İnsanı Sürgüne Gitmekten Beter Eden, Bugünkü Müebbetin Osmanlı'daki Karşılığı: Kalebentlik

Osmanlı Devleti'ni hepimiz köklü bir devlet olarak tanır ve sağlam bir otorite kuramadan böylesi bir devletin yüzyıllarca hüküm süremeyeceğini biliriz.

Fakat bu otoritenin sürdürülebilmesi için zaman zaman insanlar mahkum edilmiş, cezalandırılmış ve hatta işkence çekmiştir. O dönemin yasalarını tartışırken bugünün toplumsal yargılarıyla değerlendirmemek, o zamanın koşullarına bakmak da gerekir.

İşte, bu ön bilgilere rağmen hayli şaşıracağınız bir cezayı tarih sayfalarından aldık, getirdik.

Esasen, hükümlüyü bir kalenin içine hapsetmek anlamına gelen kalebentliği inceleyelim.

Kalebentlik cezası, Osmanlı yargı sisteminde diğer bazı suçlara bağlanan sürgün cezasından çok daha ağır bir ceza olarak kabul edilir. Bu cezayla da sürgün cezasında olduğu gibi suç işleyen kişileri ıslah ederek topluma geri kazandırmak amaçlanmıştır.

Peki kalebentliğe mahkum edilenler hangi suçları işlemişlerdi?

Eğer Osmanlı'da büyü yaptıysanız, ekmek vb. mamülleri gramajının altında sattıysanız ya da devlet erkanı hakkında toplu alanlarda dedikodu yaptıysanız bir kalede zorunlu bir inzivaya mahkum edilebilirdiniz.

Adı inziva olsa da bunun net bir ceza olduğunu anlamışsınızdır herhalde.

E kalenin içinde tek başınıza otur otur nereye kadar... Bu ceza ne kadar sürüyordu?

Ne yazık ki kalebentlik cezasının belirlenebilir bir süresi yoktu. Ancak bu sadece kötü anlamda bir belirsizlik değil, bazen bu süre günlerle sınırlı olabilir bazen de aylarca sürebilirdi. Kalebentlik cezası aldıysanız içeride kalacağınız süre şansa da bağlı değil, belli başlı kurallar vardı.

Yani bu cezadan kurtulmak imkansız da değildi.

Esasen bu cezanın amacı mahkumun ıslahı olduğundan, bu amaca ulaşıldığında kanaat getirilmesiyle mahkumiyetten kurtulunabilirdi. 

Ailesi, çocukları zor durumda kalan ya da hazineye af bedeli adı altında mal veya para veren kişiler de iyi hal affına konu olabilirdi.

Mahkumiyet sona erdi...Peki artık tamamen özgür müsünüz?

Sonunda dışarı çıktıktan sonra da sizi bazı kısıtlamalar bekleyecekti. Eğer kalemiye sınıfındansanız işinizden uzaklaştırılabilirdiniz, tekrar suç işlememeniz beklenirdi ve hatta İstanbul'dan uzaklaşmanız bile istenebilirdi. Nasıl sonuçlar olacağı işlediğiniz suça ve sonrasında yaşadığınız ıslahla bağlantılıydı.

Bir de örnek vererek mevzuyu netleştirelim.

İstanbul'un işlek çarşılarından birinde çalışıyordu Ali. Ayakkabı, terlik yapıyor, onarıyor ve satıyordu. Ancak Ali'nin işgüzarlığından olsa ki, kötü haldeki ayakkabıları değeri üzerinde sattığı anlaşılmıştı. Yaptığı şeyden ötürü cezasının belirlenmesi için bu iş yargıya taşındıktan sonra nihayet Ali, ıslah oluncaya kadar Seddülbahir Kalesi'ne hapsedilecekti.

Ancak İslami geleneklere verilen değerden ötürü, kutsal Ramazan ayında, Ali için af yolu görünmüştü.

Mahkumiyetinden bir müddet sonra Ali'nin anne ve babası yazdıkları bir arzuhalde Ali'nin pişmanlık duyduğunu, artık cezasını çektiğini ve ıslah olduğunu dile getirdi. Bunun yanında, Ramazan ayı sebebiyle özel günlere merhameten Ali'nin affını dilemişlerdi. 

Ali nihayetinde, iki ay on gün sonra cezadan kurtuldu ve özgürlüğüne kavuştu. Umarız akıllanmıştır.

Popüler İçerikler

Çok mu Çok İddialıyız? Brad Pitt'ten Daha İyi Oyuncu Olduğunu Söyleyen İlker Aksum Dillere Fena Düştü!
Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a Yaptığı Ziyareti Anlattı: "Getirilen Kurabiye Haramdır Diye Yemedim"
Kızına Şiddet Uygulayan Annenin Görüntüleri Tepki Çekti! 'Alın Sizin Olsun'