Hüsamettin Oğuz Yazio: Fareli Köyün Kavalcısı'nın Rahatsız Edici Gerçek Hikâyesi

Birçoğumuz Fareli Köyün Kavalcı’sının hikâyesine aşinâdır. Ancak çok az kişi, hikâyenin yıllar içinde çocukları korkutmak için yapılmış bir peri masalına dönüşen gerçek olaylara dayandığının farkındadır.

Fareli Köyün Kavalcısı Hikâyesi’nin özeti:

Fareli Köyün Kavalcısı 1284 yılında Almanya'nın Aşağı Saksonya eyaletindeki Hamelin kasabasında geçiyor. Kasaba fare istilasıyla karşı karşıya kalmış. Kasaba halkı farelerden nasıl kurtulacağını kara kara düşünürken köye bir kavalcı gelmiş.

Bu kavalcı, bir kese altın karşılığında kasabayı farelerden kurtarabileceğini söylemiş. Kavalcı kavalını çalmaya ve çok güzel ezgiler çıkarmaya başlamış. O anda ne olduysa evlerde saklanan bütün haylaz fareler, saklandıkları delikten tek tek çıkarak kavalcının peşine takılmaya başlamış. Kavalcı hem çalıyor hem de dereye doğru yürüyormuş. Onu takip eden fareler büyülenmiş gibi köprüye doğru yürümeye devam etmiş. Derenin üzerinden geçerken tek tek her biri düşmüş ve derenin sularında boğulup yok olmuşlar. Köyün tamamı farelerden temizlenmiş. 

Görevini güzelce yerine getiren kavalcı bir kese altınını almak için kasabaya dönmüş. Alacağı bir kese altınla kendi kasabasına dönüp, çocuklarına istediklerini alacak, güzel bir hayat kuracakmış. Ancak açıkgözlü kasabalı nasıl olsa farelerden kurtulduk, altınları vermesek de olur diye düşünerek kavalcının parasını vermemiş. Kandırıldığını anlayan kavalcı çok kızmış ve “ben size gösteririm” demiş içinden. Almış kavalını eline ve başlamış bir şeyler çalmaya. Bu sefer çaldığı ezgi başkaymış. Melodiler kasabada yayılmaya başlayınca bütün çocuklar kavalcının etrafında toplanmaya başlamış. O yürüdükçe onlar da kavalcıyı takip etmeye başlamış. Birden kasaba sessiz sedasız, mutsuz bir yer haline gelmiş. 

O sırada ormana kadar çalgıcıyı takip eden çocuklardan biri, kavalcı uyuyunca elindeki kavalı alıp çalmaya başlamış. Onu takip eden arkadaşlarıyla birlikte kasabaya geri dönmüşler. Herkes çok sevinmiş. Kasabalı kavalcının hakkı olan altınları da vermiş. Masalın sonunda kavalcı da kasabalı da mutlu olmuş.

Şimdi gelelim Fareli Köyün Kavalcısı'nın rahatsız edici gerçek hikâyesine:

Birçok farklı anlatıma bağlı olarak bir veya üç çocuk geride kaldı. Bu çocuklardan biri topaldı ve yetişemiyordu, bir diğeri sağırdı ve müziği duyamıyordu, üçüncüsü kördü ve diğer çocukların nereye gittiğini göremiyordu.

Kayıtta Fare Yok Gösteriliyor

Bu hikâyenin bilinen en eski kaydı, bizzat Hamelin kasabasına ait. MS 1300 yıllarına tarihlenen Hamelin kilisesi için oluşturulmuş vitray bir pencerede tasvir edilmiş. 1660'ta yıkılmasına rağmen, günümüze kadar gelen birkaç yazılı kayıttan en eskisi Lueneburg el yazmasında şöyle diyordu: “1284 yılında, 26 Haziran'da Aziz Yuhanna ve Paul gününde, bir kavalcı tarafından, birçok renkte giyinmiş, 130 çocuk doğdu. Hamelin'de baştan çıkarıldı ve Koppen yakınındaki belirlenemeyen bir yerde kayboldu.

