İklim Krizinin Ekonomik Krize Dönüşümü: Enflasyonun İçinde Sadece Savaş Yok! Doğa, Kış Hepsi Faturaya Dahil!

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat), iklim değişikliğinin bölge ülkelerine ekonomik etkilerin inceledi ve iklim değişikliğinin neden olduğu kötü hava koşullarının yarattığı ekonomik kayıpları gözler önüne serdi. Peki son dönemde yaşadığımız ekonomik sorunların dünyaya kötü davranan insanoğlunun yarattığı iklim krizi nedeniyle olduğunu söylesek? Enflasyon, su kaynaklarının azalmasıyla artıyorsa? Pazardaki patates, o lavaboya döktüğünü yağ yüzünden pahalıysa? Doğal gaz fiyatlarını kendimiz artırdıysak? Son yıllarda insanlık tarihinde yaşanan olayların hızlandırılmış versiyonunu yaşayan dünya, bu işin içinden nasıl çıkacak bakalım mı?

Kaynak: +90

AB ülkelerinin yıllar içinde iklim değişikliği nedeniyle yaşadığı ekonomik kayıpla başlayalım.

  • 2011'de 6,3 milyar euro, 

  • 2012'de 3,7 milyar euro, 

  • 2013'te 22,4 milyar euro, 

  • 2014'te 11,7 milyar euro, 

  • 2015'te 10 milyar euro, 

  • 2016'da 9,6 milyar euro, 

  • 2017'de 27,9 milyar euro, 

  • 2018'de 22,1 milyar euro, 

  • 2019'da 18,8 milyar euro

  • 2020'de 12,1 milyar euro.

10 yılda 145 milyar eurodan fazla kayıp, sıcak hava dalgaları, sel ve fırtınalar gibi iklim değişikliğiyle yaşanan olumsuz hava koşullarının maliyeti.

En yüksek kayıp 2017 yılında yaşanırken, 30 yıllık hareketli ortalamada da son 10 yılda yıllık yüzde 2 oranında arttı. 

AB Bölgesi'nde kişi başına ekonomik kayıp 27 euro oldu. 

En yüksek ekonomik kayıp Yunanistan'da olurken, kişi başına 90,6 euro olarak hesaplandı. Fransa'da bu rakam 62,05 euro, İrlanda'da 42,16 euro, İtalya'da 41,45 euro, Belçika'da 32,68 euro, Lüksemburg'da 21,68 euro ve Almanya'da da 20,73 euro oldu.

Kişi başı en düşüş kayıp 0,69 euro ile Bulgaristan'da görüldü.

Dönelim Türkiye'ye yaşadığımız bir enflasyon sorunu olduğunu biliyoruz. Enerji fiyatlarındaki artış en çok Avrupa'yı etkilerken, alım gücünde bizi daha da zorluyor.

Bu yılın başında ödediğimiz ısınma faturası şimdiden 2 kattan fazla arttı.

Elektrik faturası 1 yılda yüzde 250 oranında arttı.

Gıda enflasyonunda haritada yerini gösteremediğimiz ülkelerle aynı tablodayız.

İnsanlık tarihindeki önemli olaylara tanıklık ettiğimiz şu zor zamanlar gerçekten büyük resmi görmeyi de gerektiriyor olabilir. ABD ve Çin'in bitmeyen ticaret savaşı.

Pandemi, salgın, koronavirüs, kovid siz ne demek isterseniz.

Putin'in bitmeyen bir tarih aşkıyla Ukrayna'ya savaş açması.

Ardından etkilemediği alan kalmayan, hepimizi uzaklara daldıran, 10 numaradan başbakan aldıran, Merkel'e bile vefasızlık yaptıran enerji fiyatları artışı.

Bu kış sadece Türkiye için değil dünya için zor geçecek.

Çekya'da Elbe Nehri'nde birkaç yıl bulunan bu taşın üzerinde "Beni görürsen, ağla" yazıyor. Çünkü kuraklık habercisi.

Dünya'da bu yıl kuraklık gündeme tam anlamıyla gelmese de aslında resmin fonunu oluşturuyor.

Avrupa'da 500 yılın en kurak yazı, Afrika'da kuraklık yüzünden milyonlarca insanın açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalması, ABD'nin batısında görülen kuraklık ve Çin'de rekor sıcaklar. 

Türkiye'de de durum farklı değil. Van Gölü'nde iki kilometrekarelik alanda sular çekildi.

Kuraklık ilk olarak tarımsal üretimi yani gıdayı vurdu. Kuraklık diğer yandan da enerji demek.

Su demek, barajların çalışmaması, nükleer santrallerin soğumaması, güneş ve rüzgar santrallerinde de bataryaların soğumaması demek.

Türkiye'de 2008'den 2020'ye çiftçi sayısı yüzde 48 azalırken, tarım alanları 2001'den 2019'a yüzde 12, sebze bahçeleri de 2002'den 2017'ye yüzde 15 azaldı.

Geçen yıl patates halde 70 kuruşa satılırken, bu yaz pazarda 13 TL, soğan da 60 kuruştan 1 yılda 10 TL'ye çıktı.

