Modern dünyanın özgürlük tanımı ise daha çok seçim yapma hakkı, sınırsız tercih, kimlik beyanı ve dışsal engellerin kalkmasıyla ilgilidir. Ama tüm bu 'özgürlük' imgeleri arasında insan kendini daha özgür hissetmiyor. Aksine, çoğu zaman içsel olarak daha sıkışmış, daha tedirgin, daha kararsız. Çünkü asıl mesele dışarıda değil, içeridedir. Gerçek özgürlük, dışsal koşullardan çok, insanın iç dünyasında başlar. Ve asıl zor olan, içeride özgür olmaktır.
İçsel özgürlük, insanın kendine rağmen kendini gerçekleştirme becerisidir. Kendi korkularına, zaaflarına, öfkesine, arzusuna rağmen... Onları bastırmadan, görmezden gelmeden ama onların esiri de olmadan. Bu, bir tür denge halidir. Ve modern psikoloji de, kadim gelenekler de bu dengeye ulaşmanın hayati olduğunu söyler. Ancak bunu söylemek kolay, yaşamak ise ömürlük bir emektir.
İnsanı en çok tutsak eden şey dış baskılar değil; kendi içindeki çatışmalardır. Kalabalıklar içinde onaylanma arzusu, yalnız kalmaktan duyulan korku, sevilmeme endişesi, yeterince iyi olamama hissi... Bunlar insanı içeriden bağlar. Ve dışarıdan özgürmüş gibi görünse de, içten içe hep bir kaygı taşır. İşte bu kaygı, insanı özgürlükten uzaklaştırır.
Kur’an, bu özgürlüğe ulaşmanın yollarını sadece ahlaki önerilerle değil, varoluşsal farkındalıklarla çizer. 'Nefsini bilen, Rabbini bilir' ifadesi, sufilerin dilinde sıkça geçen bir sözdür. Buradaki nefs bilgisi, insanın kendini tanımasıdır. Ama sadece güçlü yönlerini değil; en karanlık, en bastırılmış yönlerini de görebilmesidir. İçsel özgürlük, bu yönlerle yüzleşmekle başlar. Çünkü bastırılan her şey, bir gün farklı maskelerle geri döner.
İçsel özgürlüğün bir diğer bileşeni, niyettir. İnsan neden bir şeyi yapar? Neyi isterken aslında neyi arar? Modern hayat insanı eylem makinesine dönüştürmüştür. Sürekli bir şeyler yapmalı, üretmeli, başarmalı... Ama durup sormaz: Neden? İçsel özgürlük, işte bu nedenleri dürüstçe sorgulayabilmektir. Bunu yapabildiğinde, eylemler daha sahici, ilişkiler daha açık, yaşam daha anlamlı hale gelir.
Kur’an’da geçen dua örnekleri, çoğu zaman içsel özgürlüğe çağrı gibidir. Hz. Musa'nın 'Rabbim, göğsümü genişlet' duası, bunun en açık örneğidir. Geniş bir göğüs, yani içsel bir ferahlık... Bu ferahlık, dışsal özgürlükten daha kıymetlidir. Çünkü insanın zihni daraldığında, en büyük özgürlükler bile anlamsız hale gelir. İçsel ferahlık ise, dar alanlarda bile nefes almayı mümkün kılar.