İnsanların Nasıl Oy Kullandığına Bakarak Antik Yunan ve Roma'daki Demokrasi Anlayışına Işık Tutuyoruz

Modern demokrasilerde, seçim günü oy kullanmak için çeşitli yöntem ve teknolojiler kullanılıyor. Ancak eski zamanlarda insanlar seçimlere nasıl katıldığını merak etmiş miydiniz? Tarihçiler, ilk ve tek doğrudan demokrasi olan Atina'dan ve en zengin sınıfların işçilerden daha fazla nüfuza sahip olduğu yarı-demokrasi olan Roma Cumhuriyeti'nden bazı ilginç ayrıntıları bir araya getirdiler. Biz de sizler için derledik. Hadi buyurun detaylara 👇

Hem Atina hem de Roma'da demokratik sürece katılım, özgür, erkek vatandaşlar olan dēmos ile sınırlıydı.

Yunanca 'dēmokratia' kelimesi “halk gücü” anlamına gelir. Ancak o zamanlarda sadece özgür erkekler oy kullanabilirdi. Kadınların ve kölelerin oy hakkı yoktu. Indiana Üniversitesi'nde tarih profesörü ve Ancient Greek Democracies: Readings and Sources dergisinin editörü Eric Robinson, Atina'da çok az seçim yapıldığını çünkü antik Atinalıların seçimlerin, yetkilileri seçmenin en demokratik yolu olduğunu düşünmediğini söylüyor.

“Demokrasinin işleri yönetmesi adına bireylere tam yetki vermesi için insanları rastgele seçmek zorundaydınız.”

Antik Yunan'da şehrin gündelik işleriyle uğraşmak için görevlendirilmiş vatandaşların meclisine 500'ler meclisi deniliyordu. Atina'nın baş yönetim organı olan 500'ler Meclisi'nde kimin hizmet edeceğine karar vermek için Atinalılar, sıralama olarak bilinen bir sistem kullandılar. Atina'da 10 büyük 'kabile' vardı ve her kabile, 500'ler Meclisi'nde bir yıl boyunca 50 vatandaşın hizmet etmesini sağlamaktan sorumluydu.

Antik Yunan'da yüksek makamları temsil edecek kişilerin seçilmesinde kullanılmak üzere "kleroterion" adı verilen bir randomizasyon cihazı kullanılıyordu.

Her uygun vatandaşa kişiselleştirilmiş bir 'jeton' verildi ve bu jetonlar, her kabilenin konseye katkısını rastgele seçmek için kleroterion adı verilen özel bir cihaza yerleştirilirdi. İlkel bir randomizasyon cihazı olan kleroterion, torpil, adam kayırma ve partizanlık gibi siyasi yozlaşmalarının önüne geçmek için geliştirilmişti.

Atina'da, tüm yasalar ve davalar, her erkek vatandaşın söz sahibi olduğu devasa bir demokratik organ olan Meclis (ekklēsia) tarafından karara bağlanırdı.

30.000 ila 60.000 Atina vatandaşından yaklaşık 6.000'i Meclis toplantılarına düzenli olarak katılırdı. Bu Meclis, 6.000 ila 13.000 kişi alabilen Pnyx adlı doğal bir tepe amfitiyatrosunda toplanırdı. Pnyx kelimesi ise 'sıkıca bir araya getirilmiş' anlamına gelen Yunanca bir kelimeden türetilmiştir.

San Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü ve Diego and The People's Government: An Introduction to Democracy'nin yazarı Del Dickson şöyle diyor:

'Yunanlılar, bizim düşündüğümüz anlamda, postayla oy verdiğiniz ya da bir okula gidip oy pusulasını bıraktığınız seçimlere sahip değildi. Fiziksel olarak orada bulunmanız gerekiyordu. İşte burada cumhuriyet kelimesini daha iyi anlıyoruz. Çünkü res publica Latince'de 'kamusal bir yer' anlamına gelir. Antik Yunan'da önce gidip diğer vatandaşlarla toplanıyorsunuz ve o gün Meclis'ten önce konuşulacak meseleleri kararlaştırıyorsunuz.”

Günlük gündem, 500 kişilik Meclis tarafından belirlenirdi.

