Hüzünlü Art İzlenimci Ressam Van Gogh'un Hayatı, Ölümü ve Eserleri

Vincent Willem Van Gogh, Batı dünyası sanat tarihinin en tanınan ve yetenekli ressamlarından biri. Ancak biraz da deli. Yaşamı boyunca keder dolu olan bu ressam, kimse tarafından anlaşılamamış ve kalbinde binlerce hayal kırıklığı biriktirerek dünyaya veda etmeyi tercih etmiş. Hüznü tablolarına yansıyan bu ressam gerçekten deli miydi bilmiyoruz. Böyle bir hayatta akıl sağlığını kim koruyabilirdi o da biraz muallak tabii. İçeriğimizi okuyun ve buna kendiniz karar verin istedik. Bu yüzden Van Gogh'un hayatını, ölümünü ve eserlerini sizler için derledik. Keyifli okumalar!

Hüznün başlangıcı olan çocuk yılları

Van Gogh, 30 Mart 1853 senesinde Hollanda'da hayata merhaba dedi. Babası yoksul bir köy papazı annesi ise bir çiftçinin kızıydı. Bu ailenin Vincent'ten başka beş çocuğu daha vardı. İleride başarılı bir ressam olarak anılacak Vincent'in okul yılları o kadar da başarılı değildi. Bunun sonucunda 12 yaşında her şeyi yavaş anlamasından dolayı okulu bıraktı. Vincent, okulu bıraktıktan sonra 16 yaşındayken La Haye'de daha sonra da Brüksel'de bir galeride satış memurluğu yaptı. 1873 yılında galerinin Londra şubesine gönderilen Vincent, orada yaşadığı evin sahibinin kızına aşık oldu. Bu kızla evlenmek isteyen ressam reddedildi ve hayatının ilk hüznü ile tanışmış oldu. Bu olay Vincent'in ilk bunalımıydı ancak son olmayacaktı. Tüm bu olanlardan sonra Van Gogh önce Paris'e kaçtı, orada da yapamayınca evine geri döndü.

Çağdaş İsa: Van Gogh

Van Gogh evşne döndükten sonra bir süre boyunca ne yapacağına karar veremedi ve bu durum onun boşluğa sürüklenmesine neden oldu. Bu boşlukta ressam, müzeleri gezdi resim galerilerini dolaştı ve resimler yaptı. Bundan sonra dil öğretmenliği, rahip yardımcılığı ve kitap satıcılığı gibi birçok iş ile uğraşmayı denedi. Hatta ilahiyat dersleri alıp madenlerde papazlık bile yaptı hüzünlü ressam. Vincent, tüm bunları yaşarken aynı zamanda sefalet içerisinde bir yaşamı sürdürüyordu. Van Gogh, Boringe madeninde işçilere yardım etmek için büyük savaşlar verdi ve bu durum Van Gogh'un madencilerin gözünde çağdaş İsa olarak anılmasına neden oldu.

Papazlıktan inançsızlığa giden yolda hüzünlü bir ressam

Van Gogh'un hayata karşı vermiş olduğu savaşlar onu çok yormuş ve çok üzmüştü. Bu durum ise ressamın günden güne çökmesine neden oldu. Tüm bunların sonucunda Vincent, hastalandı ve parasız kaldı. Hayatını devam ettirebilmek için köylülerin ona verdiği sadakaları alıyor ve geçimini bunlar sayesinde sağlıyordu. Van Gogh'un kardeşi Theo, ressamı neredeyse ölmek üzereyken kurtardı. O evden ayrılan Vincent, Theo ile Brüksel'e gitti. Sağlığına kavuşan ressamın hayatı her ne kadar yoluna girse de ruhundaki yaralar iyileşecek gibi görünmüyordu. Çocukluk yıllarında yaşadığı aşk acısı, madenciler için verdiği savaşlar ve hayatın gerçekleri ile yüzleşmek en sonunda Vincent'in tanrıya olan inancını kaybetmesine neden oldu. Bu durum ise bir boşluktan çıkan ressamı yeni bir boşluğa itti...

Yeni hayat, yeni adımlar ve yeni kararlar...

Bu hüzünlü hayatın ona büyük başarılar getireceğinden bir haber olan Vincent, Brüksel'de yepyeni bir hayata başlamaya karar verdi. Bu ülkede ressam Ridden van Rappart ile tanıştı ve bu ressamdan resim dersleri almaya başladı. Van Gogh'un kardeşi Theo, abisinin resme olan ilgisini fark etti ve onu bu yolda desteklemeye karar vererek maddi anlamda destek olmaya başladı. Bu destekler sayesinde Van Gogh, anatomi ve perspektif öğrendi ve resim konusunda kendini geliştirmek için çalışmalara başladı.

