Hiç kimse bir işe, bir ilişkiye, herhangi bir şeye vazgeçmek için başlamaz. Peki ne oluyor da vazgeçiliyor? İşte belli başlı sebepleri.
Hiç kimse bir işe, bir ilişkiye, herhangi bir şeye vazgeçmek için başlamaz. Peki ne oluyor da vazgeçiliyor? İşte belli başlı sebepleri.
Bir işe başladığında, bir ilişkiye girdiğinde, vs. insanlar bunun sonuçlarını çok çabuk görmek istiyor. Sonuç almak geciktikçe vazgeçme ihtimali de hızla artıyor.
Bu bir kırılma anı, illaki başarısızlık olması gerekmiyor, herhangi bir noktada, hiç umulmadık bir yerde insan kendine olan inancını kaybedebiliyor, bunun yansıması da vazgeçmek oluyor.
Yani bir türlü ilerleme kaydedememek, titiz, özenli olma kaygısına mükemmelliyetçilik de eklendiğinde iş akmaz oluyor, tıkanıyor, uzuyor hal böyle olunca da en iyisi vazgeçmek gibi geliyor.
Değişim her yerde, hayatın içinde buna direnerek herhangi bir şeyde yol almak, ilerleme kaydetmek olası değil. Değişime direnen bir kişi vazgeçişin hazırlığını yapıyor demektir.
İnsanın hayatındaki en büyük korku belki de. Sadece vazgeçme konusunda değil alacağı her kararda, atacağı her adımda etkili bir korku. Buna direnenler başarıyı yakalıyor, esir düşenler ise vazgeçiyor.
Karşısına çıkan her sorunun sadece kendi başına geldiğini düşünmek belki de insanoğlunun en büyük hatalarından biri. Böyle düşündükçe bu özel sorunun çözümünün de mümkün olmadığını düşünmeye başlıyor ve vazgeçiyor.
Sanki olumlu bir şeymiş gibi görünebilir ama içine girdiğiniz işi hayatınızın merkezine koyup, sadece ona vakit ayırmaya başladığınızda vazgeçme ihtimaliniz bitirme ihtimalinizden daha yüksek bir noktaya geliyor. Dengeye özen gösterin.
Hayatın geri kalanını kaçırdığı, ıskaladığı hissi insana bir kere geldi mi ondan kurtulmak pek kolay olmuyor. Bu da yine işi hayatın merkezine oturtmakla ilgili, her şeye zaman ayırın, hayatı kaçırdığınız hissine kapılmayın.
Eğer başarı arzunuz, ya başaramazsam korkunuzun üstünde kalmazsa o işi tamamlamanız pek de olası değildir. Yine hassas bir denge problemi. Bu problemi çözemeyenlere bakın, vazgeçişi göreceksiniz.
Her insanın zayıf olduğu yönleri mutlaka vardır ve mutlaka bunlar bir yerlerde size engel olabilir. Ancak bunları düşünerek bir işe başlarsanız vazgeçme ihtimalinizi aklınızın bir köşesinde tutuyorsunuz demektir.
Her iş kendi şartları içinde değerlendirilir. Ama siz bu değerlendirmeyi yaparken geçmişten izler taşıyorsanız, geçmiş başarısızlıklarınızı baz olarak alıyorsanız kusura bakmayın ama baştan vazgeçmişsiniz demektir.
Bu hayat bana borçlu! düşüncesi sağlıklı bir düşünce değil. Hayat kimseye bir şey vadetmiyor, size borçlu olduğu hiçbir şey yok. Belki alacaklı olabilirsiniz ama bunu kendiniz almalısınız. Hayat versin diye beklerseniz vazgeçersiniz.
Yenil, hep yenil, daha iyi yenil sözü size bir şey ifade ediyor mu? Başarısızlıkla vazgeçmek için değil, tekrar başlamak için bir işaret olmalı.
Kendini nelerin beklediğini göremeyen, geleceği az buçuk kestiremeyen bir insan siste yol almaya çalışıyordur. Daha fazla kaybolmadan geri dönmek istemesi çok olasıdır. Oysa sis farlarını kullanarak sisten çıkmak mümkün. Geri dönmeden önce sis farlarınızı yakmayı deneyin.
Bir işi tamamlayacak güce sahip olmadığınızı düşünmeye başladığınız an yenilgiyi kabul etmişsiniz demektir. Vazgeçmenin kılıfı hazır yine.
Bu sadece vazgeçme konusunda değil, hayatın tüm pratikleri için yanlış bir davranış. Kendisi için üzülen bir insandan sonuca ulaşmasını beklemek sizce de saçma değil mi?