Bazı oyuncular vardır ki büyük bir yetenek ve potansiyel ile doğmuşlardır. Bu oyuncular genelde daha ilk filmleri ile sinema dünyasının aranan isimleri arasına girerler. İlk şanslarını son derece iyi kullanan, sinemadaki ilk rolleri ile muazzam performanslar veren bu oyunculara bir göz atalım.
John Carpenter'ın korku klasiği Halloween, Jamie Lee Curtis'in ilk sinema filmiydi. Kariyerine bir korku filmi ile başlayan Curtis, korku filmlerindeki eşsiz performansları ile kendisine verilen 'Çığlık Kraliçesi' unvanını sonuna kadar hak etti.
Daha önceden televizyon yapımlarında oynayan Julie Andrews, canlı aksiyon ve animasyonun bir arada kullanıldığı, müzikal numaraların da yer aldığı Mary Poppins filmindeki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Oscarı'nı kazanmayı başarmıştı.
Hailee Steinfeld, Coen Kardeşlerin True Grit yeniden çevriminde Mattie Ross'u canlandırmak için tam 15000 aday arasından sıyrılmış, sinemadaki ilk tecrübesini Jeff Bridges ve Matt Damon gibi usta oyuncular ve Coen Kardeşler gibi eşsiz yönetmenlerle gerçekleştirmişti. Steinfeld'in bu rolüyle bir de Oscar adaylığı kazandığını belirtelim.
Britanya'da birkaç televizyon yapımında yer alan Alan Rickman, sinemadaki ilk rolü olan Hans Gruber karakteri ile 90'ların ikonik kötülerinden birini yaratmıştı. Geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz usta oyuncu 2000'lere ise Severus Snape ile damga vurmuş, hepimizin kalbinde ayrı bir yer edinmişti.
Matthew McConaughey'nin beyaz perdede ilk boy gösterişi ise Richard Linklater'ın adını geniş kitlelere duyurduğu filmi Dazed and Confused ile olmuştu. McConaughey, liseye giden arkadaşları ile takılan David Wooderson rolüyle Hollywood'un ilgisini çekmiş, farklı dönemlerden oluşan uzun bir kariyerin başlangıcını yapmıştı.
Bottle Rocket ile ilk yönetmenlik deneyimini yaşamış Wes Anderson'ın ikinci filmi Rushmore, bu filmle birlikte kendisini bağımsız yapımlarda daha fazla görmeye başladığımız Bill Murray ve ilk oyunculuk tecrübesini edinen Jason Schwartzman'ın performansları ile büyüyen bir yapımdı.
Le Petit Soldat, Jean Luc Godard ile Anna Karina ortaklığının ilk ürünüydü. Yönetmenle oyuncunun birlikte çalıştığı ilk yapım 1960'da çekilse de 1963'te vizyona girdi. Karina ile Godard bu üç yıl süresince Vivre sa vie, Une femme est une femme gibi filmlere de imza attılar fakat Karina'nın ilk sinema rolü teknik olarak Le Petit Soldat'ta idi.
Lewis Milestone'un yönetmenliğini üstlendiği kara film The Strange Love of Martha Ivers; 20,000 Leagues Under the Sea, Paths of Glory ve Spartacus gibi filmlerle ününe ün katacak olan Kirk Douglas'ın ilk oyunculuk deneyimiydi.
Usta yönetmen Peter Bogdanovich'in yönettiği Paper Moon, ana karakterlerinden biri Addie'yi canlandıran Tatum O'Neal'ın performansı ile dikkat çeken bir yapım. Film çekildiğinde 10 yaşında olan O'Neal, kamera karşısındaki ilk rolüyle Oscar'a uzanmayı başarmış, Oscar'ın yarışma kategorilerinde ödüle uzanan tarihin en genç oyuncusu olmuştu. O'Neal'ın bu unvanı hâlâ sürmektedir.
