İnsan Kaynakları Çalışanlarının Beyaz Yakalı Hayatın En Çilekeşi Olduğunun 13 Kanıtı

Bilen bilir: İnsan kaynakları, şirketlerin bir nevi halkla ilişkiler ofisi, ve hatta danışma masası gibidir. Asla tepelerinde soru soran birileri eksik olmadığı halde bin tane işle uğraşırlar; ve buna rağmen “Sen şimdi tam olarak ne iş yapıyorsun?”

sorusuna o kadar çok maruz kalırlar ki, meram anlatmaktan bıkıp usanmış hale gelirler.

Şirketin bel kemiğini oluşturan, kahraman ve çileli İK’cıların ortak dert ve tasalarını derledik!

1. İşe alım için ilan oluşturma faslı hep çok kolay bir şey zannedilir...

Gerçekte hiç de kolay olmayan bir süreç olduğunu, işin gerekliliklerini net bir şekilde tarif ederken kişinin niteliklerini de doğru tespit edebilmenin çocuk oyuncağı olmadığını siz bilirsiniz.

2. Aday sayısını mülakat için makul bir sayıya indirebilmek bile başlı başına korkunç bir mesaidir!

Vasıflı vasıfsız, alakalı alakasız bazen yüzlerce, bazen binlerce başvuru arasından ilk elemeyi yapana kadar canınız çıkar. Sırf “öylesine” yapılmış başvuruları ayıklamak bile zamanınızı vakumla emer.

3. Nihayet yüzlerce CV arasından ideal olanları seçebildiğinizde ise, aslında her şey daha yeni başlıyordur!

Adaylarla tek tek iletişime geçerek herkesin uygun olabildiği saatlere göre, günlere yayılacak uzun bir mülakatlar silsilesidir sizi bekleyen.

4. Mülakat esnasında sabır taşına dönüşmeniz bir yana, insan sarrafı da olmanız gerekir.

Karşıdakinin yüzünden, gözünden, mimiklerinden, konuşmalarından, hal ve tavırlarından, vücut dilinden, hatta ses tonundan bile doğru çıkarımları yapabilmek zorundasınızdır. Aday doğruları mı söylüyor, faydalı olur mu, uyum sağlar mı vb soruların cevabını ararken beyninizi yakarsınız.

5. Üstelik onca çaba ve mesainin boşa gitme riski fazlasıyla yüksektir!

Pek çok sefer, daha 1 ay bile dolmadan işi bırakan çalışanlarınız olmuştur. Siz istediğiniz kadar doğru oryantasyon yapın ve yeni çalışanı şirkete en iyi şekilde alıştırmaya çalışın, mutlaka denk gelir bu.

6. İzinleri yönetebilmek ise apayrı bir kriz konusudur.

Hele de şirketiniz kalabalıksa, yaz aylarında herkesin izin talebi bir şekilde birbiriyle çakışır. Hem çalışanları, hem de şirketi zor duruma düşürmeden adil bir biçimde izin takvimini yönetmek gerçekten de zorlu bir iştir. Tabii ki kullanılan ve kalan izinlerin tespit ve takibi de bir diğer zorlu tarafıdır.

7. "Benim kaç gün iznim kaldı?" sorusunu kendi isminizden daha sık duyarsınız.

Canım, sen daha geçen ay başladın?

8. Tabii bir de şirketin çalışanlara zimmetlediği araç gerecin takibi vardır.

Arabalar, telefonlar, bilgisayarlar, tabletler. Kime ne zimmetli; kimin nesi arıza yaptı, kim oradan ne masraf kalemi getirdi, ayrıca arkadaşlar bunun fişi nerde??

9. Performans ve memnuniyeti ölçerken dert sahibi olursunuz.

Yeni birilerini alıp yerleştirmekle işler bitmez. Dönem dönem herkesi

değerlendirmek, varsa sıkıntılarını ve sebeplerini öğrenmek sorumluluğu

sizdedir. Bunları gidermek için çözüm üretmek de kolay bir iş değildir.

10. Yeri gelir birer Güzin Abla, yeri gelir çalışanla patron arasında bir köprü olmanız icap eder.

Problemli çalışanlara teker teker çözüm aramak da çileli İK’cıların görevidir. Bu kişiler başka bir departmana geçse performansları yükselir mi, memnuniyetleri artar mı; kimi nereye nasıl konumlandırmak herkse ve şirket için en ideal çözüm olur? Hepsine kafayı siz patlatacaksınızdır.

11. Hazırlamanız gereken raporların ardı arkası kesilmez.

Hangi departmanın aylık masrafı daha çok, hangi şubede çalışan değişimi oranı yüksek, birçok sorunun cevabını yöneticiniz önünde raporlanmış halde görmek ister.

12. Ağzınızdan laf almaya çalışanlar çoktur.

Neyse ki kolay lokma değilsinizdir! Ama tabii ki de herkes, yakında işten çıkarmalar olacak mı, yeni elemanlar gelecek mi, hangi departman küçülmeye gidiyor gibi soruların cevabını bilmek ister çünkü kendilerini güvende hissetmek isterler. Onları çok iyi anlar ve moralleri yüksek tutmaya çalışırsınız.

13. Ve en fenası da, kötü haberi vermek daima size düşer.

Birini işten çıkarmanız gerektiğinde en az onun kadar mutsuz olmanın ne demek olduğunu defalarca tecrübe edersiniz.

.

Hepsine rağmen işinizi severek yapmaya devam edersiniz. Çünkü duymaktan bıktığınız 'Sen şimdi tam olarak ne iş yapıyorsun?' sorusunun arkasında aslında ne kadar ciddi bir disiplinin yattığını en iyi siz bilirsiniz!

Popüler İçerikler

18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu
Narin Güran'ın Babası Arif Güran İlk Mahkeme Sonrası Konuştu: "Kızımı Nevzat Bahtiyar Katletti"
Mehmet Şimşek Meclis’te Sunum Yaptı: “Ülkemizde Vergi Yükü Yüksek Değil”
YORUMLAR
19.01.2017

mülakatlarda salak salak sorular sormasalar iyi insanlar aslında

19.01.2017

Eskide kaldı artık başvuru içinde cvlerie filtrleem yapılıp öyle bulunuyor boş bir içerik olmuş

20.01.2017

Ben de bu yola başkoydum inşallah hayallerimdeki gibi gelişir olaylar

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