Vincent Van Gogh'un peşini bırakmayan hayal kırıklıkları

Bu zamana kadar hayatı hep hüzün dolu olan bu ressamın aşktan yana yüzü bir türlü gülmüyordu. Çocukluk yıllarında aşık olduğu o kızdan sora bu seferde dul kuzeni Kate'e aşık oldu Van Gogh. Kate ile evlenmek isteyen ressam ettiği evlenme teklifinde yine hayır cevabını aldı...

Bu hayır cevabından sonra iki kez reddedilmiş olan Van Gogh, kendini o bunalıma yeniden kaptırmak istemedi ve resimlerine tutundu. 1883 yılına kadar La Haye'de kalan Vincent, Mauve'dan resim dersleri aldı ve hayatını boyalara, fırçalara ve tuvallere adamaya karar verdi. Ressamın ilk yağlı boya tablosu da bu dönemlerde ortaya çıktı.

Kapıda bekleyen yeni kederler ve yaşanacak yeni hüzünler...

Başarılı ressamın yüzü konu aşk olduğunda bir türlü gülmek bilmiyordu. Van Gogh, bir süre boyunca Maria Hoornik isimli bir fahişe ile yaşadı. Ancak ressamın kardeşi Theo bu ilişkiye onay vermek istemedi. Bu olanlardan sonra Van Gogh, ailesinin yanına geri döndü. Döndüğü yerde de Margot Begemann ismindeki komşusu ile görüşmeye başladı. Kalp kırıklığı yaşamaktan usanan ressamın sıradaki engeli ailesi oldu ve Van Gogh'un ailesi Margot ile evlenmesine izin vermedi. Margot, bu yaşananlara dayanamadı ve intihar etti. Bu intihar, Van Gogh'u oldukça derinden etkiledi ve hüzünlü ressam yeni bir boşluğa doğru sürüklendi.

Hüzün dolu hayattan doğan hüzün dolu tablolar

Van Gogh, 1885 senesinde babasını kaybetti ve bu kayıptan sonra Paris'e kardeşinin yanına taşınmaya karar verdi. Burada bir resim atölyesine yazılan ressam, kardeşinin izlenimcilik ismi verilen yeni bir resim tarzını benimsemesi üzerine verdiği öneriyi dinlemeye karar verdi. Vincent; ressam Claude Monet, Edgar Degas ve Camille Pissaro gibi ressamlardan etkilendi ve sanatçı Paul Gauguin ile yakın arkadaş oldu. Bu süre zarfında parlak renkleri kullanarak birçok resim yaptı. Yaptığı resimlerde Paris'in sokakları, kafeleri ve kırsal bölgeler yer aldı. Aynı zaman Van Gogh bu süre zarfında insan portreleri de çizmeye başladı.

Van Gogh'un kalbinden tuvallere dökülen iç hesaplaşması

Van Gogh'un kalbinde sayısız hayal kırıklığı, bitmek bilmeyen acılar ve sarılması mümkün olmayan yaralar vardı. Bunları kelimelere dökemeyen ressam tuvallere dökmeye karar verdi ve çizdi, çizdi, çizdi... Resim yapmak artık Van Gogh için hayatın vazgeçilmez parçası haline geldi. Bu o kadar büyük bir istekti ki, Van Gogh fırçayı bir kenara attı ve boyayı tuvallerin üzerine sıkarak parmaklarını kullanmaya başladı. Bundan da tatmin olmayan ressam boyalarını yemeye başladı...

İşte ressamın yıllarca anılmasına neden olacak o olay

Vincent, 1998 yılında Lautrec'in tavsiyesi üzerine Güney Fransa'da bir kasabaya yerleşti. Burada Gauguin ile beraber yaşamaya başlayan ressam, en ünlü resimlerini de burada resmetti. Bu kasaba Van Gogh'a iyi geliyordu ta ki bir yaz mevsimine kadar. Bu yaz mevsimi geldiğinde bunalmaya başlayan ressam, artık Gauguin ile yaşamak istemiyordu. Günlerden bir gün Gauguin'e sinirlenen Van Gogh, o an hissettiği öfke ile eline usturasını aldı ve arkadaşının boğazına dayadı. Bu durum karşısında Gauguin kendini korumayı başardı fakat Van Gogh hırsını bir türlü alamıyordu. Bu hırsı kontrol edemeyen ressam bir anda kendi kulağını kesti. Bunlardan sonra ise kestiği kulağını bir fahişeye armağan etti.

