İklim Krizi: Antarktika'daki Ufak Yeşil Kaya Parçası Geleceğimize Dair Ne Anlatıyor?

Batı Antarktika açıklarında, okyanusun derinliklerinde kumlara gömülü halde bulunan bir kaya parçası, bilim insanlarına göre aslında burada olmamalıydı.

Bu yeşil damlataş, Antarktika boyunca yüzen bir buzdağı aracılığıyla kıta kıyılarından çok uzaklaşmış ve onu taşıyan buzdağından ayrılarak açık denizin derinliklerine gömülmüştü.

BBC Türkçe'nin aktardığı bilgiye göre, bilim insanlarını asıl şaşırtan, taşın nereden geldiğiydi.

Araştırmacılar, Amundsen Denizi'nin tabanından bir sondaj gemisi ile yukarı çekilerek keşfedilen bu parçayı en son parmak izi teknolojileri ile incelediklerinde, bulunduğu noktadan 1300 km uzaklıktaki Ellsworth Dağları'ndan geldiğine dair güçlü bulgulara ulaştılar.

Antarktika'nın en yüksek sıradağı olan Ellsworth'un bir buz tabakasının altında kıyıya taşınıp bir buzdağının içinde bu kadar uzağa götürülürken yok olmaması ihtimali çok düşüktü.

BBC'ye konuşan ABD'deki Colorado Üniversitesi'nden Jeoloji Profesörü Christine Siddoway, yaptıkları gözlemler sonrası bu kayanın zorlu yolculuklarla bu kadar uzağa gidecek kadar dayanıklı olamayacağı sonucuna vardıklarını söyledi.

Peki o zaman nasıl bu kadar uzağa yolculuk etti?

Yanıtı 2019'da Uluslararası Okyanus Keşif Programı (IODP) kapsamında Joides Resolution adlı geminin topladığı çökeltilerin tarihinde gizli.

Bu parçaların tarihi, yaklaşık 3 milyon yıl öncesine, jeolojik olarak Pliyosen Çağı'nın ortalarına dayanıyor.

Bu dönemin gezegenimizin tarihi açısından önemi büyük, çünkü günümüze çok büyük etkiler bıraktı.

Atmosfer, tarihte en son Orta Pliyosen Çağı döneminde bugünküne yakın bir karbondiyoksit yoğunluğuna, yani milyonda 400 ppm'ye (milyonda bir birim) ulaşmıştı.

Aynı dönemde sıcaklıklar küresel olarak yaklaşık 2-3 derece artmış, deniz seviyeleri belki de bugünkü okyanus seviyesinin 10-20 metre üzerine çıkmıştı.

Bizim yeşil kaya parçası da burada devreye giriyor.

Bahsettiğimiz Orta Pliyosen Çağı'na ait deniz seviyeleri bize şunu gösteriyor: Batı Antarktika Buz Örtüsü'nün tamamı ya da önemli bir bölümü eriyerek yok oldu ve bu bölgelerde artık kocaman bir açık deniz yolu oluştu.

Bugün Antarktika haritalarına baktığınızda sözünü ettiğimiz manzarayı göremezsiniz çünkü buz tabakaları kesintisiz bir katı kütleyi andırıyor.

Ancak çevresindeki buzlar yokmuş gibi hayal ettiğinizde, bir dizi büyük adadan oluşan dev bir takımada karşınıza çıkıyor.

Bilim insanları, kaya parçasının bu kadar kolay kıtadan ayrılarak yok olmadan uzaklara taşınmasına böyle açıklık getiriyor.

Ellsworth Dağları'ndaki bir buzuldan kopan buz parçası, yeşil ufak kaya parçasını alıyor, bulunduğu yerde bir buzul dağı üreten buz parçası, kaya parçasını açık deniz boyunca yüzerek binlerce kilometre uzağa götürüp bırakıyor. Yıllar sonra Expedition 379 gemisi onu gün yüzüne çıkarıyor.

Profesör Siddoway, 'Elimizdeki bulgular buz tabakalarının ne kadar hızlı yok olabileceği, aynı zamanda ne kadar kolaylıkla yeniden oluşabileceğini gösteriyor' diyor. 

Siddoway'e göre günümüzün iklim değişikliği modellemeleri üzerinden bu bulgulara yaklaşırsak, yeni bir Pliyosen Çağı'na giriyor olduğumuz fikri çıkabilir.

Siddoway, 'Eğer küresel ısınma şimdiki hızla devam ederse, bu dönemde kalırız' diye konuşuyor.

Öte yandan kimse, Batı Antarktika Buz Örtüsü'nün yakın bir tarihte eriyerek yok olacağını düşünmüyor.

Bunun yanında bilim insanlarına göre eğer iklim değişikliği krizinin önüne geçemezsek, kıtadaki buz örtüsünü yok edecek koşulları da yaratmış olacağız.

Film Gibi Olay: İki Kardeşi 32 Yıl Sonra Koronavirüs Buluşturdu
"Tam Kapanma"da Bankaların Nasıl Çalışacağı Açıklandı
Sağlık Bakanlığı'ndan Açıklama: İkinci Doz Alman Aşısında Ertelemeye İptal

Popüler İçerikler

Narin Güran Davasında Anne Yüksel Güran İfade Verdi: "Namusuma Leke Sürdüler, Beni Burada Asın"
Ortak Türk Alfabesindeki Yeni Harfler Nasıl Kullanılacak?
Fenerbahçe Asbaşkanı Acun Ilıcalı'dan Zehir Zemberek Sözler: ''Teraziden Kaçan Bir Takım Görüyoruz''
YORUMLAR
29.04.2021

Bilim gerçekten ilginç bir şey be. Bir taşı inceleyip onun nereden geldiğini, bir fosili inceleyip onun kaç bin yıl öncesine ait olduğunu, bir yıldızın parlaklığını inceleyip onun kaç ışık yılı uzakta olduğunu hatta yıldız veya gezegenin renginden hareketle içerisinde ne gibi madenlerin olduğunu anlayabiliyorlar. Gerçekten bu tarz şeyler bana oldukça garip geliyor

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