İnsanları Yakarak Öldüren, İşkencenin Her Türlüsünü Barındıran Engizisyon Mahkemeleri

Suçlanan kişinin avucuna kor bir demir parçası konur; çıplak ayakla ateş üzerinden geçmesi istenir. Yaralanmazsa suçsuz olduğu kabul edilir.

İşte bir insanın suçlu olup olmadığına böyle karar veriyordu engizisyon mahkemeleri.

Kızgın kerpetenler, çivili sandalyeler, büyük huniler, parmakları sıkıştıran mengeneler, ölüm askıları…

Kendi görüşlerine uygun olmayanlar için can yakmanın çok ötesinde olan işkenceler, ölümün belki de en acılı halleri.

Mahkemelerin ortaya çıkışı.

”Her kim ki, Mani’nin ve Priscillianus un ileri sürdüğü gibi, insan bedeninin oluşumunun ve kadının bağrındaki gebeliğin İblis işi olduğunu ileri sürer ve bundan yola çıkarak tenin yeniden dirilişine inanmazsa aforoz edilir”

Ortaçağ Avrupası'nın belki de en büyük kara lekesi olan engizisyon mahkemeleri, kilise tarafından ortaya atılan bu görüşe sığınarak insanlara işkence ediyordu. Bu ucu açık iddianın getirdiği geniş yetkilere sahip olan engizisyon mahkemeleri, istedikleri herkese bu suçlamayı yöneltiyor ve kişide şeytanın belirtilerine rastlandığını söyleyerek işkence ediyordu.

İftiralar da eksik olmuyordu tabi ki.

Odun ateşinde diri diri yakılan bir kadın.

O dönemlerde yaşamış ve belki de akıllarda en çok kalan kişi hiç şüphesiz Jeanne d’Arc. Kızoğlan kız olduğu söylenen d’Arc’ ı yargılayan Beauvais piskoposu Pierre Cauchon onu büyüyle uğraşmakla suçlamış ve:

”Kızoğlankız denen, yalancı, zararlı, halkı kışkırtan, kahin, batıl inançlı, tanrıya küfreden kibirli, İsa’nın inancına uymayan, tafracı, putperest, vahşi, sefih, şeytanların himayesindeki, dönek, dinden ayrılmış ve sapkın Jean’’ demiştir.

d’Arc, mahkemenin kararıyla odun ateşinde diri diri yakılır.

d’Arc’ı akıllara kazıyan olay ise, suçlamayı yönelten ve yakılmasını sağlayan kilisenin 400 yıl sonra onu azize ilan etmesidir…

Düzenli işkenceler yapılırdı…

Mahkeme binaları özellikle görkemli binalar ve saraylar arasından seçilirdi. Zindanlar, güneş ışığın asla giremeyeceği, ses yalıtımı olan yerlerdi. İşkenceye başlanmadan önce mahkumlar günlerce tek başlarını tutulur ve onlara başlarına gelecek onlanlar gösterilir ve anlatılırdı. Engizisyoncular işkenceyi bir sanat haline getirmişlerdi. İtirafa yanaşmayan mahkuma her gün düzenli olarak işkence yapılır ve bunun şiddeti günden güne arttırılırdı. İşkence sırasında mahkumun acıdan bayılmaması için işkence süreye tabi tutulurdu. Bazen bu süre içinde mahkumun kol gibi uzuvlarının koptuğu görülürdü. 

Engizisyon yargıçlarının pek çoğunun mahkeme binası içinde zaman zaman hafif denebilecek işkenceler yaptıkları genç kızlardan oluşmuş bir haremleri vardı. İşin pis tarafı ise bu kızlar birkaç ay içinde mutlaka öldürülür ve yerlerine yenileri getirilirdi.

İşkencelerin en beteri: Böğüren Boğa.

Metalden yapılmış boğa görünümlü bir şeyin içerisine elleriniz ve ayaklarınız bağlı bir şekilde koyulduğunuzu düşünün. Dışarıya çıkabilmenizin imkanı dahi yok. Elleriniz, ayaklarınız bağlı. Hareket alanınız sadece birkaç santimden daha fazla değil, debelenmekten başka yapabileceğiniz bir şey yok. 

