'Karşılaştığım hiç kimseye benzemez yapılmışım;
Hatta tüm dünyada hiç kimseye benzemediğimi
söylemeye cüret edeceğim. Diğerlerinden daha iyi
olmayabilirim. Ama en azından ben farklıyım.'
(Rousseau, 1995, s. 74)
Birey olmak: Mahler’e göre, bebekler için ilk 36 ay, ebeveynlerinden ayrışma ve bireyleşme sürecidir. Yaşam boyu devam edecek olan birey olma niteliğine ait özellikler bu dönemde kazanılır. Bebekliğinde ebeveynlerinden sağlıklı bir şekilde ayrışabilen ve ebeveynleri tarafından “birey” olarak görülen çocuklar, büyüdüklerinde;
- Davranışlarının sorumluluğunu alabilen
- Kendi özgürlüğünün sınırının bir başkasının özgürlüğünün başlangıç noktası olduğunu kabul eden
- Onaylanma ihtiyacı duymadan inisiyatif kullanabilen
- “Hayır” demekten rahatsızlık duymayan
- Sınırları olan ve bir başkasının sınırlarını ihlal etmeyen
- Toplumdan bağımsız olarak değil, toplumun içinde bir birey olarak kendine değer verip özgür hissettiğinden yaratıcı ve özgündür.
- Çocukluğunda bir birey olarak ailesi tarafından değer gördüğü ve empatik yaklaşıldığı için yetişkin olduklarında da empati yetenekleri gelişmiş olur. Çevrelerindeki insanların hayatlarına saygılıdırlar ve empatiyle yaklaşırlar.
İçinde yaşadığımız toplumun eski geleneksel yapısına baktığımızda çocuğun keşfetme ve bireyselleşme ihtiyacına karşı ortaya koyduğu davranışların “yaramazlık” adı altında düzeltilmesi gereken davranışlar içerisinde yer aldığını görürüz. Olması gereken çocuk imajı “uslu, sessiz, büyükler konuşurken konuşmayan” çocuktu. Sonra onlar büyüdü ve biz “neden hakkını aramıyorsun?”, “biraz özgüvenli ol” demeye başladık. Son dönemlerde bu bakış açısı değişmeye başladı diyebiliriz.
Bireycilik: Tanımına baktığımızda; bireyin özgürlüğüne ağırlık veren kendi kendine yeten ve kendi kendini yönlendiren özgür bireyi vurgulayan siyaset ve toplum felsefesidir. Öncelik bireyin iyiliği olmalıdır. İlerlemeyi savunan ve bireysel farklılıkları öne çıkaran bir düşünce biçimidir. “En iyi yönetim, en az yönetimdir” görüşü hakimdir.
Bu şekilde baktığımızda oldukça sağlıklı görünüyor öyle değil mi?
Ancak, siyasi anlamda iyi bir anlama geliyor olsa da bireyselliğini tamamlayamamış bizim gibi toplumlarda toplumdan soyutlanma ile sonuçlandı ve anlamının içi boşaltıldı. Bahsettiğimiz gibi, zamanında ebeveynlerin uslu çocuk projesinin bir ürünü olan bugünün bazı yetişkinleri, bireycilik içinde silikleşen kimliklere dönüşerek tek ses halini aldılar ve toplumun grupsal seslerine dönüştüler. Siyasi düzlemde kendini gösteremeyen bireycilik toplumsal düzlem üzerinde kendini gösterdi.
Kaleminize sağlık