Tek sorun iklim krizi değil elbette. Enflasyon, siyaset, ABD-Çin rekabet, Rusya-Ukrayna savaşı, enerji krizi hepsi nasıl birleşecek?

Küresel düzenden başlayalım dilerseniz.

Şimdiki gençler bilmez! Bir zamanlar Putin'in başında olduğu ülke SSCB adından ABD ile soğuk savaş halinde büyük bir güçtü.

Bu ülkenin dağılmasıyla şimdi farklı yönetimleri olan bir çok ülke oluştu. Bu dağılma yeni bir güç dengesi de oluşturmuştu.

Aslında dünyanın ekonomik sistemini de değiştirmişti. Daha doğrusu kapitalizm özgürleşmiş ya da liberalleştirmişti. Dünyada artık küresel düzen vardı.

Sonra bir küçük ülke güler yüzü, çekik gözü, çok çalışkanlığıyla aradan sıyrılarak ABD'nin karşısına dikildi.

ABD bundan hoşlanmadı doğal olarak. Trump döneminde Çin mallarına uygulanan gümrük vergisi oranı yüzde 3,1'den yüzde 19,3'e çıkarken, Çin de boş durmadı ve oranları yüzde 8'den 21,2'ye çıkardı.

Vergiler artınca ne oldu? Ticaret alarm verdi. Küresel ekonomi daraldı, enflasyon arttı. 2008'de tartışılmaya başlanan küresel kapitalizm 2018 sonrası kendi sorununu kendi yaratmaya başladı.

Sonra da pandemi geldi. Küresel ticaret hacmi 2020'de yüzde 13-32 aralığında daralırken, OECD'ye göre küresel ekonomi yüzde 3,5 daraldı.

Tüm oranlar 1. ve 2. Dünya savaşlarından beri görülmemişti.

Ekonomist Dr. Burcu Ünüvar, bu durumun gelir adaletsizliği yaratırken, siyasete de etkisinin büyük olduğunu vurguluyor.

Türkiye, bu dönemde Çin ekonomi modelini örnek alan bir yola çıkarken, ekonomi politikalarında dünyanın tersi bir yol izledi.

Aslen modelin temelinde, TL'deki değer kaybını yarattığı dış ticaret hacmini artırmak ve nitelikli iş gücünün de maliyetini azaltmak vardı. Hedefler tam yerini bulmadan bir de savaş çıkınca işler giderek zorlaştı.

Enerji krizinin de ardından geldiği savaş, yaptırımlarla Rusya'yı vurması hedeflenirken, rota şaştı ilk olarak Avrupa sanayisini vurdu.

Artan enerji ihtiyacı bizi de etkiledi. Doğal gaz sübvansiyonları, gübre, gıda derken her şey rayından çıktı. Nominal olarak AB'ye göre en ucuz ancak alım gücüne kıyasla en pahalı doğal gazını kullanan ülke ise Türkiye.

Savaşın başladığı 24 Şubat 2022'den bu yana doğal gaz, kömür ve elektrik fiyatları artışı bu şekilde oldu.👇

Avrupa yeniden yüzünü geçmiş dönem yakıtlarına çevirdi. Bu da iklim krizini tetikleyecek yeni bir hamle olarak karşımıza çıkıyor. Bir de Çin var. Dünyadaki kuraklık orayı da vurunca sanayi de haliyle etkilendi.

Enflasyonda manzara iklim gibi krize girerken, IMF enflasyonun kontrol altına alınmaması halinde dünyayı son 50 yılın en kötü resesyonu beklediğini bekliyor.

Türkiye'de de uygulanan politikalarla durum iyice kırılganlaşıyor.

Türkiye Avrupalıları kışı geçirmek için davet ederken, Avrupa'da da İtalya, İsveç gibi ülkelerde sağ iktidarların yükselişi de dikkat çekiyor. Bu siyasi hareketlerinin sonu küreselleşmenin sonu mu?

Aslında bilinmiyor. Halen sürecin içinde olduğumuz için sonuç henüz öngörülemiyor. Ancak yeniden popülizm ve korumacı politikaların yükselişe geçtiği aşikar. 

İktisatçı Burcu Ünüvar, ortamda büyüme yerine kalkınmanın öne çıkması gerektiğini savunurken, enerji uzmanı Mehmet Doğan da  krizin halkaların değil devletlerin krizi olduğunu ve 3 yıldan önce bu krizin son bulmayacağını tahmin ediyor. Önemli olanın da krizden ders çıkarılması olduğunu savunuyor.

Büyüteç: 2023 Kışı I Muhteşem Fırtına: "İnsanlık bu zorlu kavşağı dönebilecek mi?"

Bu içerikler de ilginizi çekebilir👇

Ecdadımızın Mezar Taşından Yoksulluk Çıktı: Abdülhamit Döneminde Gıda Enflasyonu Yüksekmiş! Ya Şimdi?
Dünyada Gıda Fiyatları 6 Aydır Gerilerken, Türkiye Gıda Enflasyonuna Liderlik Ediyor!
Her Gün Akaryakıta Zam Gelirken, Petroldeki Yükseliş Enflasyon Üzerinde Ne Kadar Etkili?

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
Icardi'nin A Milli Takım Forması Giymesi İçin CİMER'e Başvuruda Bulunuldu!