Hikâye, büyük bir olay, deneyim veya dönüm noktasındaki anılarınızı net bir kayıt haline getirmenize yardımcı olabilir. Ne olup bittiğini ve buna cevabınızı tanımlamanın tutarlı bir yolunu bulduğunuzda, tetikleyebileceği duyguları veya anıları keşfedebilirsiniz. Görünüşte bağlantısı kesilmiş hatıraları yapılandırılmış bir hikâye şeklinde organize etme eyleminin, geçmiş üzerine uzun uzadıya düşünme eğilimini azaltmaya yardımcı olabileceğini fark edebilirsiniz.
Bu, üzücü veya stresli bir şey olduğunda, zor hikâyeyi çeşitli insanlara defalarca anlatabilmenizin nedeninin bir parçası olabilir. Hikâyeyi her anlatışınızda, deneyim hakkındaki düşüncelerinizi ve hislerinizi gözden geçirme ve yeniden düzenleme şansınız olur.
Hikâyeler özellikle ailelerde güçlüdür. Hayatınız boyunca defalarca duymuş olabileceğiniz aile 'mitlerini' düşünün; doğumunuzla ilgili, çocukluğunuz, ergenlik döneminiz veya yetişkinliğe geçiş süreciniz hakkında size ne hikâye anlatıldı? Bu güçlü aile hikayelerinin bir sonucu olarak kendiniz hakkında hangi niteliklere inanıyorsunuz? Ebeveynleriniz düzensiz olduğunuzu veya odaklanamadığınızı söylediyse, kendinizi farklı biri olarak mı yaftalayacaksınız? Farklı olmanın zayıflık olarak kabul edilebileceği rollerden veya durumlardan kaçıyor musunuz? Ya da belki genç yaştan itibaren sorumlu ve düzenli olarak tanımlandınız. O halde bir yetişkin olarak her zaman böyle olmanız gerektiğini hissediyor musunuz? Hayatınızda tam tersi olduğunuz, yani odaklandığınız veya belki de düzensiz olduğunuz zamanları kabul etmek için kendinize meydan okuyabilir misiniz?
Kendini problemden ayırmak
Hikâye anlatı terapisinin önemli bir özelliği, dışsallaştırma olarak bilinen bir süreci içerir. Postmodern iyileşmenin önemli bir bileşeni olan dili kullanarak, oynadığınız rolün odağını kilit bir hikâyede değiştirebilirsiniz. Örneğin, kendinizi “parayla arası kötü olan” biri olarak tanımladığınız bir hikâyeniz varsa, kullanılan kelimelerin bütünü bunaltıcı olabilir ve değiştirilmesi imkânsız olabilir. Doğası gereği “parayla arası kötü olma” ifadesi mutlaktır ve bozguncu gelebilir. Bunun yerine, “parayı yönetmekte sorun yaşadığınızı” söylerseniz, bunun anlamı parayla ilgili zorluklarınızdan daha fazlasıdır ve bu zorluklar bir şekilde sizin özünüzden veya özünüzden ayrı- dışsaldır.
'Ayrıştırma' olarak bilinen bir tekniğin parçası olan bu ayrım, kendinizi bir sorundan veya acıdan uzaklaştırmanıza yardımcı olacaktır. Dildeki bu değişim düşüncenizi değiştirir ve iyileşmenin gerçekleşebileceği güvenli bir alan olan “terapötik” mesafe yaratır. Dışsallaştırma, bir anlatının gücünü azaltmak ve kişiyi problemle özdeşleşmekten ayırmak için bu probleme bazen bir isim verilebildiği süreçtir.
Sorular ve olasılıklar
Sorunu veya endişeyi dışsallaştırdıktan sonra, sorunun sizin üzerinizdeki etkisini daha iyi anlamak için derine inen soruları kullanabilirsiniz. Bu sorular, sorunun kökenleri, etkileri ve tetikleyicileri hakkında bilgi edinmenize yardımcı olur. Bu tür soruların terapötik kullanımı, anlatı terapisinin bir başka özelliğidir.
Sorular şunları içerebilir:
Bu sorun ilk ne zaman ortaya çıktı?
Bu sorunu (bu örnekte para) iyi yönettiğiniz zamanlar oldu mu?
Parayı yönetmeyi zor bulmanın bir amacı veya kazancı var mı?
Yansıtıcı sorular tercihen açık uçludur ve gelecek için yeni olasılıkları değerlendirmenize yardımcı olur. Bir soru, yeni fikirlerin veya perspektiflerin yaratılmasına açılan bir kapı olabilir. Sorular sizi problemden, sıkışıp kaldığınız yerden çıkarmanıza yardımcı olabilir ve alternatif olasılıklara dair ipuçları sağlayabilir.