmiştir. Bu da psikolojik iyilik halinin azalmasına neden olabilmektedir. Araştırmalar pasif sosyal medya kullanımının kişilerde yukarı doğru sosyal karşılaştırmaya neden olabildiğini öne sürüyor. Kullanıcıların kendilerini daha iyi durumda görünen başkalarıyla kıyasladıklarında meydana gelen bu süreçlere genellikle olumsuz öz değerlendirme ve olumsuz beden algısı eşlik ediyor. Negatif yönlü bu değerlendirmelerin nihayetinde öz saygıyı ve beden algısını bozması nedeniyle beslenme bozukluklarına yol açtığı bildirilmiştir.

Leon Festinger sosyal karşılaştırmayı, insanların kendilerini değerlendirirken başkalarının sunduğu bilgilerle karşılaştırdığı bilişsel bir süreç şeklinde tanımlar. Platformlarda başkalarının kusursuz olduğu varsayılan yaşamlarına ait hikayelere ve resimlere maruz kalmak, onların yaşamlarının daha heyecan verici ve tatmin edici olduğu izlenimine yol açabilir. Bu izlenim, kişinin kendisini daha aşağıda hissetmesine ve kendi yaşamıyla ilgili daha eleştirel yaklaşımda bulunmasına ve sonucunda öz saygıyı azaltarak depresyon-anksiyete semptomlarının gelişmesine neden olabilir.

Instagram’ın daha yoğun kullanımının sosyal kıyaslamayı artırdığı yönünde bulgular ortaya koyan çalışmalar bulunmakla birlikte bu ilişki düzeyinin düşük olduğunu bildiren çalışmalar da mevcuttur. Ancak bazı çalışmalarda yoğun şekilde Instagram kullanımı ile olumsuz beden algısı ve yeme bozuklukları arasında ilişkiler gösterilmiştir.

Bir çalışmada Instagram kullanımına yedi gün ara vermenin, sosyal kıyaslamayı daha fazla yapan kadınlarda pozitif ruh halini artırdığı ortaya konulmuştur.

Genel olarak sosyal medya bağımlılığı ile olan biteni kaçırma korkusu (fomo) arasındaki yüksek düzeyli ilişkileri gösteren birçok araştırma mevcuttur. Bu çalışmanın incelemeleri arasında, Instagram özelinde fomo ile sosyal kıyaslamanın aynı yönde hareket ettiğini gösteren bulgulara ulaşılmıştır.

Bir başka çalışmada sosyal kıyaslama ile yalnızlık hissi arasında ilişki tespit edilmiştir. Kendilerini sosyal medyadaki başkalarıyla daha az kıyaslayan kullanıcıların kendilerini daha düşük düzeyde yalnız hissettiği bildirilmiştir.

Öz saygı, kişinin kendine ilişkin genel değerlendirmesini ifade eder. Kişinin öz saygısının düşük olması psikopatoloji riskini artırır. Tam tersi yüksek öz saygı ise yaşam memnuniyetini artırır. Aşırı düzeyde sosyal kıyaslama, öz saygıyı azaltabilir. Bazı çalışmalarda Instagram kullanımının buna dolaylı olarak aracılık edebileceği belirtilmiştir.

Kendini sunma yaklaşımı, kimliğin bileşenlerinin stratejik olarak sunulması anlamına gelir. Böylece diğer insanlar sizi daha çekici, sevimli veya yetenekli bulur. Instagram aracılığıyla kişiler başkaları üzerinde yarattıkları izlenimi manipüle etme konusunda çok fazla özgürlük alanı kazanırlar. Aldatıcı kendini sunma aynı zamanda depresif semptomlarla bağlantılı olduğundan, kendini sunma biçimlerinin incelenmesi, Instagram kullanımı ile zihinsel sağlık ilişkisini anlamak bakımından önemlidir. Kendini sunmanın daha aldatıcı stratejilerini kullanan kişiler daha fazla depresif semptom bildirmektedir.

Bunlara ek olarak, fazla düzeyde selfie çekmenin ve paylaşmanın depresif semptomlar, çarpık beden algısı, beslenme bozukluğu, olumsuz sosyal kıyaslama gibi zararlı yönlerinin bulunduğunu bildiren çalışmalar bulunmaktadır.