Hamelin kasabasının kayıtlarındaki 1384 tarihli bir kayıt da acımasız bir şekilde 'Çocuklarımızın gitmesinin üzerinden 100 yıl geçti.' yazıyor.

Çocukların en son görüldüğü varsayılan caddeye, kimsenin müzik çalmasına veya dans etmesine izin verilmediğinden, bugün Bungelosenstrasse (davulsuz sokak) deniyor. Bu arada, farelerin daha önceki anlatımlarda bulunmadığı ve hikâyeye yalnızca 16. yüzyılın ortalarında eklendiği söyleniyor. Dahası, vitray pencere ve diğer birincil yazılı kaynaklar, fare vebasından bahsetmiyor.

Hamelin'de Aslında Ne Oldu?

Çocukların kaybolması bir intikam eylemi değilse, Fareli Köyün Kavalcısı’nın eylemlerinin nedeni neydi? Hamelin'in çocuklarına ne olduğunu açıklamaya çalışan çok sayıda teori var.

Örneğin, bir teori, çocukların bazı doğal nedenlerden öldüğünü ve Fareli Köyün Kavalcısı'nın aslında bir ölüm kişileştirmesi olduğunu öne sürüyor. Fareler “Kara Ölüm” ile ilişkilendirilerek çocukların bu vebanın kurbanı olduğu öne sürülmüştür. 

Başka bir teori, çocukların yaşadıkları aşırı yoksulluk nedeniyle aslında ebeveynleri tarafından gönderildiklerini öne sürüyor. Yine başka bir teori, çocukların mahkûm bir 'Çocuklar Haçlı Seferi'nin katılımcıları olduğunu ve sonunun modern Romanya'da bitmiş olabileceklerini düşünüyor.

Yine başka bir öneri, bunun Aziz Vitus'un Dansı olarak da bilinen dans çılgınlığının bir anlatımı olduğudur. Bu rahatsızlık, 14. ve 17. yüzyıllar arasında anakara Avrupa'yı sardı ve 'yorgunluktan çökene veya kalp krizi veya felçten ölene kadar saatlerce, günlerce ve hatta aylarca sokaklarda histerik olarak dans eden' bireyler olarak tanımlandı.

Daha karanlık teorilerden bir diğeri de Fareli Köyün Kavalcısı denen kişinin aslında uykuları sırasında çocukları kaçırmak için Hamelin kasabasına giren bir pedofil olduğunu öne sürüyor. 

Tarihsel kayıtlar Fareli Köyün Kavalcısı hikâyesinin gerçek bir olay olduğunu gösteriyor. 

Bu, ebeveynin kalplerinde gerçek bir korku uyandırabilir. O çocuklara gerçekte ne olduğunun gizemi asla çözülmedi. Hikâye ayrıca şu soruyu da gündeme getiriyor: Fareli Köyün Kavalcısı gerçekliğe dayanıyorsa, çocukken bize anlatılan diğer masallarda kim bilir ne gerçekler saklı?

Instagram

Twitter

Popüler İçerikler

Apar Topar Çıkarılmışlardı: Kızılcık Şerbeti'nde Giray ve Heves Ayrılığının Gerçek Nedeni Ortaya Çıktı
Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti
Yeni Sezonda TV Ekranları Fena Karıştı: 5 Dizinin Ertelendiği Sezonda 6 Dizi Şimdiden Final Yaptı!
YORUMLAR
11.04.2021

Ortada yaşanmış bir olay var fakat ne olduğu belli değil . Hep ucu açık. Ayrıca diğer masallar da sıkıntılı. Kırmızı başlıklı kız (kurt herkesi yiyor), uyuyan güzel (Aurora uykusunda tecavüze uğruyor), Pinokyo (Çocuk falan olmuyo asıyolar bunu 3 gün ölmeyince yakıyorlar) gibi aslında masalların sonu hep ürkütücü. Ne de olsa çoğu ortaçağ işi.

Bunu okuduğumda nedense insanoğlunun içinde her zaman bir ilkel hayvan iç güdüsüyle var olduğu aklıma geldi sorunlarımız ,kültürlerimiz, bakış açımız ve ileride ne yapacağımız . Her şekilde hayvan kalacağız

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