Herkes her şeye ikna edilebilir, yeter ki doğru yolu seçin. Gelin, o altın yöntemi anlatalım. 😎
Herkes her şeye ikna edilebilir, yeter ki doğru yolu seçin. Gelin, o altın yöntemi anlatalım. 😎
Ama karşımızdakine bu haklılığı ifade edebilmek, yersiz tartışmaları önleyerek onların da gerçeklerle kavuşabilmesini sağlamak çok da kolay değil. Çoğu zaman tartışıyor olmanın da iyi sonuçlar getirmediğini düşününce iletişimde yeni yollar bulma ihtiyacını hepimiz hissediyoruz.
Bir yöntem olsa da biz karşımızdaki insana onun yapmasını istediğimiz şeyi anlatabilsek ve o da bariyerler yaratmadan bizi anlayabilse ve o şeyi yapsa, nasıl olurdu?
Yani iyi gözlem yapıp karşınızdaki insanı ikna edecek o müthiş detayları kovalamanız şart değil, ayrıca özel, tılsımlı ifadeler kullanmanıza da gerek yok. Yani, sizi siz yapan özelliklerden vazgeçmenizi istemiyoruz, sadece bize kulak verin. Adına 'şiddetsiz iletişim' denilen bu teknik insan ilişkilerindeki tüm tümsekleri aşmayı sağlayabilir.
Başlayalım: 1. Gözlem.
Anlaşmazlıkların, tartışmaların doğma sebeplerinden biri fikirlerimizi anlatırken, gözlemlerimizi paylaşırken yoğun yargılara başvurmamız. İşe yargıları katmadan gözlem yapabilmenin çok zor olduğunun farkında bile değiliz ama kanalları tıkayan en önemli sebep bu.
Ona derdinizi 'Beni ilgisiz bırakıyorsun, sürekli dışarıdasın' diyerek anlatırsanız yargıları buraya katmış olursunuz. Bu ifadeyi 'Son 1 aydır her gün dışarıdasın, ben ise yalnızım' olarak kurduğunuzda durum tespiti yapacaksınız, böylece karşınızdaki kişi savunma mekanizmasını çalıştırmak yerine sizi dinleyecek.
Bir şeyi tartışırken duyguları katmak nedense bizi zayıf düşürüyor gibi hissediyoruz ama karşınızdaki kişiyle duygularınızı paylaşmanın böyle bir etkisi olacağına inanıyorsanız neden o kişinin yanındasınız? Bu kişi patronunuz da olabilir, sevdiceğiniz de...
O halde gözleminizin üzerine duygunuzu bina edelim. İfade şöyle olacak:
'Son 1 aydır her gün dışarıdasın, ben ise yalnızım. Bu beni üzüyor ve yalnızlığım huzursuzluk yaratıyor'
Davranışlarımızın ve hislerimizin altında yatan, bizim bile bazen fark edemediğimiz şey, ihtiyaçlarımız. Hemen her şeyi bir ihtiyaç çerçevesinde yapıyoruz ama dürüstçe ifade etmediğimiz bu ihtiyaçları birilerinin anlamasını bekleyerek geçiyor ömür.
Herkesin gözümüzün içine bakıp ne beklediğimizi anlamasını istiyoruz, hatta biz gözlerinin içine bakmıyorsak onu bile anlamaları beklentisindeyiz.
'Son 1 aydır her gün dışarıdasın, ben ise yalnızım. Bu beni üzüyor ve yalnızlığım huzursuzluk yaratıyor. Bu süreçte yanımda olmana,ilgine ihtiyacım var.
İlk üç aşamayla gözlemimizi, hislerimizi ve ihtiyaçlarımızı berrak bir biçimde anlattık. Sıra son aşamada: Rica.
Buyurgan bir tavır takınmadan, saygı sınırlarını aşmadan kendimizi anlatmanın sırlarını öğretmek de mümkün değil ama tüm bu aşamaları uyguladıktan sonra ricamızın yapısı da biraz ortaya çıkmış gibi görünüyor.
'Son 1 aydır her gün dışarıdasın, ben ise yalnızım. Bu beni üzüyor ve yalnızlığım huzursuzluk yaratıyor. Bu süreçte yanımda olmana,ilgine ihtiyacım var. Bu hafta tüm tasaları kenara bırakıp birkaç gün vakit geçirelim mi?'
Tüm bunları yaptıktan sonra bize düşen bir rol de karşımızdaki kişiyi anlayabilmek, ona empati yapmak. Bakalım, bizi çevreleyen hislerimiz onda neler uyandırıyor?
Artık insan ilişkilerinde usta olmak için ilk adımı attık, bundan sonrası sizde. 🚀
ben bu kadar uzun anlattım mi eşim kızıyor doğrudan istediğin şeyi söylesene diye akamamakak
Altın anahtarı alıyorsun,kazık şekline getirip insanlara dağıtıyorsun.Sonra insanlar onu bir tarafına hunharca sokup çıkartıyorlar.Ha akıllanmadıysan saçma sapan psikolojik taktikler uygulamaya devam edip; nasıl ya! nidalarıya şaşkın şaşkın travma geçirip,depresyon yaşıyorsun ve döngü böylelikle hayatının sonuna kadar devam ediyor.
BASARILI BIR PAYLASIM, EDITORUN ELINE SAGLIK.