İlk Yapay Dilin Bu Topraklarda Yaratıldığını Biliyor muydunuz? Baleybelen ve Dünya Üzerindeki Yapay Diller

Evet, yanlış duymadınız! İlk ortak dil bu topraklarda yaratıldı.

Kaynak...

Dünya üzerindeki her canlı birbiri ile iletişim halindedir ve de olmak zorundadır. Irklar, milletler ve farklı kültürler de çoğaldıkça dünyadaki dil sayısı da o kadar arttı.

Herkes aynı anda birbirinin dilini konuşamayacağına göre ortak bir dil kullanmak en güzeli. Tıpkı günümüzde tüm dünyanın İngilizce konuşması gibi.

İşte böyle bir ortak dile bir zamanlar en çok bu topraklarda ihtiyaç duyuldu. Çünkü Osmanlı Devleti yükselme devrinde artık doğal sınırlarına ulaşmıştı. Toprakları içerisinde çok sayıda millet yaşıyor ve bir o kadar da çok dil konuşuluyordu.

Bu yüzden ortak bir dil artık kaçınılmaz hale gelmişti. Böylece dünyanın ilk yapay dili olan Baleybelen, 16. yüzyılda Osmanlı topraklarında yaratıldı. Dili yaratan kişi ise şair Muhyi-i Gülşeni'dir.

Muhyî 1528-1604 tarihleri arasında yaşamış bir sufi ve aynı zamanda bir şair.

Muhyi-i Gülşeni bu dili yaratırken bir gün bütün Osmanlı tebaasının bu dili konuşacağını hayal ediyordu. Bu arzusunu pek çok yazısında dile getirmişti.

Yapay dillerin ortaya çıkmasında sadece ortak bir iletişim aracı yoktur. Mesela kendi aralarında şifreli konuşmak isteyen bir zümre ya da topluluklar da bu dillere ihtiyaç duyuyordu.

Baleybelen'in oluşmasının sebebi aslında biraz da bu gizlilik ihtiyacıydı. Muhyi-i Gülşeni bir dergaha mensuptu. O dönemlerde de sufiler üzerinde baskı vardı. Karşıt görüştekilerin sonu darağacına kadar gidiyordu.

Sarayda İslam'ın sadece tek yorumu kabul edilirdi. Farklı yorumlara sahip olanların kötü sonu kaçınılmazdı.

İşte bu durum sufileri gizliliğe yöneltti. Kendi aralarında kullandıkları bazı şifreleri sadece çok az kişiyle paylaşıyorlardı. Muhyi-i Gülşeni ise Baleybelen'i sufilere de öğretti.

Bazı sufiler bu yeni dili kullandı bazıları ise Allah'a şirk koşmak olduğunu düşünerek reddetti. Ne olursa olsun Muhyi Baleybelen'i hiç bırakmadı, üzerinde ısrarla çalıştı.

Muhyî, bu dile dinsel bir nitelik de kazandırmaya çalışmıştı. O, bu dili kendisinin yaratmadığına inanıyordu. Çünkü bir sufi olarak insanların bütün eylemlerinin Allah’tan geldiğine inanıyordu. Ona göre bu dil yaratılmamış ama keşfedilmiştir. Gönülden gönüle ulaşan gizli bir dil zaten vardır. O sadece bu dili dilbilgisine ve sözcüklere dökmüştür.

Bugün bakınca Baleybelen'in harika bir dil olduğunu görürüz. Muhyi tam 10.000 kelime türetti ve bu dilde 200 adet de eser verdi. Baleybelen 'dilsizlere verilen dil' anlamına geliyor.

Bâleybelen Bâle’y-belen

Bâl: dil, lisan

Belen bel-en (bel: dirilt-, hayat ver-) fiilinden; “-en” sonekiyle teşkil edilmiş etken sıfat-fiil: dirilten, hayat veren

y: Arapça belirteç (Harf-i ta’rif) “el-“ işlevinde örnek.

Farsça lisân-ı Muhyî tamlamasının karşılığı ise Bâlebelen’dir. Ancak Muhyî, sürekli bir şekilde Arapça tamlamanın karşılığı olan Bâleybelen’i kullanır.”

Türkçe, Arapça ve Farsça gibi farklı ailelere mensup birbirinden çok farklı dillerin özelliklerini bir araya getiriyor. Temel gramer Arapçadan alınmış, cümlenin ögelerinin sıralanışı ona benziyor ama biraz daha basitleştirilmiş.