Aşırı düzeyde kullanılmadığı sürece, bir Instagram hesabına sahip olmak zihinsel sağlık risk oluşturuyor denemez. Instagram kullanımının sosyal destek, aidiyet ve daha az yalnızlık hissetme bakımından faydalı yönleri olabileceği gibi, kullanım yoğunluğu ve türüne bağlı olarak bu etkilerin olumsuz yanları da görülebilir.

Sosyal medya platformlarının başat kullanım motivasyonlarından biri başkalarıyla iletişimde olmaktır. Mevcut ilişkileri sürdürmeyi ve kişinin sosyal ağını genişletmeyi kolaylaştıran bu platformlar, sosyal sermaye edinmeye katkıda bulunur. Aile üyeleri ve yakın arkadaşlarla sosyal destek oluşturmayı sağlayan bağ kurma ve daha zayıf ilişkilerin sağladığı faydaları içeren köprü kurma şeklinde tanımlayabileceğimiz bu katkılar sosyal sermayemizin parçasıdır. Bu bağlar yeni bilgilere ve çeşitli bakış açılarına erişim sağlayabilir. Bağlantılarımızla etkileşime girdiğimizde, örneğin sohbet ettiğimizde, durum veya fotoğraf güncellemeleri yaptığımızda sosyal sermayemiz güçlenir ve psikolojik iyi oluşu pozitif yönde artırabilir. Tüm bu bulgular, sosyal platformların kullanımı ile ruh sağlığı arasındaki ilişkilerde rol oynayan psikolojik değişkenlerin araştırılmasının çok önemli olduğunu gösteriyor.

Instagram’da beğenilmenin olumlu sosyal destek olarak algılandığını bildiren çalışmaların yanı sıra, takipçi sayısının fazla olmasının kişilerin kendi bildirdikleri mutluluk algısıyla pozitif yönde ilişkilendirildiğini bildiren çalışmalar bulunmaktadır. Aynı zamanda kimi çalışmalarda yüksek takipçili kullanıcıların daha fazla insan tarafından değerlendirilmek anlamına geldiği için stres, kaygı ve depresif semptomlar gösterebildiği bildirilmiştir. Takipçi sayısının hem yararlı hem de zararlı sonuçlarla bağlantılı olduğu görülmektedir. Bu noktada daha fazla araştırmaya ihtiyaç bulunduğu açıktır.

Tüm bu bilimsel tespitlerden yola çıkarak aşırı düzeyde Instagram kullanımının önemli olumsuz sonuçlarla ilişkili olduğunu, aşırıya kaçmayan kullanımlarda Instagram’ın bir risk faktörü oluşturmadığını söyleyebiliriz. Ancak Instagram kullanıcıları üzerinde yapılan bilimsel çalışmaların henüz bu konuları tüm yönleriyle yeterli şekilde açıkladığını söylemek de mümkün değildir. Bulguların aktarıldığı araştırmalar Instagram kullanıcılarının tamamını temsil etmiyor. Çalışmaların büyük çoğunluğu 18-30 yaş aralığındaki genç yetişkinler üzerinde yapılmıştır. Instagram’ın daha genç yaştaki bireyler ve yaşlı bireyler arasında da popülerlik kazandığı düşünülürse bu bireyler üzerinde yapılacak daha fazla araştırma konuyu anlamamıza katkı sunacaktır. Ayrıca, çoğu çalışmada araştırma yapılan kişilerin çoğunluğunu kadınların oluşturduğu görülmektedir. Kadınların yoğun Instagram kullanımını nedeniyle olumsuz sonuçları daha fazla deneyimlediği bilinmektedir. Bu nedenle kadın erkek temsili eşit olan daha fazla çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır. Bir diğer sınırlılık, araştırma katılımcılarının çoğunlukla Batılı ülkelerden olması ve Asya, Afrika, Güney Amerika gibi kıtaların yetersiz temsil edilmesidir. Daha çeşitli ülkelerden yeterli katılımcılar üzerinde araştırmalar yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

*Yararlanılan kaynak

Faelens, L., Hoorelbeke, K., Cambier, R., Van Put, J., Van de Putte, E., De Raedt, R., & Koster, E. H. (2021). The relationship between Instagram use and indicators of mental health: A systematic review. Computers in Human Behavior Reports4, 100121.

Not: Yazıda söz edilen araştırma bulguları bu bilimsel çalışmanın incelediği birçok bilimsel çalışmadan elde edilmiştir. Yazıda bilimsel bulgular özetlenerek aktarılmıştır. Detaylı kaynak bilgisine bu çalışmanın kaynakça bölümünden ulaşılabilir.

X

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?