Hulusi Çakır Yazio: Bizden Hızlısı Mezarda

“Aslanıma bak, yine yendi babasını.”

  “Of ya, hep kazanıyorsun sen!”

  “Kimin kızı bu? Bilmediği şey yok.”

  “Bak işte yine hepimizi geçtin.”

  “Bir daha oynamayacağım seninle, sürekli yeniyorsun!”

Niye hep çocuklarımızı kazandırmak isteriz? Niye her zaman galip çıkmak zorundalar? Her seferinde bilerek kaybettiğimiz zamanki mutlulukları umuda mı dönüşür, finalde kolayca ipi göğüsledikleri zamanki umudun adı umutsuzluk mudur? Ne dersiniz?

Cebren, hile veya şikeyle bilerek yeniliriz bazen. Sonuçta çocuk değil mi? Belki bizimle yaptığı çoğu yarışmada veya düelloda kaybetmeye mahkûmdur. Ama onu teşvik etmek isteriz. İlk yarışmalarda belki 1 dakikada teslim oluruz sonraki aşamalarda biraz daha artar süre ama kaybeden taraf yine biz oluruz. Şimdi çocukta oldu mu özgüven! Karşısına geçecek babayiğit yok çünkü bütün engelleri ufak bir hamlede geçtiğini sanıyor zira zirve elini uzatacak kadar yakın. Kazıyacağı tırnakları bile yok. Bırakın yenilmeyi, hafif bir sendelediğinde bile gözleri dolan; etrafındakilere çaresizce bakan veya bir destek, pohpohlama bekleyen bembeyaz bir surat...

Onları cesaretlendirdiğimizi sanırken aslında bir taraftan tüm cesaretlerini alıyoruz.

Tozpembe masallarda kaybediyoruz onları. Kendisini özgür, özgüvenli, tek, özel hissetsin derken tamamen bambaşka bireylere dönüştürüyoruz, haberimiz yok! Biz çocuğu değil yaptığı davranışı takdir ettiğimizde asıl amacımıza ulaşırız. Yüzleşsin gerçeklerle. Tökezlesin, sendelesin, kaybetsin, fark yesin. Kaybettiğinde mahcubiyeti yaşasın. Sonra ne mi olacak? Hırsın ne olduğunu, mahcubiyetin ne anlama geldiğini sözlüklerden değil hayatın içinden öğrenecek. Tekrar kazanmayı bilecek. Rakiplerine saygılı olmayı öğrenecek, onların da birey olduğunu fark edecek. “Ya birinci olamazsan?” diye sorduğumuzda “İkinci olurum.” cevabını verecek.

 Niye düştüm diye sormadan kalmak için düştüğünü bilecek.

 “Aslanım; bu sefer yenemedin, her zaman yenemeyebilirsin de.”

  “Bu sefer kazanamadın ama çabalarsan kazanabilirsin.”

  “Benim kızım olsan da her şeyi bilemeyebilirsin, ben de bilemeyebilirim.”

  “Bak gördün mü hep geçemiyorsun!”

  “Bir dahaki oyunda yenebilirsin.”

 Yukarıdaki kelimeler artık evrimleşti ve şimdi bu şekilde daha güzel olmadı mı?

 Gökkuşaklarını severiz, çocuklar da sever. O halde pırıl pırıl gökkuşağını görmek için önce yağmuru yaşamak gerektiğini de biliriz, öğretiriz, gösteririz.

Popüler İçerikler

MasterChef Beyza Şiddete Uğradığını İtiraf Etti: "Yüzüm Yanınca Bu Yüzden Üzülmedim!"
'Atatürk' Yorumu Büyük Tepki Çekmişti: İlber Ortaylı'dan Daron Acemoğlu'na Tarih Dersi!
Temsilcimiz Ege Karabenli İlk 10'da: Mr. World 2024 Erkek Güzellik Yarışması'nın Birincisi Belli Oldu!
YORUMLAR
18.12.2020

👏👏🌸

Yine harika bi konuya değinen mükemmel insan 👏🏻 mükemmel bi yazı 😊 tebrikler 🌸

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