İnsanlık adına utanç verici ve ahlaki çökmüşlüğün belki de en önemli göstergesi olan bir olay yaşandı II. Dünya Savaşı sıralarında.
İnsanlık adına utanç verici ve ahlaki çökmüşlüğün belki de en önemli göstergesi olan bir olay yaşandı II. Dünya Savaşı sıralarında.
Milyonlarca asker, yüzbinlerce kadına cinsel açlığını gidermek adına senelerce tecavüz etti.
“Comfort Women” kavramını trajik hale getiren ise bu kadınların çok büyük bir kısmının işgal edilen topraklardaki sivil halkın içinden silah zoruyla kaçırılıp tecavüze uğrayan kadınlardan oluşmasıdır.
‘’Tanımadığım bir kadın, askerler tarafından bir odaya alınmak istendi fakat kadın şiddetle karşı çıktı. Daha sonra kadını herkesin önünde dövmeye başladılar ve zorla odaya aldılar. Birkaç dakika sonra kadının kafasını kılıçla bedeninden ayırdılar ve vücudunu parçalara ayırıp, önümüze attılar.’’
Askerlere hizmet verilmesi için oluşturulan evlerin aşırı sağlıksız koşulları ve cinsel yollarla bulaşan hastalıklar nedeniyle birçok kadın hastalanmış, hastalanan kadınlar ya askerlerce bizzat öldürülmüş ya da ölüme terk edilmiştir.
Bu psikolojik ezilmişliğin temelinde de yatan en önemli ve belki de en rahatsız edici konu ise uygulanan cinsel istismarlar ve binlerce insanın tecavüze uğramasıydı.
Güney Kore hem bir özür hem de bu durumun mağdurlarına tazminat ödenmesini istese de 2015’in sonuna kadar Japonya bu yaşananlardan dolayı ne özür dilemeyi ne de mağdurlara para ödemeyi kabul etti.
Japon politikacı Haşimoto, konu hakkında “Mermilerin yağmur ve rüzgâr gibi uçtuğu koşullarda savaşan ve hayatını ortaya koyan askerlerin dinlenmeye ve rahatlamaya ihtiyacı vardı. Bu nedenle konfor kadınları sistemi bir ihtiyaç haline dönüşmüştü. Bu durumu herkes anlayabilir” dedi.
Ve bu kamuoyu baskıları, yapılan eylemler de meyvesini 2015’in sonlarında verdi ve Japonya hem yaşananlardan dolayı özür diledi hem de mağdurlara ve ailelerine yaklaşık 8 milyon Dolar gibi bir tazminat ödemeyi kabul etti.
O dönemde seks kölesi olarak kullanılmış ve halen hayatta olan pek çok kadın, bu psikolojik ezilmenin yarattığı buhranla yaşamaya çalışıyor.
Japonların da ataerkillik ve kadınları baskı altına almayı hak görme konusunda Türklerden farkı yoktur. Tarihlerini araştırırsanız onların da modern hayata geçişe rağmen (geçiş süreci de Türkiye'ninkine çok benzer) erkeklere hizmet eden ve kadını mal gibi gösteren onlarca geleneği hala devam ettirmeye çalıştıklarını görebilirsiniz, tıpkı Türkler gibi. Bu korkunç uygulamalar ve yapılan ürkütücü açıklamalar da eril zihniyetlerinin ve herkesçe bilinen ırkçılıklarının bir sonucu. Hiçbir zaman sempati beslemedim kendilerine karşı, daha çok tiksiniyorum.
Sinema sektörü Japonların İkinci Dünya Savaşı'nda Çin'de ve Kore'de yaptığı zulmü pek yansıtmaz ama yaptıkları şeyler o kadar korkunçmuş ki oralara giden Nazi temsilcilerini bile dehşete düşürmüş, hatta bazı Naziler bu durumu durdurmaya çalışmışlar.
Sadece japonya değil Avrupa devletleri Amerika Rusya da milyonlarca kişiye tecavüz etmişlerdir. Bu ülkelerin bilimini ve çalışma prensibini örnek alıp ama zamanında ne kadar canilik yaptıklarını unutmamak lazım