Hindistan'ı Yıllarca Hakimiyeti Altına Almış Bilinmeyen Türk Hanedanlığı: Babürler

Babürler kısaca, 'Hindistan'da kurulmuş Türk hanedanlarından birisi' olarak tanımlanabilir. Fakat bundan daha önemlisi Timur İmparatorluğu'nun devamı olmalarıdır. Timur'un fethettiği topraklardan güneye inmek zorunda kalarak, vatan topraklarını değiştirdikleri için ayrı bir imparatorluk gibi incelenirler. Esasında bu inceleme şekli de çok doğru bir yöntemdir. Zira Timur ve Babür İmparatorluklarını ayırmadan incelemek, tarihlerinin uzunluğu bakımından çok zor olacaktır. Biz de bu içerikte Timur'un devamı olan Babür İmparatorluğu'nu, sade ve anlaşılır bir biçimde ele almaya ve özetlemeye çalıştık.

Babür Şah ve Kuruluş Devri

Zahirüddin Muhammed Babür ya da kısaca Babür Şah, 1483 senesinde Andican'da doğdu. Parçalanan Timur İmparatorluğu'ndan sonra babası Fergana bölgesinin yönetimini üstlenmişti. Fakat Babür daha 11 yaşındayken babası bir çatışmada vefat etti. Böylece Babür Şah daha 11 yaşındayken tahta geçmek zorunda kaldı.

Şah İsmail ile İlişkiler

Babür, atası Timur'un toprakları olan Herat ve Semerkand gibi şehirleri ele geçirmek istiyordu. En büyük rakibi Şeybaniler idi. Aynı dönemde Şah İsmail de Şeybanilere karşı olması iki hükümdarı buluşturdu. Babür, Şah İsmail'in desteğiyle 1511'de Semerkand'ı ele geçirdi.

Fakat Şah İsmail de Osmanlılar ile mücadele etmekteydi. Bu sebeple Babür, Şeybanilere karşı tek başına savaşmak zorunda kaldı ve fazla direnemedi. Atalarının topraklarından ümidini kesen Babür Şah, güneye doğru gitmeyi hedefledi.

Hindistan Hakimiyeti

Babür, atası Timur'un Hindistan'a yaptığı seferleri biliyordu. Bu toprakları kendisine miras olarak görüyordu. Aynı zamanda kuzeyde mücadele edemeyeceğini anladığı için tek çaresi güneye gitmekti. 1526 yılında Panipat yakınlarındaki savaşta galip gelerek Agra ve Delhi şehirlerine hakim oldu. Böylece merkez Agra olmak üzere Babür İmparatorluğunu kurdu. İlerleyen yıllarda bütün kuzey Hindistan'ı kontrolü altına almayı başardı. 1530 yılında hastalandı ve oğlu Hümayun'u tahta vasiyet ettikten sonra vefat etti.

Hümayun Dönemi

Hümayun tahta geçtikten kısa süre sonra Şir Şah adlı bir Afgan beyi isyan etti. Hümayun, Şir Şah'a karşı 1439-40 tarihlerinde iki defa yenildikten sonra Safeviler'e sığınmak zorunda kaldı. İmparatorluk kısa bir fetret dönemine girdi. 1445'te Şir Şah'ın ölümünden sonra isyancıların gücü zayıflamaya başladı. 1555'te Hümayun bu dağınık Afganları yenerek tekrar eski imparatorluğu canlandırdı. 1556'da vefatından önce, oğlu Ekber'e yükselmiş bir imparatorluk bıraktı.

Ekber ve Yükseliş Dönemi

Ekber tıpkı dedesi Babür gibi küçük yaşta iken (14) tahta geçmişti. 1560 yılında Panipat'ta düşmanlarını yenilgiye uğratarak, tıpkı dedesi gibi, Delhi'yi tekrar ele geçirdi. 1600 yılına kadarki süreçte birçok fetihlerde bulundu. Kuzeye doğru da toprakları genişletmeyi ihmal etmedi. Aynı zamanda, bir dönem dedesiyle müttefik olmuş olan Safeviler'e karşı da savaştı.

Ekber, bütün dinlere adaletli davrandı. Hinduların kendi dinlerini özgürce yaşamalarını sağladı, İslamiyeti zorla yaymayı düşünmedi. Ekonomik anlamda imparatorluğu güçlendirdi, yeni ve verimli mali sistemler oluşturdu. Müslüman olmayanların ödediği cizye vergisini kaldırdı. 1605 yılında vefat etmeden evvel oğlu Cihangir için düzenli bir imparatorluğu miras bırakmıştı.

Cihangir Şah (1605-1627)

Ekber'in bütün dinlere karşı olan hoşgörüsü Cihangir döneminde de sürdürüldü. Bunun yanında Avrupalılar, Hindistan üzerindeki nüfuzlarını arttırmaya başladılar. Aynı zamanda imparatorluk içerisinde fazlaca Fars tesiri altına girildi. Çocuklara Farsça isimler verilmeye başlandı.

Şah-ı Cihan (1627-1658)

Şah Cihan devrinde fetihlerden ziyade mimari alandaki gelişmeler dikkat çekicidir. Bugün bütün dünyada tanınan Tac Mahal, bu hükümdar döneminde inşa edilmiştir. Bundan başka Delhi'de Cuma Mescidi yapıldı. Bir başka gelişme ise Ekber döneminden beri sürdürülen dini hoşgörünün tersine dönmeye başlamasıdır. