Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) / Paralel Devlet Yapılanması'nın (PDY) finans ayağına yönelik yaklaşık bir yıldır süren soruşturma kapsamında hazırlanan, Gülen'in 'bir numaralı' sanık olarak yer aldığı 13'ü tutuklu 111 sanıkla ilgili 2 bin 527 sayfalık iddianamede, temeli 1970'li yıllarda atılan örgütün asıl kuruluş amacının Türkiye Cumhuriyeti'ni ele geçirmek olduğu vurgulandı.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre Uşak 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen ve 6'sı şikayetçi, 60'ı mağdur olmak üzere 220 tanık ifadesine dayandırılan iddianamede, FETÖ'nün Erzurum ili Pasinler ilçesi Korucuk köyü nüfusuna kayıtlı Fetullah Gülen tarafından kurulduğu, Edirne, Kırklareli'de imam ve vaiz olarak görev yapan Gülen'in 1970'li yıllarda İzmir'de İslami motifleri istismar ederek İbrahim Kocabıyık, Latif Erdoğan, Abdullah Aymaz, Yusuf Pekmezci ve Bahattin Karatay gibi isimlerden örgütün çekirdek kadrosunu oluşturduğu belirtildi.
FETÖ elebaşı Gülen'in örgütün kuruluş aşamasında daha çok 13-18 yaş grubundaki öğrenci ve genç kesimi hedef aldığı, teyp ve video kasetlerine çekilen vaaz ve konuşmaları, sohbet toplantıları ve özellikle yaz kamplarında görüşlerini hedef kitleye ulaştırdığı, sempatizan grubu ile kendi adı ile anılan örgütü kurmayı başardığı ifade edilen iddianamede, 'Türkiye ve Türk Coğrafyası başta olmak üzere ahlaklı toplum yetiştirme arzusunu ön plana çıkartan bir cemaat' görüntüsü ortaya koyan örgütün asıl amacının Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapısını ele geçirmek, aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük, etkili bir siyasi ve ekonomik güç haline gelmek olduğu kaydedildi.
İddianamede ayrıca, örgüt lideri Gülen'in yapıya 'hizmet hareketi' adını vererek, hizmet kelimesinin olumlu algısından istifade etmeyi, kendi mensupları ile üçüncü kişiler tarafından örgüt üyelerinin 'hizmet eri' olarak değerlendirilmelerini mümkün kılabilecek bir terminolojiyi tercih ettiği dile getirildi.
FETÖ'nün stratejisini uzun yıllara yaydığı ve yapılanmasını bu yönde oluşturduğunun kaydedildiği iddianamede, Gülen'in devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın yıpratıcı olacağını düşüncesiyle, mevcut sistemi yıkmak yerine, devlet modeline uygun bir örgütlenme ile devlete alternatif bir sistem kurmayı hedeflediği ve bunu başardığı bildirildi.
Örgüt elebaşının kitaplarında kullandığı ifadelerin ise örgütün yapılanma ve gizlilik esaslarına örnek olarak gösterildiğine yer verilen iddianamede, şöyle denildi:
'Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın, bütün güç merkezlerine ulaşıncaya kadar hiç kimse varlığınızı fark etmeden sistemin ana damarlarında ilerleyin. Türkiye'deki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım, erken sayılır, adliye, mülkiye veya başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. Bir ölçüde onlar bizim varlığımızın teminatıdır, Zaman henüz uygun değil. Bütün dünyayı omuzlayıp taşıyabileceğimiz zamana dek tamam olacağınız ve koşulların uygun olacağı zamana dek beklemelisiniz, bilhassa, haber alma hususunda her zaman hasım cephenin çok önünde olunmalıdır.'
Kamuoyunda örgüt için daha çok 'Paralel Devlet Yapılanması' ve 'F Tipi Örgüt' kavramlarının kullanılmasının temel nedeninin bu örgütlenme yapısının bir süre önce deşifre olmasından kaynaklandığı belirtilen iddianamede, örgütün tüm devlet organlarında, yerel yönetimlerde ve sivil sektörde örgütlenmeyi başardığı, devlet yönetimini kontrol altına alabilmek için kısa vadede tüm kadrolara kendi mensuplarının getirdiği bu kadrolara işgal edenlerin kendisine bağlanmasını hedeflediği aktarıldı.
Gülen liderliğindeki örgütün bilinen yasa dışı örgütlerden çok daha sıkı bir hiyerarşik yapılanması bulunduğu önemle dikkat çekilen iddianamede, Gülen'e doğrudan bağlı 'Tayin Heyeti, İstişare Kurulu, Mollalar Grubu ve Meclis' olarak adlandırılan birimler yer aldığı, örgütün, bu birimler tarafından sevk ve idare edildiği, mecliste alınan kararlar, meclis üyesi olan örgüt mensuplarınca silsile yolu ile en alt birimlere kadar iletildiği belirtildi.
Meclis kararı talimatların hiyerarşi içerisinde yer alan, 'dünya imamı, coğrafi bölge imamı, ülke imamı, bölge imamı, il imamı, ilçe imamı, semt imamı, mahalle imamı, ev imamı, ser rehberler, belletmenler, öğrenci ve cemaat mensupları'na yukarıdan aşağıya şekilde tüm örgüt üyelerine ulaştırıldığı ve örgüt üyelerince koşulsuzca yerine getirildiği, örgütün mali kaynakların ne şekilde kullanılacağının ise sözde 'mütevelli heyeti' tarafından belirlendiği bilgisine yer verilen iddianamede, örgütün kurulduğu ilk günden bu yana 'devlet içinde örgütlenme' gayesi ile hareket edildiği, bu örgütlenme anlayışının cemaatin üyelerinin devletin kademelerinde yer almasının ötesinde olduğuna vurgu yapıldı.
