Hüsamettin Oğuz Yazio: Pamuk Prenses’e Elmayı Veren Gerçekten Üvey Annesi miydi?

Önce Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalını hatırlayalım.

Bir kış günü bir kraliçe pencerenin önünde dikiş dikerken iğne eline batmış. Hemen bir parça pamukla elinden akan kanı silmiş. Keşke demiş kraliçe “Teni şu pamuk kadar beyaz, dudakları kan damlası kadar kırmızı ve saçları şu pencerenin pervazı kadar kara bir kızım olsa”.

Kraliçenin dileği nice sonra yerine gelmiş. “Pamuk kadar beyaz, dudakları kan damlası kadar kırmızı ve saçları pencerenin pervazı kadar kara” bebeğine Pamuk Prenses adını vermiş. Kraliçe kısa süre sonra ölmüş. Kral kısa bir zaman sonra yeniden evlenmiş. Karısı güzel bir kadınmış ama iyi kalpli biri değilmiş. Bütün günü aynanın karşısında geçirip, “Ayna ayna dile gel, söyle bana kim daha güzel?” diye sorarmış. Ayna da cevap verirmiş; “Bundan kuşku duyan var mıdır bilmem, tabi ki en güzel sizsiniz kraliçem”.

Günlerden bir gün ayna kraliçenin sorusuna; “Bunu nasıl söyleyeceğim bilemem ama Pamuk Prenses sizden güzel kraliçem.” diyerek farklı bir cevap vermiş. Bunun üzerine çok sinirlenen kraliçe hemen bir avcı bulmuş ve ona “Pamuk Prensesi alıp ormana götür ve bana onun yüreğini getir!” diye emretmiş. Avcı Pamuk Prensesi ormana götürmüş ama öldürmeye kıyamamış. Durumu o an anlayan Pamuk Prenses “Beni burada bırak geri dönmem merak etme.” diyerek avcıya yalvar yakar olmuş. Avcı da merhamete gelmiş. Pamuk Prensesi bırakmış ve hemen orada avladığı bir ceylanın yüreğini, Pamuk Prensesi öldürdüğünün kanıtı olarak kraliçeye götürmüş.

Pamuk Prenses ormanda yön iz bilmeden yürümüş saatlerce… Ormanda kaybolduğunu düşünürken küçük bir kulübe görmüş. Kapıyı çaldığı halde kimse açmayınca da içeri girmiş. Masada yedi küçük tabak ve bardak duruyormuş. Zavallı Pamuk Prenses çok aç olduğu için hemen bir şeyler yemiş. Sonra da üst kata çıkmış ve uyumuş. Akşam karanlığı basmak üzereyken Pamuk Prenses öfkeli seslerle uyandırılmış; “Bizim evimizde ne arıyorsun sen?”. Pamuk Prenses şaşkınlıkla evin içinde dolaşıp duran yedi küçük adama bakmış. Başına gelenleri birer birer anlatmış. “Gördüğünüz gibi, gidebileceğim hiçbir yer yok”. “Hayır var!” diye bağırmış yedi cüceler hep bir ağızdan. “Burada kalabilirsin! Ama biz yokken kapıyı hiçbir yabancıya açmamalısın”.

Böylece Pamuk Prenses cücelerin evinde yaşamaya başlamış. Lakin uzun günler boyunca konuşacak birini özlüyormuş. Bir sabah yaşlı bir kadın kapıyı çalmış. Pamuk Prenses açık pencereden uzanarak kadınla konuşmaktan kendini alamamış. Pamuk Prenses o yaşlı kadının aslında kılık değiştirmiş olan kraliçe olduğunu anlayamamış. Meğer kraliçe aylarca aynaya bakmamış. Sonra bir gün bakmayı denemiş de ayna ona; “Bunu nasıl söyleyeceğimi bilemem ama Pamuk Prenses sizden güzel kraliçem.” deyivermiş. Kraliçe bunun üzerine öfkeyle yollara düşüp aramış, taramış ve Pamuk Prenses’in gizlendiği yeri bulmuş.

“Kapıyı yabancılara açmaman akıllıca.” demiş kraliçe. “Ama lütfen şu elmayı bir iyi niyet belirtisi olarak kabul et”.

Pamuk Prenses elmayı almış ve kadın gidince kocaman bir ısırık almış. Cüceler işten eve döndüklerinde Pamuk Prenses’i yerde cansız yatar halde bulmuşlar. Elma hala elinde duruyormuş. Cüceler ağlayarak; “Bu kraliçenin işi!” demişler. Büyük bir kederle Pamuk Prenses’in cansız bedenini taşıyıp camdan bir tabuta koymuşlar.

Bir sabah oralardan geçmekte olan bir prens tabutu ve içindeki güzel kızı görmüş. Görür görmez de aşık olmuş. “Onu saraya götürmeliyim.” demiş. “Bir prensese böylesi yakışır”. Cüceler karşı çıkmamışlar. Prense tabutu taşımasında yardım etmişler. Tam bu sırada Pamuk Prensesin boğazındaki elma parçası çıkmış. Pamuk Prenses yattığı yerden doğrulup gülümsemiş. Pamuk Prenses ve prens çok mutlu bir hayat sürmüşler. Kötü kalpli kraliçe ise öfkesinden çok kısa bir süre sonra ölmüş.