Akıl, hastanesi, intihar ve ölüm

Ressamın kulağını kestiği o günden sonra Gauguin, evden kaçarak ayrıldı. Theo ise kardeşinin yanına gelerek onu akıl hastanesine yatırmak için götürdü. Van Gogh, hastanede tedavi gördüğü sırada en ünlü tablolarından biri olan yıldızlı geceyi çizdi. O dönemde çizdiği tüm resimlerde ise dönen renkleri kullandı. Tedavisi biten Van Gogh, kardeşi ile Paris'e döndü. Bir 27 Temmuz günü resim yapmak için tarlaya giden Van Gogh, kendini bir silah ile karnından vurdu. Doktorlar her ne kadar ellerinden geleni yapsalar da Van Gogh kurtarılamadı ve 29 Temmuz gününde hayata veda etti.

Keder sonsuza dek sürecek...

Van Gogh, yaşadığı hayat boyunca bir türlü düzlüğe çıkmayı başaramamış ve çıkmaya çalıştığı her yokuş onu daha da yormuştu. Ressamın ölmeden önce kardeşine söylediği son söz ise ' Keder sonsuza dek sürecek' oldu. Bu dünyadan giderken bile kederin bitmeyeceğini biliyordu Van Gogh.

Van Gogh'un ölümü üzerine tartışmalar günümüzde hala devam ediyor. Öldürüldüğünü düşünen bir gruba karşın intihar ettiğini düşünenlerin sayısı da oldukça fazla. Böyle bir yaşam sonunda öldürülmek de intihar etmek de oldukça olası. Van Gogh, umarız ki mutluluğa öldükten sonra kavuşabilmiştir. Saygıyla andığımız bu ressamın birbirinden güzel resimleri için aşağı kaydırmayı unutmayın.

Ayçiçekleri (1888)

Bu tablo, Van Gogh'un en bilinen eserlerinden bir tanesi. Van Gogh, bu resmi yapmak için bir tarladan ayçiçekleri toplamış ve çiçekler solmak üzereyken onların resimlerini çizmiş. Yapraklarda yer alan karakteristik sarı tonunun ortaya çıkışı ise ressamın kafein bağımlılığı yüzünden gördüğü halüsinasyonlar sayesinde olduğu söylentiler arasında.

Yıldızlı Gece (1889)

Van Gogh, bu tabloyu kaldığı akıl hastanesinde resmetti. Pencereden gördüğü gece görüntüsünü tuvale aktaran ressam bu tablonun çizimini ise bir gün içerisinde tamamlamış. Aynı zamanda bu tablo hakkında birçok ilgi çekici söylenti mevcut.

Arles’teki Yatak Odası (1888)

Van Gogh, Arles'ta geçirdiği zaman süresinde bu odada kalıyordu. Van Gogh, yatak odasındaki huzuru ve sadeliği tuvale aktardı. Aynı zamanda ressamın  bu eserde sarı ve yeşil renklerini epilepsi hastalığı sayesinde gördüğü söylentiler arasında.

Kafe Terasta Gece(1988)

Van Gogh, bu tabloyu Arles'te kaldığı dönemlerde yapmıştır. Bu tablo ressamın dinginlik ve ilhamının bir sonucu olarak tuvale yansıdı. Yeni bir yere yerleşmenin verdiği iyimserlik, tabloda sıcak renkler ile kendini gösteriyor.

Çiçek Açan Badem Ağacı (Almond Blossoms) (1890)

Van Gogh, yeni yetişen ağaçların resimlerini çizmeyi çok seviyordu. Bu ağaçların resimlerini çizmek ressam için tıpkı bir terapi gibiydi. Bu eseri ise kardeşi Theo'nun oğlu için yapmıştı.

Popüler İçerikler

Kayserili Damat Adayı Gelinin Düğünden Önce Talep Ettiklerini Duyunca Arkasına Bakmadan Kaçtı
Narin Cinayetiyle İlgili "Aile Bizim Dostumuz" Diyen AK Parti Milletvekili ile Salim Güran Aynı Karede
Pucca, Narin'in Babası Arif Güran'ın Halk TV Muhabiri Ferit Demir'e Tehditvari Konuşmasına Sert Çıktı!
YORUMLAR
21.09.2022

bütün resimlerini beğeniyorum. zaman yolculuğu olsa, tanışmayı istediğim tarihi karakterlerden birisi.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