Vücudunun ve zihninin kendine ait olduğundan şüphe eden insan pek bulamazsınız. Bulsanız da çok sallamazsınız. Ama işin aslında bizler pek çok farklı organizmanın -buna başka bir insan da dahil- karışımından oluşmuşuzdur. Bugüne kadar kendi kökenimize dair fikrimiz; 'Anamla babam sevişmiş, ben olmuşum'dan ibaret olduğu için inanması biraz güç olabilir fakat sizin müstakil ve tek bir canlı olmadığınızı kanıtlayan şu tür bulgular var:
Hele bir de ikiziniz varsa, onun parçalarını vücudunuz ve beyninizde taşıyor olmanız çok olası. Daha da ilginci, sizin davranışlarınıza bile etki ediyor olabilirler.
Ve; 'İçimizde çok sayıda farklı insan ve insan olmayan birey kontrolü ele geçirmek için çekişiyorlar,' diye de devam ediyor. Artık sizi daha fazla meraklandırmadan gelelim nasılına:
'Bağırsaklarınızdaki mikroplar ruh halinizi değiştirecek nörotransmitterler üretebilirler; hatta bazı bilim adamları mikropların sizin iştahınızı kontrol edebileceklerini ve canınızın onların istediği yemekleri çekmesini sağlayabileceklerini söylüyor. 'Toksoplazma gondii' adlı bir parazitin sebep olduğu bir enfeksiyon ise sizi ölüme götürebilir. Doğada ise, bu mikrop sıçanların beyinlerini kedilere çekilecekleri şekilde değiştiriyor ki rahatça üreyebileceği bir evi olsun. Ancak insanlar da aynı türde bir zihin kontrolüne maruz kalabilirler: Bu mikrop kimi insanları tehlikeli bireyler haline getiriyor ve şizofreni ve intihara meyilli depresyonu arttırıyor. Günümüzde, soframızdaki etin 3'te biri bu paraziti içeriyor. Bunu durdurmalıyız,' diyor Kramer.
Kişilik algınızı sorgulamanız için bu kadarı da yeterli, ancak bu başka organizmaların içinize sızması düşüncesi, beyninizin yalnızca küçük mikroplar tarafından değil, başka insanlar tarafından da istila edildiğini fark ettiğinizde daha da garipleşiyor.
'En bariz örnek yapışık ikizlerin tek bir beyni paylaşması olabilir' diyor Kramer, 'Ancak normal ikizler bile farkında olmadan organlarını paylaşıyor olabilirer. Gelişimin ilk evrelerinde, ikiz veya üçüzler arasında hücre aktarımı olabilir. Bir zamanlar nadir bir hadise olarak görülen bu durumun, şimdi şaşırtıcı derecede yaygın olduğunu biliyoruz. Çift yumurta ikizlerinin %8'inin ve üçüzlerin %21'inin bir yerine iki farklı kan grupları var: Biri kendi hücreleri tarafından üretilen, diğeri ise ikizlerinden aldıkları 'yabancı' hücreler tarafından üretilen kan grubu. Bir başka deyişle bu kişiler birer 'chimera'. (mitolojide farklı hayvanların parçalarından oluşan yaratık) Yani iki vücudun bir karışımı. Ve bu durum beyin dahil pek çok organda meydana gelebiliyor.'
Örneğin, beynin farklı bölümlerinin nasıl düzenlendiğinin beynin işleyişine önemli etkisi olabileceğini biliyoruz. Ancak farklı genler tarafından üretilmiş ve farklı bir şablon taşıyan yabancı bir dokunun varlığı, bu girift dizaynı karmaşıklığa itebilir. Bu da örneğin normalde sağ ve sol beynin düzenlenişine göre belirlenen solaklığın neden ikizlerde daha fazla görüldüğüne ışık tutabilir. Belki de 'chimera' olmak dengeyi altüst ediyordur.
