Hüsamettin Oğuz Yazio: Masal, Bir Masaldan Daha Fazlasıdır…

Masalların gerçek yaşam deneyimlerine, öyleymiş gibi davrandığımızdan daha fazla bağlı olduğunu biliyoruz. Masalları savuştururuz ve bilmek istediğimizden daha fazla gerçeği söyledikleri için esas olarak çocuklara yönelikmiş gibi davranırız ve masalları özümseriz; çünkü onlar bize bilmek istediğimizden daha fazla gerçeği söylerler. Arzu ve iyimserlikle doludurlar. Gerçeği ortaya çıkarırlar ve en iyileri çıplak, özgür ve özlüdür. Akıllarımızı ve belki de ruhlarımızı mühürlerler. Sosyal adaletin, ikiyüzlülüğün, yozlaşmanın, abartmanın, sömürünün ve rekabetin sosyal ve politik etkileşimlerin sonucunu ve sosyal ilişkilerin kalitesini belirlediği gerçek dünyamızdan daha kolay elde edildiği başka bir dünya, bir karşı dünya (belki de alternatif alem) oluştururlar.

Masalların tarihsel kökenlerini ve evrimini belirli bir zamana ve yere kadar takip etmek imkânsız olsa da insanların konuşma yeteneklerini keşfeder keşfetmez masal anlatmaya başladıklarını biliyoruz.

Belki de hayati bilgileri iletmek için konuşma ortaya çıkmadan önce işaret diliyle anlaşmaya çalışmış olabilirler. İnsanlar sosyal ortamlarda bilgi ve deneyimlerini iletmek için hikâyeler anlattılar. Birçok eski masal bize büyülü, mucizevi, hayal ürünü, batıl inançlı veya gerçek dışı gibi görünse de insanlar onlara inanıyordu ve bugün dinlere, mucizelere, kültlere, uluslara ve bu tür kavramlara inanan insanlardan çok farklı değildiler. Aslında, dini ve vatansever hikayeler, peri masallarının laik olma eğiliminde olması ve kuralcı bir inanç sistemine veya dini kurallara dayanmaması dışında, masallarla sandığımızdan daha fazla ortak noktaya sahiptir. Sözlü, yazılı veya sinematik olsun, masalların odak noktası her zaman, kahramanların kendilerini ve çevrelerini dönüştürmelerini ve içinde yaşamaya daha uygun hale getirmelerini sağlayacak sihirli araçlar, olağanüstü teknolojiler veya güçlü insanlar ve hayvanlar bulmak olmuştur. Masallar çatışmayla başlar çünkü, hepimiz hayatımıza çatışmayla başlarız. Hepimiz dünyaya uyumsuzuz ve bir şekilde uyum sağlamalıyız, diğer insanlarla uyum sağlamalıyız ve bu nedenle çatışan arzuları ve içgüdüleri tatmin etmek ve çözmek için iletişim yoluyla araçlar icat etmeli veya bulmalıyız.

Masalların kökleri sözlü geleneklere dayanır ve onlara hiçbir zaman unvan verilmemiştir ve günümüzde anlatıldığı, basıldığı, boyandığı, kaydedildiği, icra edildiği ve filme alındığı biçimlerde de var olmamıştır.

Asla çocuklar için özel olarak tasarlanmamıştır. Halkbilimciler genellikle, dünya çapında sözlü geleneklerden kaynaklanan ve hala var olan harika halk masalları ile, sözlü geleneklerden el yazması ve matbaa aracılığıyla ortaya çıkan ve günümüzde çeşitli aracılı biçimlerde yaratılmaya devam eden edebi masallar arasında bir ayrım yaparlar. Hem sözlü hem de edebi geleneklerde kültürel kalıplardan etkilenen masal türleri o kadar çok ve çeşitlidir ki, harika bir halk masalı tanımlamak veya iki iletişim tarzı arasındaki ilişkiyi açıklamak neredeyse imkansızdır. Aslında, sözlü ve edebi masallar birlikte muazzam ve karmaşık bir tür oluşturur, çünkü bunlar ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlıdır.

Kesin olan bir şey var: masal dediğimiz bu tür, geniş ve çeşitli biçimleriyle son derece alakalı, gerçekle parlıyor ve onu belirlememiz için bize meydan okuyor.

Bir not: Metaverse bir “Vaha” mı yoksa “Karanlık Masal” mı?

Bir sonraki yazımda başka bir aleme yolculuk var!

Instagram

Twitter

Popüler İçerikler

ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
Göç İdaresi Başkanlığı Duyurdu: Türkiye'deki Suriyeli Sayısı Açıklandı
Domuz Eti Skandalıyla Gündeme Gelmişti: Köfteci Yusuf Yeni Bir Sektöre Giriş Yapıyor!
YORUMLAR

Kesin olan bir şey var: Masal dediğimiz bu tür dinlere göre yeniden dizayn edilmiş. Eril zihniyetin sistemine göre düzenlenmiş, kadını hep mağdur ve kurtarılmayı beklenen obje olarak göstermekten başka pek bir işe yaramamıştır.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