Boğanın alt tarafına yerleştirilmiş bir de odun yığını olduğunu düşünün şimdi de. Ve bu yığının ateşe verildiğini, yavaş yavaş daha da alevlendiğini.

İlk başlarda metalin hemen ısınmamasından dolayı pek de acı duymazsınız, fakat bilirsiniz ki acı da ölüm de yakındır, belki de ölümlerin en zoru.. Metal ısındıkça, metale değen uzuvlarınız yanmaya hem de çok feci bir şekilde yanmaya başlar. Kaçmak istersiniz ama nereye? Kaçamazsınız, bedeniniz yavaş yavaş kavrulmaya başlar. Değdiğiniz metal artık sizin için sonsuz bir acı kaynağı oluvermiştir.

Can havliyle bağırmaya, yardım dilenmeye başlarsınız ama nafile. Sesinizi duyanlar size yardım etmeyi düşünmezler, tek düşündükleri böğüren bir boğaya benzediğinizdir…

‘’Hiçbir sanık masum bulunmaz.’’

İşkencenin her türlüsünün kullanıldığı mahkemelerin kuralları da çok katıydı:

  • Prosedür gizlidir.

  • Söylentiler suç delili olarak kabul edilebilir.

  • Sanığın suçun niteliği veya yasal savunma hakları konusunda bilgi verilmez.

  • Tanıklar gizli tutulur.

  • Yabancı şahitler, afaroz edilmişler ve çocuklar delil sunabilirler.

  • Sanığın lehinde hiçbir delil kabul edilmez, sanık lehinde konuşanlar ise suç ortağı olarak tutuklanırlar.

  • İşkence her zaman kullanılır, eğer bir itiraf varsa bu seferde bunu onaylatmak için işkence yapılır.

  • İşkence altında suç ortaklarının isimleri mutlaka doğrulanmalıdır.

  • Hiçbir sanık masum bulunmaz.

İşte tüm bu kurallara arka yaslayan engizisyon mahkemeleri, seneler boyunca binlerce insana işkence etti, acılar içerisinde ölümüne sebep oldu…

Popüler İçerikler

Enteresan Çıkışları ve Görgüsüz Paylaşımlarıyla Meşhur Murat Övüç'ten Kadınları Hedef Alan Hadsiz Yorum
Seray Sever'den Apar Topar Yayından Kaldırılan "Dünya Güzellerim" İtirafı!
Yarışmaya Katıldıktan Sonra Başından Vurulan Mutlu Kaya'nın "Başardım" Paylaşımı Duygulandırdı!
YORUMLAR
10.05.2016

İşte bunlar hep din

Pasif Kullanıcı
10.05.2016

eğer din ortadan kaldırılırsa yapılan işkenceler çok daha şiddetli olacaktır.Örneğin: Cehhennem yoksa 10 kişi öldüren birini öldürürlerse 10-1 olarak katil kazanır çünkü 10 kişiye karşılık 1 kişi ölür bu yüzden adalet olması için o 1 kişiyi yani katili 10 kez ölmüş kadar kötü bir ceza vermeleri gerekir

11.05.2016

Jeanne d’Arc 'ın ölümü Nesimi nin ölümünü hatırlattı dini bozuyor diye derisi yüzülmüş yüzyıllar sonra ise ermiş kabul edilmişti..bir de geçenlerde kuran yaktı diye linç edilip öldürülen afkan kadın geldi aklıma..sonradan anlaşılmıştı kadın ayettleri kagıta yazıp satan şeyhe karşı gelmiş şeyhte bu iftirayı atıp kadını linç ettirmişti

11.05.2016

Vay be. Aşşağılık şerefsiz adama bak hele. İftira atıp taşla öldürttü demek.

10.05.2016

Dinler araştırmayan, düşünmeyen, sorgulamayan ve bunlardan kaçan her insan için zararlıdır. Kullanıma en açık insan türüdür çünkü.

TÜM YORUMLARI OKU (52)