Kanal İstanbul’un sadece bir deniz yolu ulaşımı projesi olmadığını vurgulayan İmamoğlu, projenin kentin hem karadaki hem de denizdeki ekolojik denge sistemini değiştirebilecek riskler içerdiğine dikkat çekti. İmamoğlu, konuşmasında bu riskleri şöyle sıraladı:
'Göller, havzalar, tarım alanları, yaşam alanları, yer altı suyu sistemi ve şehrin tüm ulaşım sistemi projeden kritik şekilde etkileniyor. Tarım arazilerinin yok olması bir yana, İstanbul Boğazı ile yeni açılacak kanal arasına oluşacak olan adaya 8 milyonluk bir nüfusun hapsedilmesi gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bu ucube projeyle, ülkenin deprem riski en yüksek bölgesine 8 milyon hapsedilmiş olacak. Deprem anında bu denli yüksek bir nüfusu başka bir coğrafyaya nakledecek hiçbir devlet yoktur dünyada. Bu nasıl bir projedir Allah aşkına? Bu neyin aklıdır? Bakın konuşulan projedeki kanal yaklaşık 45 kilometre uzunluğunda, 20,75 metre derinliğinde ve en dar yerinde 275 metre genişliğinde bir kanal. Sazlıdere ve Terkos Havzaları içinden geçen bir kanal. Yani proje Sazlıbosna ve Terkos Havza Alanlarını yok ediyor. Yer altı suları ve Terkos Gölü’nün tuzlanması riski taşıyor. İstanbul’un içme suyu ihtiyacı için müthiş bir tehdit oluşturduğu net olarak anlaşılıyor. Tek başına bu bile, bu projenin yapılmaması için yeterli bir gerekçedir. İstanbul halkı deniz suyu mu içecek?'
İyi bir şey demez zaten amk evladı. Belediye başkanı diye seçtik başka her boku yapıyor. Sarıyer'de köy köy dolaştık bir de bunun için. Siyasetçiler bir şeyi hak etmiyor
Galaksi liderimiz 3. köprü için de cinayet diyordu.
Artık İstanbul'a sürekli birşeyler yapmaktan vazgeçin. Cumhuriyetin ilk 15 senesinde olduğu gibi, 1. Kalkınma Planında olduğu gibi. Ülkede cazibe merkezleri yaratın ki bu gelişmişlik farkı kapansın. Bu proje destekleyen varsa İstanbul'da bir dünya sorun baş gösterdiğin oturup yine ağlamasın. Bir köprü bile yapıldığında doğanın nasıl tahrip edildiğini İstanbul Havaalanından kalkan bir uçağa binip Anadolu'ya doğru giderseniz görebilirsiniz.