Gün geçmiyormuş ki memleket sınırları içinde bitli, kırk parasız, leş gibi kokan hippilerin başına yeni bir olay daha gelmesin, süslemesinler güzide gazetelerimizin biricik köşelerini.
Bir önceki galeri için; Hippilerin Türkiye'de Başına Gelen 9 İlginç Olay
Yürüdükçe sokakları titreten 150 kiloluk Teksas'lı petrolcünün hippi kızı Mary, Türkiye'de evlenmek istediğini bildirince, hayatlarını onunla birleştirmek isteyenler binlerce mektup göndermişlerdir. Yurdun hemen her yerinden mektup yollayarak 'Mary ile evlenmeye hazırız' diyen erkeklerin bir kısmı fotoğraflarını da postalamışlar, ayrıca özelliklerini uzun uzun anlatmışlardır. Niyetlerinin gayet ciddi olduğunu ileri süren mektup sahiplerinden bir kısmı Mary'nin müslüman olmasını şart koşmuşlardır. Yalova Cezaevinden mektup gönderen 1.70 boyunda ve 90 kilo ağırlığındaki Ahmet Uçar, '27 senelik hayatım müddetince benliğime giren tam kadın siz olacaksınız.' demekte ve şöyle devam etmektedir. '150 kilo geliyormuşsunuz, benim için hiç mühim değil. Vücut yapım sizi bir kuş gibi havalandırmaya kafi gelir.'
Gayet güzel bir kız olan Anna yaşadığı milyoner hayatından günün birinde bıkmış ve hippilikte karar kılmıştır. Pişman görünmüyordu. Ama bu galiba dıştan böyleydi.
Ankara'nın hippi özentileri Sultanahmet görmüşleri kaçırdı. Başkentliler İstanbullulara savaş açmışlar ve düzenledikleri partiden Ankara'nın hippi özentileri, Sultanahmet görmüşleri kaçırmışlardır. Partiden sonra 'Hippiliğin adı rezil oldu' diyen İstanbullu hippiler bir daha tanımadıkları hippilerin partilerine katılmamaya karar vermişler. Hippi özentileri balosunda gençler bol bol içki içmişler ve çeşitli kıyafetlere bürünmüşlerdir. Gerçek hippilerin şeref misafiri olarak davet edildikleri baloda Sultanahmet görmüşler önce Ankaralı hippi özentilerine uyuşturucu madde olup olmadığını sormuşlar, 'Hayır' cevabını alınca da 'Böyle hippi partisi olmaz' diyerek balodan kaçıvermişlerdir.
Hippiler saçlarına kadar arandı ve gram esrar çıkmadı. Üç buçuk saat süren aramda LSD ve esrar bulunmamasına polisler de çok şaşırdı. Gece Sultanahmet'te şaşkınlık vardı. Alman Çeşmeşi önündeki banklarda oturanlardan, ucuz hippi otellerindeki odalarında yatanlara kadar, herkesi ve her yeri didik didik arayan Narkotik Büro Ekibi ilk defa eli boş dönüyordu. Otel kapısından hışımla içeri giren ve odalarda büyük titizlikle arama yapan polisler ne esrar, ne afyon, ne de LSD bulmuşlardı. Polisler 'Hayret yahu bu da ne?' gibilerinden birbirlerine bakıyorlardı. Onların şaşkınlığına bazı hippilerde katılmış gülüyorlardı.
Otelin terası; bir yanı on, diğer yanı beş metre uzunluğunda bir alan, çömelmiş, oturmuş, üzüm salkımı gibi birbirlerinin üzerine yığılmış düzinelerce genç burada yaşıyor. Bir köşede kızıl saçlı bir çocuk gitar çalıyor. Elele tutuşmuş bir çift, gözleri kapalı, uyur gibi. Arada bir oğlan başını sallıyor, yüzünde aptal bir gülümseme var.
Topkapı Sarayı civarında kamp kuran bir çift hippi havayı sıcak bulunca kendilerini suya atacak bir yer aramaya başladılar. Çok geçmeden Topkapı Sarayı'nın bahçesindeki havuz gözlerine ilişti. Burası serinlemek için bayağı ilgilerini çeken bir yer oldu. Önce pek cesaret edemediler ama...
Hippilerden kız olanı 'Ne olursa olsun şu havuza girip biraz serinleyeceğim' deyip kendini suya bırakınca çocuk gibi neşelendi ve sularla oynamaya başladı. Elini yüzünü yıkarken hippilerin 'Sudan uzak durmak' şeklindeki felsefesine de ihanet etmekte olduğunun farkında bile değillerdi.
Dişi hippinin havuza atlamasından biraz sonra erkeği de aşka gelip kendini suya bırakıverdi. Beraberce suda oynamaya başladılar. Fakat üzerlerindeki kirden suyu renk değiştirdiğinin farkında olmayınca, saray bekçisinin kendilerini kovalama sebebini bir türlü anlayamadılar.
Kışa girerken çamaşırlarını bir güzel yıkayan hippiler, kurutmak için yer bulamayınca Sultanahmet Parkı'nı çamaşırhane'ye çevirmişlerdir. Arabaları ile çevrili bir kısmı müşterek olarak kurutma yeri olarak kullanan hippiler, çamaşırlarını aynı zamanda arabalarının da üzerlerine asmaktadırlar. İlgililer bu işin çok kısa süreceğine inanarak hiç aldırış etmemektedirler. Bu duruma en çok Sultanahmet'teki esnaf içerlemekte 'Herifler çamaşır kurutacak başka yer bulamamış gibi dükkanlarımızın önüne bile çamaşır asıyorlar. Bu da müşterilerimizin kaçmasına sebep oluyor.' demektedirler.
Hippilerin aksine gayet temiz olan zengin turistler, bu yıl İstanbul'da hüküm süren su sıkıntısından ziyadesi ile şikayet etmektedirler. Kaldıkları otellerde sabahları ve geceleri musluklardan su yerine hırıltı aktığını gören ve alışmadıkları bu durum karşısında çok şaşıran turistler mecburen kovalarla tedarik edilen az miktardaki sularla sözde yıkanmaktadırlar. Bnlardan biri olan mini etekli bir İngiliz kızı dün Sultanahmet Camii'ni gezmeye geldidiklerinde şadırvanın musluklarından su aktığını görünce altın bulmuş gibi sevinmiş ve kendi lisanı ile 'Ooooooh, su varmış...' diye bir sevinç çığlığı attıktan sonra musluğun başına koşmuştur.