Gerçek bir hikâyeden sinemaya uyarlanan Captain Phillips'in en büyük kozu ne başroldeki Tom Hanks, ne de yönetmen Paul Greengrass idi. İlk defa kamera karşısına geçen Barkhad Abdi, performansıyla filmi sırtlayan isim olurken ödül sezonunda Oscar adaylığına da uzanmayı başardı.
Jane Campion'un yönetmenliğini yaptığı The Piano, Akademi Ödülleri'nde En İyi Özgün Senaryo ve En İyi Kadın Oyuncu ödüllerinin yanı sıra ilk oyunculuk deneyimini yaşayan 11 yaşındaki Anna Paquin'e de bir Oscar kazandırmıştı.
Sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen, Harper Lee'nin unutulmaz eserinden uyarlanan To Kill a Mockingbird, akıllara kazınan karakterlerini peliküle yansıtmış, ayrıca yedinci sanata usta bir oyuncu kazandırmıştı: Robert Duvall!
Lars von Trier'in 1996 yapımı tartışmalı filmi Breaking the Waves, prodüksiyon aşamasına girilmek üzereyken başrol oyuncusu Helena Bonham Carter'ı kaybetmişti. Trier bunun üzerine başrol için tanınmayan bir oyuncu seçmeye karar vermiş ve sinemadaki ilk rolüne soyunan Emily Watson'ı tercih etmişti.
Joseph L. Mankiewicz'in yönetmenliğini yaptığı No Way Out, sonraki yıllarda Oscar'a aday olmuş ve ödülü kazanmış ilk siyahi erkek oyuncu olacak olan Sidney Poitier'i izleyici ile tanıştıran yapım olmuştu.
Milos Forman'ın Amerika'da çektiği ikinci yapım olan One Flew Over the Cuckoo's Nest, akıllara kazınan kötü karakteri ve Jack Nicholson'ın performansıyla dikkat çekmiş, ilk oyunculuk deneyimini yaşayan Brad Dourif'i de sinemaya kazandırmıştı.
Elem Klimov'un yönettiği 2. Dünya Savaşı draması Come and See vizyona girdiğinde, sinema tarihinin en şok edici deneyimlerinden birini sunan yapım olarak gösterilmişti. Öyle ki filmden etkilenen bazı izleyiciler için sinema salonlarına ambulans bile çağrıldığı söylenir. Filmin bu derece zihinlerde yer etmesinin en önemli etmenlerinden biri de henüz 14 yaşındayken başrolün altından kalkan Aleksey Kravchenko.
Pawel Pawlikowski'nin yönettiği, İngiltere kırsalında iki genç kadının geçirdiği bir yazı anlatan My Summer of Love, günümüz sinema sektörünün en çok aranan oyuncularından biri olan Emily Blunt'ın da çıkış filmi olmuştu.
Pek çoklarının sinema tarihinin en iyi filmi olarak gösterdiği Citizen Kane, yenilikçi kamera hareketleri, kurgu numaraları, hikâye anlatıcılığı ve mizansenleri ile izleyiciyi şaşırtmayı başarmıştı. Tüm bunları bir araya getiren ise sinema dâhisi olarak nitelendirilen Orson Welles'tı.
İlk rolleriyle patlama etkisi yapanlar dendiğinde akla gelen ilk isimlerden biri de Natalie Portman. Luc Besson'un yönettiği, Jean Reno ve Gary Oldman gibi usta oyuncuların yer aldığı filmden akıllarda en çok kalan isim, bahsi geçen usta oyunculardan sahne çalacak derecede bir performansla Mathilda'yı canlandıran Portman olmuştu.
Sinemadaki ilk rolü ile 'A Sınıfı' oyuncular klasmanına bu derece hızlı bir geçiş yapan başka bir oyuncu olmamış olabilir. Edward Norton 1996 yılında Primal Fear'da Aaron'ı canlandırdı ve oyuncunun performansı filmin bile önüne geçti. Sonrasında gelen Rounders, American History X ve Fight Club ile Norton Hollywood'un aranan yüzlerinden biri olmaya devam etti.
#19 efsane
Jack Nicholson var orada ya ;)
kirsten dunst - vampirle görüşme de olabilir.