Gündem belirlendikten sonra tüm mevzuat ve hükümet politikaları oylamaya sunulurdu. Oylama el kaldırılarak yapılırdı. Kazanan ise dokuz “başkan” (proedroi) tarafından belirlenirdi. Atinalılar, sistemi aldatma olasılığından kaçınmak için çok dikkatliydiler. Robinson, 'Örneğin, dokuz oy sayacı, Meclis toplanmadan hemen önce sabah rastgele seçilirdi. Bu yüzden onlara rüşvet vermek gerçekten zor olurdu' diyor. Atina'da Meclis tarafından seçilen birkaç pozisyon vardı. Her yıl, Meclis tarafından 10 general seçilirdi.

Meclis, yasaların çıkarılmasına ek olarak, Atina'daki tüm ceza ve hukuk davalarında da hükümler verirdi.

Dickson, Atina jürilerinin 200 ila 5.000 kişiden oluştuğunu söylüyor. Ayrıca, kurallara ve prosedürlere uyulduğundan emin olmak için yargıç olarak görev yapmak üzere jüri üyelerinden biri rastgele seçilirdi. Diğer oylama türleri halka açık olarak yapılırken Atinalı jüriler, gizli oy kullanırlardı.

Her jüri üyesine biri sağlam, diğeri ortasında bir delik olan iki küçük taş verilirdi.

Gizli oylama yaparken kullanılan ve jürilere verilen bu oy taşlarına psephos denirdi. İngilizce'de seçimlerin ve oylama modellerinin istatistiksel çalışması olan 'psephology' kelimesi de psephos kelimesinden gelmektedir. 

Oy verme zamanı geldiğinde, jüri üyesi iki kavanoza yaklaşırdı. İlk vazoya kararı olan taşı atardı ve kullanılmayan taşı ikinci vazoya atardı. İzleyen hiç kimse hangisinin hangisi olduğunu anlayamazdı.

Atina'da, eğer bir halk figürü gözden düşerse veya demokrasi adına fazla popüler hale gelirse, özel bir "toplumdan uzaklaştırma" seçimiyle 10 yıllığına sürgüne gönderilebilirdi.

Toplumdan uzaklaştırma (ostracism), eski Yunanca 'bir çömlek parçası' anlamına gelen ostraka kelimesinden türetilmiş bir kelimedir. Toplumdan uzaklaştırma seçiminde, Meclis'in her üyesine küçük bir çömlek parçası verilir ve sürgün edilmeyi hak eden birinin adını kazıması söylenirdi. Dickson, 'Aynı adı en az 6.000 kişi yazarsa, en çok oyu alan kişi 10 yıllığına Atina'dan sürülür' diyor.

Toplumdan uzaklaştırma seçimlerinde Atina'dan sürülen isimlere en iyi örnek Themistokles'tir.

Themistokles, Perslere karşı Salamis Savaşı'ndan Atinalı bir askeri kahramandı. Ancak Themistokles, MÖ 472'de Atina'dan sürgün edildi ve sürgünde öldü. Themistokles'in siyasi düşmanlarının, adını yüzlerce veya binlerce çanak çömlek parçasına önceden kazıdığına ve bunları okuma yazma bilmeyen Meclis üyelerine dağıttığına dair kanıtlar mevcut.

Atina'nın Ötesinde Demokrasi adlı bir kitap yazan Robinson, Atina'nın antik Yunan şehir devletlerinin en büyüğü ve en güçlüsü olduğunu, ancak her belediyenin kendi oylama ve seçim şeklini uyguladığını söylüyor.

Bnun en iyi örneği, bir demokrasi olmayan, ancak bazı demokratik unsurları içeren Sparta'dır. Sparta'nın en yüksek yönetim organlarından biri Yaşlılar Konseyi (gerousia) idi. Bu konsey, iki Spartalı kraldan ve 60 yaşın üzerinde 28 seçilmiş yetkiliden oluşurdu ve ömür boyu görevde kalırlardı.

Robinson, "Boş koltukları doldurmak için, Spartalılar, "alkışlarla oylama" olarak da bilinen tuhaf bir seçim tarzı uygularlardı" diyor.

www.worldanvil.com

'Her aday sırayla büyük bir toplantı odasına girerdi. İnsanlar seçmek istedikleri aday toplantı odasına girdiklerinde tezahürat ederlerdi. Başka bir odada gizlenen jüri üyeleri kazananları seçmek için bağırışların ses seviyesini karşılaştırırdı. En çok kim tezahürat ve alkış aldıysa o seçilmiş demek oluyordu.'

