İnsan Kötülüğe ve Şiddete Gerçekten Meyilli midir?

Haberlerde, kitaplarda, film ve dizilerde sürekli karşımıza çıkan şiddet ve failleri için felsefe, psikoloji, din ve bilim senelerdir bir sorgulama içinde. İnsanın özünde iyi ve barışçıl olduğuna inananlar da var, özünde bir canavar yattığına ve içlerinde zaten var olduğunu düşündükleri şiddete meylettiklerine inananlar da...

Örneğin Dr. Jekyll ve Bay Hyde'ın ya da Joker'in derinlerde bir yerlerde şiddet yeşerten kötülük tohumları mı ekili? Yoksa bu toplumun ve zamanın doğurduğu bir sonuç mu? Detaylar için içeriğimize geçelim... 🧐

İlk insan uygarlıkları 3 bin ila 4 bin yıl önce ortaya çıktı; o zamandan beri, bir tür olarak insanlar yaklaşık 268 yıldır barış içinde, şiddet olmadan yaşıyor demek isterdik.

Peki modern ve barışçıl bir dünyaya ait olmayan şiddet, insan olmanın doğal bir parçası mı? Saldırgan olmak için mi evrimleştik?

Cevabın basit olmadığı ortaya çıktı.

2014 yılında, Nature dergisinde yayınlanan bir araştırma, yaşayan en yakın primat akrabalarımızdan biri olan şempanzelerin topluluklarında ölümcül şiddetin yaygın olduğunu ortaya çıkardı.

Bu, şiddetin en azından yaklaşık 8 milyon yıl önce yaşamış olacak olan şempanzelerle son ortak atamıza kadar, insanın bir parçası olabileceğini gösteriyor.

Columbia'daki Missouri Üniversitesi'nde bilişsel bilim insanı ve evrimsel psikolog olan David C. Geary'e göre:

'Şiddet, insanlık tarihinin çoğunun itici gücü. İnsanlığın ilk imparatorluklarının tümü yıldırma ve şiddetle inşa edildi.'

Guelph Üniversitesi'nden bir evrim psikoloğu olan Pat Barclay, kayıtlı tarihten önce saldırganlığın kanıtları olarak:

Gömülü ok uçları içine saplanmış kafatasları gibi şiddetli ölüme işaret eden kemikler olduğunu söylüyor. Bu, kötülük ve şiddetin karmaşık toplumlardan ve medeniyetin yükselişinden önce geldiğini de gösteriyor.

Barclay, diğer taraftan, şiddet oranlarının kültürler ve topluluklar arasında ve tarihe göre fazlaca değiştiğini söylüyor. Bu, türümüzde şiddetin dramatik bir şekilde artırılabileceğini veya azaltılabileceğinin bir işareti.

Örneğin, göçebe halklar, bireyler arasında uygulanan ölümcül insan şiddetinin daha düşük seviyelerine sahip olma eğilimindeydi.

Ancak yağma ve fetih odaklı toplumlarla dolu çağlarda, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, şiddet daha yüksek seviyedeydi. Örneğin, günümüz Amerikan kültürü de Avrupa'dakilerden daha çok şiddeti barındırıyor.

Barclay:

'Şiddet oranlarında büyük farklılıklar var. Bazı belirli toplumlarda, tüm erkeklerin yarısına yakını diğer erkeklerin elinde şiddetle ölüyor. Modern Japonya gibi toplumlarda ise fiziksel şiddet çok nadirdir.'

Peki bu öfke ve şiddetin temel sebebi nedir?

Geary, şiddetin şiddeti doğurma eğiliminde olmasının, çatışmaların yaygın olduğu kültürlerin nesilden nesile bu şiddeti aktarma olasılığının daha yüksek olduğunu vurguluyor.

Ancak, Bath Üniversitesi'nde siyasi şiddet profesörü olan Brad Evans, en ilerici ve barışçıl topluluklardaki insanların bile şiddet uygulayabileceğine dikkat çekiyor. 

'Kendi halinde, yasalara uygun kişiler, koşullar değiştiğinde hızla canavara dönüşebilir; aynı şekilde, en sevilmeyen kişilerden de sonunda olağanüstü iyilikler görebilirsiniz. Bir kişinin neden şiddet uyguladığına dair net bir formül yoktur.' (Tıpkı, şiddet, kötülük ve iyiliği bir arada temsil eden Jekyll ve Hyde karakterleri gibi :))

Hem Barclay hem de Evans'a göre, şiddeti uygulayan kişi kurbanlarından uzaksa şiddet eylemleri gerçekleştirmek çok daha kolay olabilir.

Örneğin nükleer füze fırlatan bir düğmeye basmak, fiziksel ve doğrudan olacak öldürücü bir darbe vurmaktan çok daha kolaydır.

Barcley:

'Stanley Milgram'ın,  katılımcılara diğer insanlara artan yoğunlukta elektrik şoku vermelerini söylendiği itaat çalışmalarında, katılımcılar fiziksel olarak kendilerine daha yakınlarsa kurbanları şok uygulamakta daha isteksizdiler.'

Mesafe kavramı yalnızca fiziksel mesafeyle de sınırlı değil.

Tarihsel olayların da gösterdiği gibi, soykırım eylemleri, faillerin insanlıktan çıkarılmasından veya kendileriyle farklı bir ırk veya etnik kökene sahip olanlar arasında psikolojik mesafe yaratılmasından sonra da gerçekleşir.

Harvard Üniversitesi Evrimsel Biyoloji Bölümü araştırma profesörü Richard Wrangham'ın öne sürdüğüne göre, insan evriminde ayrıca proaktif ve reaktif olmak üzere 'iki tür' agresyon olabilir.

Proaktif şiddet, bir grubun, diğerinin kaynaklarını ve/veya topraklarını almaya çalışmasıyla, tarihsel olarak bakacak olursak 'fethetmekle' ilişkilendirilmiştir. Tepkisel şiddet ise bu tür saldırganlığa 'doğrudan tepki' olarak tanımlanabilir.

Ancak iyi haber: şiddet eğilimi insan karakterinde kökleşmiş bir insan özelliği gibi görünse de, Barclay, içimizde iyilik olduğuna emin.

'Objektif olarak konuşursak, bugün herhangi bir bireyin, önceki dönemlere göre şiddete maruz kalma olasılığı çok daha düşük. Şu anda tarihin (tam anlamıyla olmasa da) en huzurlu dönemindeyiz. Ama bu öyle kalacağını garanti etmiyor elbette. İklim değişikliğiyle savaşmazsak, daha fazla kıtlık, daha fazla felaket, daha fazla çaresizlik ve daha fazla çatışma nedeni olacaktır.' 

Dolayısıyla aslında bireylerin özünde yatanlar değil, yaşananlar şiddetin temelidir. Umarız ki herkes bu konuda öz eleştiri yapıp elini taşın altına koyar diyelim. :)

Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

Tarantino'dan Squid Game'e İzlenme Rekorları Kıran Yapımlardaki Şiddet Neden Birçok Kişiyi Ekrana Kilitliyor?
Öğrenince Büyük Bir Aydınlanma Yaşayacağınızı İddia Ettiğimiz Birbirinden İlginç Bilgiler
Gerçeklik Algınızı Yitirmenize Neden Olan Halüsinasyonlar Neden Olur?

Popüler İçerikler

İstanbul Boğazı'nın En Pahalı Yalısında Fiyat Güncellemesi: Değeri Tam 120 Milyon Euro
Gazeteci Fulya Öztürk'ün Azerbaycan Milletvekiline Ağladığı Anların Beden Dili Analizi Çok Konuşuldu
Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti