İkinci Yeni Şairlerinden Seçmeler

İkinci Yeni, 1950'li yıllarda Edip Cansever, İlhan Berk, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Ece Ayhan ve Ülkü Tamer gibi şairlerin oluşturduğu bir topluluktur.

Garipçiler ve 1940 Toplumcu Gercekçi Kuşağı'nın etkilerinin yoğun olarak hissedildiği bir dönemde ortaya çıkmıştır. İsim babası Muzaffer İlhan Erdost'tur. Akımın öncü şairi Ece Ayhan'a göre ise az kullanılan adıyla 'Sivil Şiir'dir.

İkinci Yeni'nin doğuşunu sağlayan kitap ise Cemal Süreya'nın Üvercinka'sıdır.

İlk örnekleri 1951-1959 tarihleri arasında Pazar Postası gazetesinde yayımlanmıştır. Gazete aynı zamanda İkinci Yeni şiirine beşiklik de etmiştir.

Türk şiirinde değişik imge, çağrışım ve soyutlamalarla yeni bir söyleyiş bulma amacında olan bir akımdır.

Ortak özellikleri; dilin alışılmış kalıplarını yıkmak, sözdizimini zorlamak, değiştirmek ya da bozmak oldu.

Şiirde hayal gücüne ve duyguya ağırlık verdiler. Bireyin yalnızlığı, sıkıntıları, çevreye uyumsuzlukları gibi temaları sıklıkla işlediler. Söylemek istediklerini soyut bir dille anlatmaya çabaladılar. Amaçları verilmek istenilen duyguyu anlatmaktan ziyade hissettirmektir.

Kankentleri

Kan akıyor penceresi karanlık evlerden

Ölü kadınların üstüne tuğlaların üstüne

Denizse aydınlık ve incili ve mavi taşrada

Kana doğru ürkek en güzel yaban balıklar

Bu kandır akıttığımız sıkıntılı pazarlarda

Üst üste yergökyüzüne içki şişelerine

Kan içinde elleri ve obur parmakları

Boşnak değil çocuklar dondurmacılarda

Mezarlı eyüplerde ve deniz kenarlarında

Sarışın kafaları ama analı babalı

Kan akıyor ahşap yapılardan sokaklara sokaklara

Mavi ülkeleri tatsız kısa pantolonlarda

Kan akıyor oluklardan öyle kan

Boyanır batmış gemiler perşembesi

Bir tesbih bir zımba bir yazı makinesi

Çektikçe böyle katil kıralları

Sağrıları tuzlu kara koşumlu atlar

Uyandıkça kan uyandıkça ölü kadınlar sevmesi

Ağaçlarda, gemiler sularında, lokantalarda

Kentlerin kan üstüne kan yaması

Ölü kadınların öpölü çocuklar doğurması

Kuşsuz ve balıksız konsollu odalarda

Çöl olmasa, en dişi kavunlar olmasa

O güneş o eski çocuklar güneşi

Malta damlarında ötede, oralarda.

Turgut Uyar

Yerçekimli Karanfil

Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde 

Oysaki seninle güzel olmak var 

Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi 

Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda 

Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor. 

Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte 

Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel 

O başkası yok mu bir yanındakine veriyor 

Derken karanfil elden ele. 

Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle 

Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil 

Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk 

Birleşiyoruz sessizce.

Edip Cansever

Mor Külhani

1. Şiirimiz karadır abiler

Kendi kendine çalan bir davul zurna

Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan

Taşınır mal helalarında kara kamunun

Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir

Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler

2. Şiirimiz her işi yapar abiler

Valde Atik'te Eski Şair Çıkmazı'nda oturur

Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür

Kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta

Saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir

Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler

3. Şiirimiz gül kurutur abiler

Dönüşmeye başlamış Beşiktaşlı kuşçu bir babanın

Taşınmaz kum taşır mavnalarla Karabiga'ya kaçan

Gamze şeyli pek hoş benli son oğlunu

Suriye hamamında sabuna boğmasının şiiridir

Oğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler

4. Şiirimiz erkek emzirir abiler

İlerde kim bilir göz okullarına gitmek ister

Yanık karamelalar satar aşağısı kesik kör bir çocuğun

Kinleri henüz tüfek biçimini bulamamış olmakla

Tabanlarına tükürerek atış yapmasının şiiridir

Böylesi haftalık resimler görür ve bacaklanır abiler

5. Şiirimiz mor külhanidir abiler

Topağacından aparthanlarda odası bulunamaz

Yarısı silinmiş bir ejderhanın düzüşüm üzre eylemde

Kiralık bir kentin giriş kapılarına kara kireçle

Şairlerin ümüğüne çökerken işaretlenmesinin şiiridir.