Örneğin, rahimde ilk başta iki fetüs halindeyen, gelişimin erken dönemlerinde birleşmiş olabilirsiniz. Bu olay oldukça erken bir devrede gerçekleştiği için, hücreler dokuda birleşmiş ve gelişimlerini normal olarak sürdürüyorlar gibi görünebilir; ancak aslında bu hücreler başka birinin genetik kodunu taşıyorlar. 'Tek bir kişi gibi gözüküyorsunuz, ancak içinizde başka bir insanın hücrelerini taşıyorsunuz etkin bir şekilde aslında hep iki insan olmuşsunuz.' diyor Kramer.
Lydia Fairchild isimli bu kadın aslında yalnızca bir babalık testi yaptırmak istemiş. Test geri geldiğinde ise, iki çocukta da annenin DNA'sının bulunmadığı ortaya çıkmış. Mahkeme onu yasadışı taşıyıcı annelik yapmakla suçlamaya çalıştıysa da, aynı dönemde başka bir kadının çocuklarının biyolojik annesi çıkmadığı benzer bir vakayla ilgili bir makale yayınlanmış. Bunun sonucunda da kadının anne karnındayken ikiziyle birleşip tek bir fetüs haline geldiği ortaya çıkmış. Kadının vücüdundaki iki farklı hücre dizisinin ürünü olan yumurtalardan bazıları, vücudun geri kalanından farklı bir genom taşıyormuş. Elbette ki bu keşif Fairchild'ı kendi kimliğini sorgulamaya yöneltmiş. 'İşin en zor kısmı oğullarıma bu durumu açıklamaktı, çünkü bana ait hiçbir şeyin onlara aktarılmadığını hissettim.' diyor Fairchild. ''Acaba onların gerçekten anneleri olmadığımı hissediyorlar mıdır; çünkü onlara aktarmam gereken genleri aktarmadım.' diye düşündüm.'
Bunu söyleyen Washington Üniversitesi'nden Lee Nelson. Nelson, şu sıralar anneden gelen hücrelerin bebeğin beynine aktarılıp aktarılamayacağını araştırıyor. 'Sayıya, hücre türüne veya hücrelerin alındığı zamana bağlı olarak anormallikler oluşabilir.' diyor.
Birkaç yıl önce, Nelson ve Alberta Üniversitesi'nden William Chan, kadınların beyin dokularından parçalar almışlar ve genomlarını Y kromozomu olup olmadığına bakmak için incelemişler. Sonuçta, %63'ünün erkek hücreleri barındırdığı ortaya çıkmış. 'Kadın beyinlerinde erkek DNA'sını yalnızca genel bir gözlem olarak bulmadık, bu DNA'yı beynin pek çok bölgesinde gözlemledik.' diyor Chan. Diğer bir deyişle, beyinleri bir erkeğin vücüdundan gelen hücrelerle beneklenmiş gibiymiş. Mantıklı çıkarımlardan biri bu hücrelerin bir bebekten gelmiş olabileceği yönünde. Bir şekilde, erkek bebeğin kök hücreleri plasentayı aşıp annenin beynine yerleşmiş. İlginç bir şekilde, bu durum -nedeni henüz belli olmasa da- annenin Alzheimer hastalığına yakalanması riskini azaltıyor. Bazı araştırmacılar bu hücrelerin annenin hamilelik sırasındaki ruh halini etkileyip etkilemeyeceği sorusuna cevap arıyorlar.
Bu yüzden, bu durumun yol açabileceği sonuçlara dair düşünceler teorik boyutta. Örneğin, bilim adamları davranışların kökenini anlamak için farklı ikiz gruplarını karşılaştırıyorlar, ancak çift yumurta ikizlerinin bile beyin dokusu alışverişinde bulunmuş olabileceği gerçeği bu çalışmalardan çıkacak sonuçlara gölge düşürüyor.
Yine de bu istilacılara karşı düşmanca hisler beslememeliyiz. Her şey bir kenara, bizi bugün olduğumuz kişi yapan onlar. 'Sanırım artık doğal göçmenlerimizin uzun vadede bizimle olacağı açık, bu daha iyi de olsa daha kötü de... Bence 'daha iyi' olması ağır basıyor.'