İkinci Dünya Savaşı insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden biri. Bu karanlık dönemde Nazilere karşı savaşmış eşcinsel ve antifaşist bir özgürlük savaşçısının, Willem Arondeus'un etkileyici yaşam öyküsünü irdeleyeceğiz bu içeriğimizde.
İkinci Dünya Savaşı insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden biri. Bu karanlık dönemde Nazilere karşı savaşmış eşcinsel ve antifaşist bir özgürlük savaşçısının, Willem Arondeus'un etkileyici yaşam öyküsünü irdeleyeceğiz bu içeriğimizde.
Altı kardeştiler. Annesi ve babası bir tiyatronun kostüm tasarımcılarıydı. Daha küçük yaştan resim çizmeyi ve yazmayı seviyordu. Sanat sevgisini ailesi de destekledi. Desteklemedikleri şey ise cinsel kimliğiydi. 17 yaşında eşcinsel kimliğini saklamamaya karar verdi. Sonraki yıl ise aile evinden kovuldu.
Derken bir gün kendisinden Rotterdam'ın belediye binasının duvarını boyaması istendi. Bu bir ressam olarak ilk ciddi ve saygın işiydi. Biraz soyut biraz geleneksel çalıştığı ve bazen Picasso, bazen Rembrandt ile karşılaştırılan tarzdaki eserlerinin bir kısmı bugün Metropolitan Sanat Müzesi'nde sergileniyor.
Partneri Jan Tijssen ile mutlu bir ilişkisi vardı. Üstelik Hollandalı ressam ve siyasi aktivist Matthijs Maris'in biyografisininin yayımcılığını üstlenmiş, bu işten güzel bir gelir elde etmişti.
Elbette savaş bunları değiştirecekti. Naziler 1940 mayısında Hollanda'yı işgal ettiğinde ülkenin halkını kendi taraflarında tutmak istiyorlardı. Bu yüzden başta Hollandalılara ılımlı yaklaştılar. Ancak elbette Arondeus gibi öteki kimlikteki insanlar, daha en baştan gerçeklerin farkındaydı.
Yeni hükümet ise neredeyse anında yeni bir yasal düzenlemeyle eşcinsel evlilikleri yasakladı.
Arondeus'un Hollanda'da Nazilere karşı direnişin bir parçası olması uzun sürmeyecekti.
Sahte kimlik kartları basan bir grubun parçası oldu. Naziler Amsterdam'daki Yahudi nüfusun peşine düşerken o ve arkadaşları da Hollanda Yahudilerine sahte kimlikler dağıttılar. Ayrıca halkı Nazilere karşı bilinçlendirmek ve direnişine yeni insanlar katmak için durmak bilmeden çalıştı.
Nüfus müdürlüğü herkesin sicilini elinde bulunduruyordu. Naziler de bu kataloğu sahte kimliklerin tespiti için kullanıyordu. Bilgilerin kontrolün önüne geçmek isteyen Arondeus ve grubu bir plan yaptılar.
Yetkilileri bayılttılar, ardından müdürlüğe bomba döşeyerek Hollandalılara dair tüm sicil kayıtlarını havaya uçurup yok ettiler. Bu başarı, sonradan Nazilere karşı direnişin ikonik anlarından biri olarak anılacaktı.
Çok geçmeden Gestapo tarafından yakalandılar. Arondeus saldırının tüm sorumluluğun üstlense de kendisinin yanında 12 kişinin de daha idam edilmesinin önüne geçemedi. Direniş grubundan bazı insanlar ise idam edilmeden ülkeden kaçmayı başardı.
'Biliniz ki eşcinseller korkak değildir!'