Ayıptır söylemesi vakitsiz Üsküdarlıyız abiler

6. Şiirimiz kentten içeridir abiler

Takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir

Bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla

Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?

Ece Ayhan

Ne böyle sevdalar gördüm

'NE BÖYLE SEVDALAR GÖRDÜM

NE BÖYLE AYRILIKLAR'

Ne zaman seni düşünsem

Bir ceylan su içmeye iner

Çayırları büyürken görürüm.

Her akşam seninle

Yeşil bir zeytin tanesi

Bir parça mavi deniz

Alır beni.

Seni düşündükçe

Gül dikiyorum elimin değdiği yere

Atlara su veriyorum

Daha bir seviyorum dağları.

Köroğlu

İlhan Berk

Monna Rosa

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.

Kanadı kırık kuş merhamet ister.

Ah senin yüzünden kana batacak.

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Ulur aya karşı kirli çakallar,

Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.

Mona Rosa bugün bende bir hal var.

Yağmur iri iri düşer toprağa,

Ulur aya karşı kirli çakallar.

Açma pencereni perdeleri çek,

Mona Rosa seni görmemeliyim.

Bir bakışın ölmem için yetecek.

Anla Mona Rosa ben bir deliyim.

Açma pencereni perdeleri çek.

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,

Bende çıkar güneş aydınlığına.

Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.

Seni hatırlatır her zaman bana.

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.

Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,

Işıksız ruhumu sallar da durur.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

Ellerin, ellerin ve parmakların

Bir nar çiçeğini eziyor gibi.

Ellerinden belli olur bir kadın,

Denizin dibinde geziyor gibi.

Ellerin, ellerin ve parmakların.

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.

Saat onikidir söndü lambalar

Uyu da turnalar girsin rüyana,

Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.

Akşamları gelir incir kuşları,

Konarlar bahçemin incirlerine.

Kiminin rengi ak kiminin sarı.

Ah beni vursalar bir kuş yerine.

Akşamları gelir incir kuşları.

Ki ben Mona Rosa bulurum seni

İncir kuşlarının bakışlarında.

Hayatla doldurur bu boş yelkeni.

O masum bakışların su kenarında.

Ki ben Mona Rosa bulurum seni.

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

Henüz dinlemedin benden türküler.

Benim aşkım uymaz öyle her saza.

En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

Artık inan bana muhacir kızı,

Dinle ve kabul et itirafımı.

Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı

Alev alev sardı her tarafımı.

Artık inan bana muhacir kızı.

Yağmurdan sonra büyürmüş başak,

Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.

Bir gün gözlerimin ta içine bak

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.

Yağmurdan sonra büyürmüş başak.

Altın bilezikler o kokulu ten

Cevap versin bu kuş tüyüne.

Bir tüy ki can verir gülümsesen,

Bir tüy ki kapalı geceye güne.

Altın bilezikler o kokulu ten.

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.

Kanadı kırık kuş merhamet ister,

Ah senin yüzünden kana batacak.

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Sezai Karakoç

Konuşma

-Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,

üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;

ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?

Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

İyi nişan alırdı kendini asan zenci,

bira içmez ağlardı, babası değirmenci,

sizden iyi olmasın, boşanmada birinci…

-Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.

Ülkü TAMER

 

     Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden

En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu  

                                                              kesmemeye

Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız

Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun

Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez

Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor

Bütün kara parçalarında

                           Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma

Yatakta yatmayı bildiğin kadar

Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler

Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının

Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde

Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor

Bütün kara parçaları için

                           Afrika dahil

Senin bir havan var beni asıl saran o 

Onunla daha bir değere biniyor soluk almak

Sabahları acıktığı için haklı

Gününü kazanıp kurtardı diye güzel

Birçok çiçek adları gibi güzel

En tanınmış kırmızılarla açan

Bütün kara parçalarında

                           Afrika dahil

Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü

Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse  

                                                  değerlendiremez

Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek

İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar

Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar

Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna 

                                                            diziyorlar

Bütün kara parçalarında

                            Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası

Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki

Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok

Aklıma kadeh tutuşların geliyor

Çiçek Pasajında akşamüstleri

Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor

Bütün kara parçalarında

                           Afrika hariç değil

Cemal Süreya

 

 

Popüler İçerikler

Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var