Roma seçimleri zenginlere bazı ayrıcalıklar veriyordu.

Dickson, Roma Cumhuriyeti'nin Atina demokrasisinin bazı ilkelerini yerine getirdiğini, ancak seçmenleri sınıflara ayırdığını ve zenginlere avantaj sağlayan bir sistem yarattığını söylüyor. Atina gibi dev bir Mecliste oy kullanmak yerine, Romalıların üç meclisi vardı. Birincisi Centuriate Meclisi olarak adlandırıldı. Centuriate Meclisi, Roma'daki en yüksek makamlara kimin geleceğini seçerdi ve savaş ilan etmekten sorumlu meclisti.

Centuriate Meclisi'nde oy verme işlemi en zengin sınıfla başlardı ve 193 üyeli meclisin çoğunluğuna ulaşılır ulaşılmaz oy sayımı durduruldu.

Bu nedenle, zenginlerin tümü bir yasa tasarısının geçmesini veya belirli bir Konsolos'un seçilmesini isterse, blok olarak oy kullanabilir ve alt sınıfları dışlayabilirdi. Latince'de, oy verme ayrıcalığı ilk olarak praerogativa olarak adlandırıldı. P__raerogativa kelimesi, 'bir başkasından önce fikir istemek' olarak tercüme edildi. Ayrıca bu kelime İngilizcedeki 'ayrıcalıklı' kelimesinin köküdür. 

Diğer iki Roma meclisi olan Kabile Meclisi ve Pleb Konseyi'nde oylama sırası kura ile belirlendi.Hem Atina hem de Roma'daki 'kabileler' kan veya etnik kökene değil, yaşadığınız coğrafi bölgeye dayanıyordu.

Roma'daki seçimlerin bazı yönleri bugün hala devam ediyor.

Meclislerdeki oylama, Atina modeli gibi, meclisin her üyesinin elini kaldırarak ve halka açık olarak oy kullanmasıyla başladı. Ancak zamanla, zengin “sponsorların” Roma meclis üyelerine belirli bir şekilde oy kullanmaları için baskı yaptığı ortaya çıktı. Bu nedenle oylamanın gizli yapılması gerekti. 

MÖ 139'da Roma yeni bir tür gizli oylama başlattı. Robinson, 'Dış tarafında bir balmumu tabakası olan tahta bir tabletti' diyor. “Oyunuzu balmumu kağıdına yazar ve ardından tüm tableti bir oy sandığına atardınız. Aristokrasi bu konuda biraz gergindi çünkü kontrollerinin bir kısmını kaybettiler.”

Seçim kampanyalarının günümüze ait bir uygulama olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Arkeologlar Pompeii'nin duvarlarına karalanmış yüzlerce antik seçim kampanyası reklamı ve siyasi grafiti örneği ortaya çıkardılar. Seçim kampanyalarının nasıl yapıldığına gelecek olursak, Dickson, kampanya süresinin bir veya iki haftayla sınırlı olduğunu söylüyor. Dickson, çoğu kampanyanın da halka açık meydanda şahsen yapıldığını belirtiyor.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir;

Geçmişte Kadınların Güzelleşmek İçin Kullandıkları Ölümcül Yöntemleri Duyunca Tüyleriniz Diken Diken Olacak!
Modern Tıbbın Gelişimine Şükrettirip Orta Çağda Milyonlarca İnsanın Ölümüne Sebep Olan Bulaşıcı Hastalıklar
Ufak Rötuşlardan Düşmanlarını Silmeye... Tarihi Değiştiren İlk Photoshop Ustası Joseph Stalin Olabilir mi?

Popüler İçerikler

Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi
RTÜK Başkanı'ndan Gündüz Kuşağı Programlarına Son İkaz: "Toptan Yok Ederiz!"
YORUMLAR
15.11.2022

Her halükarda bizden daha fazla demokrasileri varmış. Ayrıca sadece özgür erkeklerin oy kullanma hakkına sahip olmaları,eğitimin sadece bu kesime verilmesinden kaynaklanabiliyor olması oldukça kuvvetli ihtimal.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