Muhyi yarattığı dil ile ilgili şunları söyler: 'Öyle müstakil bir dil icat ettim ki, böylesini âdemoğlu yaratmadı. Türkçe ve Farsçayı bu dile aktardım. Arap dizilişiyle bu binayı sağlamlaştırdım. Adını Bâleybelen koyduğum bu dilde on konu tertip edildi. Her ilimde fazilet sahiplerinin aşamadıkları yüz meseleyi yetkince yazdım. Hak ehli birçok eser meydana getirdiler, ama hiçbiri böylesini meydana koymuş değil”

Söz varlığını ise ağırlıklı olarak Türkçe ve Farsçadan alıyor.Öte yandan Türkçe gibi eklemeli bir dil. Bir isme ya da fiile ek getirerek yeni bir sözcük yaratmak bu dilde de mevcut. Ünsüz düşmesi özelliği de Bâleybelende bulunan özelliklerden birisi.

Kullandığı alfabe ise Arap alfabesinin Osmanlı varyantı.

Baleybelenin ilginç yanlarından biri de aynı sözcüğün zıt anlamları karşılaması. Örneğin 'cevn' sözcüğü hem siyah hem de beyaz anlamına geliyor.

İşte bazı Türkçe kelimelerin Baleybelen'deki karşılığı:

  • Aşık: Set

  • Ekmek: Betem

  • Gölge: Şal

  • Nefes: Ad

  • On üç: Cilyâ

  • Kapak: Sedâb

  • Avcı: Gîrtâv

  • Okçu: Demcen

Maalesef Muhyi'nin ölümü ile birlikte bu dilin de sonu gelir. Kimseler onu kullanmaz ve unutulur gider. İşte Baleybelen'in ilginç keşif öyküsü burada başlar.

Bâleybelen dilinin keşfi 1800'lü yılların başında gerçekleşir. Fransız bilim adamı ve yazar Rousseau, Halep'teki gezisi sırasında, kendisine son derece yabancı gelen bir dille yazılmış esrarengiz bir eserle karşılaşır.

Tüm uğraşlarına rağmen ne eser hakkında bilgisi olan birisine ulaşabilir, ne de eserin içeriğini ve dilini çözebilir. Ardından, eserin ilk sayfasının bir kopyasını Osmanlı tarihçisi ve Alman Elçilik Ateşesi Hammer'a gönderir; fakat Hammer da bu işin üstesinden gelemez.

Nihayet eser, Oryantal Diller Okulu dil bilimcisi Silvestre de Sacy'e ulaştırılır. Sacy, yaklaşık 8 yıl sonra eserin bir başka nüshasına İmparatorluk Kütüphanesi'nde yer alan doğu yazmaları koleksiyonunda rastlar ve eser üzerindeki çalışmalarına başlar.

Ona göre Baleybelen, yeryüzünden silinmiş bir kavme ait ya da Kabalizmi temsil eden bir dildir. Aynı zamanlarda, oryantalist Alessandro Bausani, eserin yazıldığı dili "ilk yapay dil" olarak tanımlar.

150 yıl kadar sonra ise, eserin yazarının Muhyî-i Gülşenî olduğu anlaşılır.

Türkiye'de, ilk olarak 1966 yılında Mithat Sertoğlu, "Hayat Tarih" adlı dergide yayımlanan "İlk Milletlerarası Dili Bir Türk İcat Etmişti" başlıklı yazısında Baleybelen'e değinir.

İstanbul Üniversitesi Eski Türk Edebiyatı profesörlerinden Mertol Tulum'un öğrencisi olan Mustafa Koç ise, Bâleybelen ile ilgili olarak 2001 yılında başladığı çalışmasını 2006 yılında tamamlar ve "Baleybelen/İlk Yapma Dil" isimli 751 sayfalık kitabını yayımlar.

Sadece Baleybelen değil dünyada pek çok yapay dil oluşturulmuştur. Bunların en yaygın ve en güncel olanı Esperanto'dur.