İddianamede, FETÖ'nün sadece dinsel inancını yaşamaya çalışan bir cemaat değil, uluslararası alanda at koşturan, son derecede tehlikeli bağlantılarıyla, ekonomik kaynakları ve eğitim kurumlarıyla, Türkiye'nin yüz yüze olduğu en sinsi, en tehlikeli ve en işlevsel tehdit odağı olduğu vurgulandı.
İddianamede, FETÖ yöneticilerinin sistemli ve programlı biçimde çocuk yaştan seçilerek ileriye dönük hedeflere göre yetiştirildikleri ve daha sonra önemli noktalara yerleştirildiklerine yer verilirken, örgütün faaliyetlerinin ağırlıklı olarak legal görünümlü kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla yürüttüğü, dershaneler, özel kolejler, yurt ve öğrenci evleri ile gençliğe yönelik eğitim faaliyetleri gerçekleştirildiği, yurt içinde ve yurt dışında eğitim kurumları vasıtasıyla, çeşitli dallarda ulusal ve uluslararası başarılar elde etmek suretiyle örgüt propagandası yapıldığı, eğitim kurumlarına halkın rağbet etmesinin sağlanarak sempatizan kitlesinin genişletildiği de kaydedildi.
FETÖ'nün televizyon, radyo, gazete, dergi gibi iletişim alanındaki faaliyetlere de ağırlık vererek finansal kaynaklar üzerinde baskı oluşturduğu, basın-yayın alanında elde edilen gelirler, okul, yurt ve pansiyonlardan istifade eden öğrencilerden alınan paralar, toplanan kurban derileri ve gruba ilgi duyan zengin iş adamlarının destekleri ile örgüte üye olan kişilerden 'himmet' adı atında alınan paralar ile finans ayaklarının oluşturulduğu aktarılan iddianamede, kamu kurumlarının hassas noktalarında görev alan örgüt mensubu kişilerin kod isim kullandığı, ayrıca örgüte itaat ve bağlılık vurgusu yapılan bir metin doğrultusunda kutsal değerler üzerine yemin ettirilerek, örgüt liderine koşulsuz sadakat sağlandığı bildirildi.
İddianamede, örgütün elindeki ekonomik gücün yanı sıra devletin hassas ve etkili kurumları içerisindeki kadroları sayesinde sağladığı avantajlardan faydalanarak siyasal operasyonlara kalkıştığı, en önemli hedefinin yasal veya yasa dışı dinleme, izleme, raporlarla elde ettiği bilgileri tehdit-şantaj olarak kullanmak ve Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını ele geçirmek olduğu ifade edildi.
FETÖ'nün faaliyet alanlarının, sorumluluklarının önceden tespit edildiği, eleman ve finansal kaynak temini ile üyelerinin eğitiminin ne şekilde yapılacağı gibi hususların açıkça ortaya konulduğu, iletişimin gizliliğe riayet ederek ulaklar vasıtası ile sağlandığı, kendine özgü ceza ve ödül sistemi bulunan profesyonel bir örgütlenme olduğu kaydedilen iddianamede, yapılanmanın kolluk kuvvetleri ve yargı içerisinde yer alan mensupları tarafından kurgulanmış soruşturmaların 'sahte ihbar mektupları, yasa dışı dinlemeler, gerçeğe aykırı deliller' üzerine inşa edildiği, bu sayede verilen mahkumiyetlerle toplum nezdinde başta yargı olmak üzere kamu kurumlarına duyulan güvenin yok edildiği, kendilerinden olmayanlara karşı yürütülen baskı, korkutma, yıldırma, sindirme ve tehdit faaliyetlerinin kolluk kuvvetleri, kamu kurumları ve yargıda görev alan bağlıları yardımıyla gerçekleştirildiği yer aldı.
Uşak Cumhuriyet Başsavcılığının FETÖ/PDY'nin finans ayağına yönelik Eylül 2015'te başlattığı soruşturma kapsamında, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri 83 kişiyi gözaltına almış, FETÖ yapılanmasında 'bürokrasi imamının yardımcısı' olduğu iddia edilen iş adamı Hazim Sesli ile Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Ali Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 13 kişi tutuklanmıştı. Operasyon kapsamında 20 kişi hakkında ise yakalama kararı çıkarılmıştı.
peki benim merak ettiğim bir şey var , şimdi 2013 e kadar bu örgütle el ele kol kola olan kişilere ceza verilicek mi ? madem bunlar terör örgütü ( ki öyle ) bunlara siyasi olarak destek verip devletin içine sızmasına yardım edenler , balyoz-ergenekon diye bir şeyler uydurup askerlerimizi içeri atanlar ( ben bu mahkemenin savcısıyım diyen dahil ) hesap vericek mi ? he vermicekse sokayım öyle adalete
"Cemaat devlete sızmış.Buna kargalar bile güler." Hüseyin Çelik
Tamam kabul böyle bir yapılanma var ama şu anda alakasız insanlar suclanıyorlar. Cemaate küfreden Ateist adamı içri aldılar ya.