İlk buluşma her zaman iki tarafı da geren ve üstüne pek çok öğüt verilen bir olgudur. Bu konuda; yok efendim şöyle giyin, vay efendim niye öyle dedin, onu öyle yapman çok ayıbolmuş gibi hurafeleri yıllardır duymuşsunuzdur. Alın biz size kanıtlıyoruz bunların yanlış olduğunu:
Bunu tarihte ilk kimin ortaya attığı çok merak edilesidir. Yani bir gün biri çıkmış ve: 'Hesabı erkek öder efenim!' demiştir ve herkes sorgulamadan bunu kabul mü etmiştir? Yani hesabı erkek ödemez de değil tabii de, olunca o öder, olmayınca diğeri öder, nedir yani? Ha derseniz ki erkek çalışır, kadın evde oturur; bu eskide kalmış bir düzen olmanın ötesinde ayrımcı bir söylemdir de. Hem yani eğer bu söz konusu çift gay, lezbiyense ne olacak? Kim ödeyecek hesabı? İnanmayın böyle şeylere; ya yanında olan ödesin ya da bölüşün canım...
Bu da artık insanın özgür iradesine karışmanın son perdesidir. Yani neden böyle bir kural olsun anlamak mümkün değil. Eğer çift o gece sevişmek isterse sevişsin, istemezlerse de sevişmesinler. Bu konuda neden bir kural inşa etmişiz de insanlara öğüt veriyoruz? Ha kız ilk geceden birlikte olursa erkek onun hakkında farklı düşünür filan gibi şeylerse de bu kızın düşünmesi gereken bir şey değil, erkeğin problemidir. Öyle sığ erkeği zaten istemesin o kız.
Aynı insanlar, 'İlk izlenim çok önemli.' cümleleriyle tanınırlar. İlk izlenim önemliyse bırak süslensinler o zaman. Hem ortaya iki çelişen yargı koyuyorlar, hem de ikisine birden inanıyorlar. Herkes rahat olsun, ister süslensin, ister süslenmesin, ister Lady Gaga gibi antrikottan elbise giysinler. Herkesin hayatına kimse karışamaz neticede. Hem yani hayatta her şey taktik mi olmak zorunda? Rahat ve kendin gibi davranarak elde edebileceğin bişey yok mu? Herkes mi yanlış?
Bu da yine toplumumuzun yarattığı cinsiyet algısının bizi yanılgılara sürüklediği bir başka konudur. Bir erkeği dışarı davet eden kadın saniyenin onda birinde yaftalanacağı için bu durum kesinlikle tasvip edilmez. Oysa ne hoş şey değil midir bir kadın tarafından dışarı davet edilmek; insana gurur verir. Aa ama doğru, gururunun okşanmasına da sadece kadınların ihtiyacı vardır değil mi?
Bunun sebebi de hemen buldumcuk gibi atlama, rahat görün, 'Zaten işim gücüm vardı...' pozlarına gir demektir. Halbuki erken gitsen, yapacak başka işin olmasa, heyecanlandığını belli etsen ne olur yani? Herkes kendine şişirmiş bir ego baloncuğu, içine de yerleşmiş, artık hayatları taktik olmuş. Yok geç git, yok erken dön... Hem o kişiye, hem de kendine saygı duyup da zamanında gitsen, karşındakinin de kıymetli zamanına saygılı davransan olmaz mı? Her şeyin mükemmel de bir tek zamanında geldiğin için mi soğuyacak senden yani?
Bu mekanları kötülemek için değil ama; zaten herkes alkol almış, müzik sesinden karşındakini duyamazsın, sağlam karar veremezsin, bir insanı tanıyamazsın bu mekanlarda. Yine de uygun mekanlardır ama diğer herhangi bir yer ne kadar uygunsa o kadar. Ne bileyim dağa tırmanın, bowlinge gidin, kokoreç yiyin, normalde ne yapıyorsanız onu yapın, zaten biri çıkar karşınıza. Nedir bu giyinip süslenip insan kafesleme dünyası? Sağlıklı cinsel hayat önemlidir eyvallah da yorulup sıkılmıyor musunuz yahu?
Dış dünyamızın bekçileri oldukları yetmiyormuş gibi, iç dünyamıza da sızmayı kafalarına koymuş olan bu fikrin üreticileri temelde derler ki: 'Çok da triplere girip şeyapma, olmazsa üzülürsün.' Ama insan bir düşünmek istemez mi ileride nasıl olur, bu insanla birlikte olmak mantıklı mı, çocuğumuz güzel mi olur yoksa eciş bücüş bir şey mi olur, yaşlanınca çirkinleşir mi filan diye... Düşünsel hareket engellenemez. Esas düşünmezsen daha çok üzülürsün körü körüne niye girdim ki diye...
Keyfimizin kahyası mısınız kardeşim? Dünyada 7 milyar insan var ve bunların yarısı karizmadan, diğer yarısı da güzel vücuttan etkileniyor olabilir mi? Herkes bambaşka hayatlar yaşıyor, bambaşka tecrübeler ediniyorken sen mi çözdün yani ilişkilerin sırrını bu genellemeyle? Belki adamın annesi çok güzel vücutluydu da sabah akşam dövüyordu onu çocukken, o yüzden o da vücudu güzel olmayanlara kendini daha yakın hissediyor? Olamaz mı, olabilir...
Hadi diyelim ki ilk buluşmada salata yiyip etkiledin partnerini. Sonra ne olacak? Zaman geçtikçe birlikte iskender filan kaymaya başlamayacak mısınız? Nedir bu karşımızdakine kendimizi farklı gösterme merakımız? Elit takılınca, sanki hiç tuvalete gitmiyormuş gibi davranınca karşıdaki de kasmaya başlar kendini. En iyisi ne seviyorsan onu sipariş etmek, yemeği de onunla paylaşmaktır. Hepimiz evde çekirdek çitleyip zaman zaman çiğ köfte dürüm filan gömmüyor muyuz? Siz isterseniz yapmıyormuş gibi görünmeye devam edin...
Bu bir yerde doğrudur ama sadece bir yerde. Hepimizin üstünde 'olması gereken' konulu bir takım baskılar kurulmuş olduğu için uydururuz da uydururuz. Çünkü gerekenden az ya da fazla sevişmiş olmamızın bir eksi olduğunu öğrenmişizdir. Karşıdakinin yapısına göre en kötü ya bizi güvenilmez bulur ya da küçümser. Barışalım artık kendi yaşantımızla yahu. Lütfen ama...