Biz toplum olarak umudu dua gibi algılıyoruz. Her dua bir anda kabul edilecekmiş gibi ve her umut bir ışık olacakmış gibi. Hep güzel dilekler, pozitif temenniler, gelecek için açılmış yeni sayfalar… İşte en büyük yanlışımız bu. Neden her şeyi tez elden istiyoruz. Pandemi bitsin, savaşlar dursun, işsizlik kalksın, okuma yazma bilmeyen kalmasın, sokaklarda kimse yatmasın ve bunun gibi birçok toplumsal ve evrensel yara.
Çözüm odaklı değil eleştiri odaklıyız. Herkesin ikinci bir mesleği eleştirmenlik. Eleştirmeyi çok seven bir ırkız. Egomuzu tatmin ediyor veya diğerlerinden! Farklı oluyoruz. Ama bu sorun karşısında ne yapabilirize gelince herkes kendi kabuğuna çekiliyor. ‘ Her şeyi devletten beklemeyin kardeşim’ dedikten sonra hızlıca uzaklaşıyoruz.
‘2021 en önce bize sağlık getirsin, sokağa çıkmayın’ diye bas bas bağıran kişiler kol kola meydanlarda cirit atıyor. ‘Yeni yılda savaşlar dursun, barış istiyorum’ diyen zatlar elleri tetikte bekliyor. ‘Bu yıl işsizlik sonra ersin’ diyenler en baştan işçilerini tazminatsız kovuyor.
‘Açlık bitsin’ diyenler yan komşunuz aç yatarken siz uyuyabildiniz mi?
‘Her şey eğitimle çözülür’ diyenler eğitim için bunca zaman ne yaptınız?
‘Sokak hayvanları sahipsiz değildir’ diyenler kaç defa önlerine bir tas yemek ve su bıraktınız. Yoksa bitlidir diye sevmediniz mi?