Türkiye'nin jeopolitik konumu yıllarca Milli Eğitim sisteminin temelini oluşturdu. Bu konum ülkemize birçok avantaj kazandırırken, birçok dezavantajı da vardı. En büyük sorunlarından biri fay hatları üzerinden olan bir coğrafya olmasıydı. Bu da yaşanan şiddetli depremlerin yıkımını yönetimler, siyasetçiler ve özellikle iktidarlar için zorlaştırıyordu.
6 Şubatta 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde 9 saat arayla aynı bölgede olan iki büyük depremle mücadele ediyoruz. Deprem arama ve kurtarma çalışmalarında enkazda yaşayan kimse olup olmadığını anlamak için ekiplerin 'Sesimi duyan var mı?' diye bağırması Türkiye 24 yıl önce sembol olmuştu.
En son 17 Ağustos 1999'da bu şiddet ve büyüklükte bir depremle karşılaşılan Türkiye'de o dönem ile ilgili söylenenlerin ne kadarı gerçek bakmak istedik.
Velev ki; 1999 Gölcük depreminde dönemin hükümeti üstüne düşen görevi yapmamış, deprem bölgesine zamanında müdahale yapılmamış falan filan... Şimdi biz Gölcük depreminde yapılamayanlara bakıp Maraş depreminde ki yetersizlikleri görmezden mi geleceğiz? Kendimizi bununla mi teselli edeceğiz? Geçmişle kıyaslar yaparak içimize su mu serpeceğiz? Böylesi ahmakça kıyaslamalar zavallılığımızı ortaya koyuyor.
Eskiden medya kuruluşları özgürdü. Televizyon özgürdü. Hükümeti rahatlıkla eleştirebiliyorlardı. O dönem teknolojinin yetersizliği vardı. Peki ya şimdi? Medya iktidarın elinde, sayısız troller sosyal medyada provokasyon derdinde. Bir tek telekomünikasyon konusunda teknolij olarak gelişemedik.
99'da hükümet zayıf kalmış... Peki... 2023 yılında neden hala zayıf?