Çin işkenceleri arasında en bilinenlerinden biridir su işkencesi. Yavaş yavaş insanı delirten su damlacıkları... Bu işkencenin kökeni nedir? Çin su işkencesi nereden nasıl ortaya çıkmıştır? Hepsini sizin için anlattık.
Çin işkenceleri arasında en bilinenlerinden biridir su işkencesi. Yavaş yavaş insanı delirten su damlacıkları... Bu işkencenin kökeni nedir? Çin su işkencesi nereden nasıl ortaya çıkmıştır? Hepsini sizin için anlattık.
Yaşamak için suya ihtiyacımız olduğunu da unutmayalım.
Yine de insanlar bu hayati değer taşıyan kaynağı yani 'su'yu şeytani bir işkence biçimine dönüştürmenin bir yolunu bulmuşlar...
Korkulur bu insanoğlundan!
Peki gerçekte de böyle mi?
Peki bu masum su damlacıkları nasıl ve neden işkence sayılıyor?
Herkes Çin su işkencesini bir şekilde duymuştur ama genelde kimse kökenini tam olarak bilmez.
Ancak, bu işkencenin kurbanlarının yaşadığı dehşet ile kıyaslanamaz bile elbette...
İşkenceciler, sizi sabit bir şekilde bağladıktan sonra, kafanıza sürekli bir şekilde soğuk su damlatıyorlar.
Aslında kulağa hiç korkunç gelmiyor ama sonuçları da bir o kadar dehşet verici.
Sizi aşağıda tutan kayışlar da artık derinizi acıtıyor. Üstelik bu acı daha ne kadar sürecek, ne zaman sona erecek en ufak fikriniz yok.
Su sürekli damlıyor. En ufak rahatlama şansınız ya da uyuyup dinlenme şansınız yok. Acıdan yorgun düşüp bayılıp uyuyan kişilere nazaran buradaki yöntem daha çok psikolojik ve belki de bu yüzden en etkili işkence yöntemlerinden biri olarak tarihe geçti.
Birçoklarına göre, Çin su işkencesinin birine ciddi şekilde zarar vermenin en etkili yollarından biri.
Peki bu su işkencesinin kaynağı nedir?
Biraz daha derine inip ona bakalım.
Bilinen ilk tanımı, 15. yüzyılda yaşamış İtalyan bilim adamı Hippolytus de Marsiliis tarafından yazılan bir metinde yer almaktadır.
Yazılarında, uykusuzluk ve agresif sorgulama yöntemlerinin bir kurbandan nasıl etkili bir şekilde bilgi alabileceğini titizlikle anlatmıştır.
Bu sebeple aslında aynı kişinin, asıl amacı bir insanı delirtmek olan bir işkence yöntemini bulması hiç de şaşırtıcı bir hadise değil.
Gerçekte su damlacıklarından herhangi bir fiziksel hasarın oluşması binlerce yıl alacaktır. Ancak bu, Çin su işkencesinin etkili olmadığı anlamına gelmiyor elbette.
Şimdi kulağa ne kadar çılgınca gelse de, o dönemde bazı delilik türlerinin kafada biriken kandan kaynaklandığı düşünülüyordu.
Bir hasta bağlanır ve bir zamanlar işkence yöntemi olarak tasarlanan bu son derece şüpheli uygulamaya tabi tutulurdu.
Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bu sözde tedavinin etkinliği minimum düzeydeydi.
1911'de Harry Houdini, gösterisinde kullandığı Çin su işkence hücresi olarak bilinen bir cihaz icat etti.
Tahta ve camdan yapılmış hücre ancak bir insanın sığabileceği kadar büyüktü.
Seyirciler bir an Houdini'nin suda baş aşağı sallandığını görürdü. Sonra bir perde kapanır ve birkaç dakikalık bir bekleyişin ardından, muzaffer bir edayla vitrinden çıkardı.
Çin su işkence hücresi, onun en ünlü numaralarından biri haline geldi ve dünyanın dört bir yanındaki izleyicileri bu şovu ile büyüledi.
Bu düzeneğin neden Çin su işkence hücresi olarak adlandırıldığı belli değil. Houdini'nin kendisi buna basitçe 'Baş Aşağı' (Upside Down) veya kısaca 'USD' derdi.
Houdini'nin yaptığı şeyin, damlamanın psikotik bir çöküntüye neden olduğu işkence biçimiyle aslında pek ilgisi yoktu.
Bununla birlikte, 'Çin su işkencesi' teriminin, 1892 gibi erken bir tarihte bir kısa öyküde geçtiği için 1900'lerde zaten iyi bilindiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
'Uzlaşmacı' adlı bu hikayede, terim mecazi olarak bir karakterin avukat olarak çalışırken hissettiği monotonluğu anlatmak için kullanılıyor.
Houdini'nin eylemi ise muhtemelen bu terimi daha geniş bir kitleye ulaştırdı.
Bunlardan en bilineni simüle boğulma veya 'waterboarding'dir. Çin su işkencesi yönteminin bu uzak kuzeni, Guantanamo Körfezi'ndeki mahkumlar üzerinde kullanıldığına dair raporların sızdırılmasının ardından halkın bilincinin bir parçası haline geldi. Ancak tarihi, en azından on dördüncü yüzyıla kadar uzanıyor.
Waterboarding, ilk kullanımlarından itibaren, vücutta fiziksel yaralar bırakmadığı için nispeten insancıl bir işkence yöntemi olarak görülüyordu.
Bu, İspanyol Engizisyonunun Engizisyoncuları için önemliydi çünkü işkencenin kurbana fiziksel zarar verme veya ölümle sonuçlanmasına izin vermeleri yasaklanmıştı.
Bu, bugün Çin su işkencesi kullanılmasa da, suyu korkunç bir deneyime dönüştürmenin birçok yolu olduğu anlamına gelir.