Pamuk Prensesin masalı böyle… Her masal gibi mutlu sonla bitmiş. Buraya kadar bir sorun yok.

Merak ediyor olabilirsiniz, üvey çocuğunu öldürmeye çalışan ve avcıdan yüreğini söküp getirmesini isteyecek kadar kötü kalpli olan Pamuk Prenses'in üvey annesi mi?

Grimm kardeşlerin masallarındaki kötü kraliçenin Pamuk Prenses’in üvey annesi olduğunu düşünüyorsanız, size bir haberimiz var.

Masalın ilk versiyonlarında, örneğin 1812'deki gibi, onu öldürmeye çalışan aslında Pamuk Prenses'in gerçek annesiydi. Grimm kardeşler, peri masallarının 1819 baskısında kötü kalpli anne karakterini üvey annesini yaparak değiştirdiler. Çünkü kendi çocuğunu öldürmek Grimmler için bile biraz fazla rahatsız ediciydi.

Çoğumuz Pamuk Prenses peri masalı ile büyüdük; güzel prenses, kötü üvey anne, yedi cüceler, zehirli bir elma ve günü kurtaran ve sevginin her şeyi fethedeceğini kanıtlayan yakışıklı bir prens.

Grimm Kardeşler tarafından oldukça ürkütücü bir hikaye olarak başladı. Disney, hikaye anlatımını devralana ve hikayeyi olabildiğince akıcı ve daha makul bir hale getirene kadar.

Mesela, orijinal masalda Kraliçe Pamuk Prenses'in öldüğüne dair kanıt istiyor, bu yüzden avcıdan Pamuk Prenses'in kalbini getirmesini istiyor. Neden? Böylece Pamuk Prenses’in kalbini yiyebilir ve ülkedeki en güzel kadın olabilirdi. Fakat, hep mutlu sonların olduğu Disney dünyasında böyle bir sahne olmamalıydı.

Grim kardeşler bir adım geri atmak zorunda kalır. Erken modern Avrupa'da (Erken Modern Dönem Avrupası veya Yeni Çağ Avrupası kabaca 15'inci yüzyılın sonundan 18'inci yüzyılın sonuna kadar olan zamanlar) kadınlar mülktü ve eğitim alma hakları yoktu. Üstelik, kadınlar doğum sırasında ölüyor ya da şekil bozukluğu oluyordu ve erkekler genellikle savaşlar ya da kargaşa nedeniyle işe gelmiyordu.

Her iki şekilde de bir düşünün: Pamuk Prenses'in annesi kötü bir sosyal konumda nasıl olur da masalda kendi öz kızının ölümünü isteyebilirdi? Ama üvey anne masallarda her zaman yer bulabilirdi.

Evet, kalbini istemesi meselesi biraz ürkütücü. Kraliçe, avcının yalan söylediğini anladığında Pamuk Prenses'i takip edecek kadar akıllıdır ve sonra meseleleri kendi eline almaya karar verir. Yetenekli ve acımasız bir kadından bahsediyoruz (muhtemelen Lady Macbeth'in bir akrabası mı?)

Belki de kraliçenin en büyük suçu, Pamuk Prenses'in insanları onu sevmeye ve ona yardım etmeye ikna eden sevimli çaresizliğini hesaba katmamaktı.

Ya da belki kraliçe sevginin gücünü hafife almıştır, çünkü kendi hayatı ondan tamamen yoksundur (masal boyunca kocasından, kraldan neredeyse hiç bahsedilmemiştir).

Kraliçenin çılgın bir karizmaya sahip olduğunu hayal ediyoruz, ancak bir şekilde Pamuk Prenses, kişiliğinden ve dürtüsünden yoksun bir ayna gibi, kraliçenin ona olan takıntısını yansıtıyor. Kraliçe, Pamuk Prenses ve prensin düğününde görünmeye mecbur edilir ve daha sonra sıcak demir ayakkabılarla ölümüne dans etmeye zorlanır.

Daha da kötü olan şey, peri masalının tüm bunları kaçınılmaz ve doğal göstermesidir. Güzel olma arzusu, bu masalda kadınları tuzağa düşüren ve hatta öldüren bir güçtür. Kadınların birbirlerini rekabetçi bir şekilde yok etmeye çalışmaktansa, birbirleriyle sohbet etmek ve birbirlerini desteklemek için sihirli aynalarını kullanabilecekleri bir dünya hakkında bir şeyler okumak ne kadar güzel olurdu!

Ama bu sadece masallarda olabilecek tutkulu bir düşüncedir.

Popüler İçerikler

İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
YORUMLAR
22.09.2020

Iki kere kopyala yapıştır yapmışsın ve sonlara doğru ne demek istediğini anlamadım

Pasif Kullanıcı
10.10.2020

Lan prensli masallar dinleye dinleye kızlar kafayı yedi, parası arabası oln hanzolara prens yakıştırması yaptılar birer birer öldürülüyorlar, bu masallar yok edilmeli ve misal uyurken onu öpmeye çalışan prensin kafasını koparmalı niye çünkü taciz ediyor kızlar artık farklı masallarla buyutulmeli aq!

10.10.2020

Melek Özlem Sezer2 in Masallar ve Toplumsal Cinsiyet kitabı aklıma geldi.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