1887 yılında Polon göz doktoru Ludwik Łejzer Zamenhof tarafından icat edilen ve dünya üzerindeki en yaygın ve kullanışlı yapay dil olan Esperanto uluslararası iletişim için oluşturulmuştur. Son derece basit bir sisteme sahip olan ve özellikle İspanyolca, Portekizce, Almanca, İngilizce, Fransızcanın etkisini gördüğümüz bu dilde toplam 28 harf vardır. Esperanto kelimesi ise Fransızcadaki -umut etmek anlamına gelen- “esperer” kelimesinden türetilmiştir. Ortalama 1,5 milyon kişinin ise bu dili konuşabildiği düşünülmektedir.

Baleybelen keşfedilene kadar ise ilk yapay dilin "Volapük" olduğu düşünülüyordu. 1879 yılında Alman Papaz Johann Martin Schleyer tarafından yaratılan dil büyük bir ilgi görmüştü.

Ağırlıklı olarak kökenleri İngilizce ve Romenceye dayanan sözcüklerden oluşan bu dil büyük bir ilgiyle karşılanmıştır ve geniş bir alana yayılmıştır. Dil bilgisi kuralları oldukça karmaşık olan Volapük dili binlerce kişi tarafından öğrenilmiştir. Hatta kurultaylar toplanmış, dergiler yayınlanmış, dilbilgisi kitapları dahi hazırlanmıştır. Fakat Esperanto'nun popülaritesi ardında kalmaktan kurtulamamıştır.

Şimdi bu dillerin isimlerini ilk kez duymuş olabilirsiniz. Ama hepimizin bildiği popüler yapay diller de var. Yüzüklerin Efendisi'ndeki Elfçe'yi nasıl unutabiliriz?

Dünyaca ünlü dilbilimci John Ronald Reuel Tolkien tarafından oluşturulan ve Elf ırkının dili olarak yazdığı tüm kitaplarda geçen Elfçe 25 bine ulaşan kelime sayısı ve dilbilgisi kuralları ile en gelişmiş kurgusal dillerdendir. Hatta Tolkien’in 17 yaşındayken Esperanto dilinde yazdığı günlüğünden onun yapay dillere olan merakını gözlemleyebiliyoruz. Hiç kimse uzun süre sohbet edecek kadar akıcı bir Elfçe’ye sahip değildir. Çünkü Tolkien dil yaratmanın sadece  estetik yanıyla ve bu dilleri hikayelerinde kullanmakla ilgileniyordu. Bu yüzden Elfçe yazılı bir dil olarak varlığını sürdürüyor.

Tolkien yalnızca Quenya, Sindarin, Telerin, diğer Elf Dilleri, Cüce ve İnsan Dilleri’ni yaratmamıştır. Bunların hepsinin nasıl ortak köklerden geldiğini, zaman içinde nasıl değişip kendi kurallarına ve tatlarına sahip olduğunu ve sonradan nasıl diğer dillerden sözcükler girdiğini anlatan bir tarih icat etmiştir.

Game Of Thrones dizisindeki Valyrian ve Dothraki dilleri de oldukça dikkat çekmişti. Hatta bunları öğrenip konuşmayı isteyen çok insan var. Biraz çaba ile neden olmasın!

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
15.02.2020

Bütün diller yapaydır zaten. Hepsini insanlar çıkardı. Ortak tek bi dil var o da ilk atamızın dilidir. Onun da nece konuştuğu meçhul. Bulunamıyor. İlk dilin ortaya çıkışıyla ilgili biçok teori var ve hiçbirini kanıtlamak mümkün değil çünkü. Bir aradayken aynı dilleri mi konuştular, sonra herkes bi yere dağıldı ve kendine göre bi dil mi oluşturdu? Hep konuşuyolar mıydı yoksa bu durum sonradan mı ortaya çıktı? Kelimelerden önce düşünceler nasıl oluştu da diller ortaya çıktı? Eğer sonradan ortaya çıktıysa öncesinde böyle bi şey yoktuysa sonra ne oldu da konuşmaya ihtiyaç duyuldu? Bunları cevaplamak imkansız. Ancak fikir yürütebiliriz.

15.02.2020

Bkz Klingon dili Vikipedi

15.02.2020

Dünyanın "bilinen" ilk yapay dili demek daha doğrudur. MÖ 3. binyılda çiviyazısıyla yazılmış ilk dillerin arasında da yapay dil olduğu iddia edilen diller mevcut. Örneğin Suriye'de Eblaca olarak tanımlanan dil bu şekilde. Hatta Sümercenin bile yapay dil olduğunu (en azından Eski Sümerce) iddia eden bilimadamları mevcut.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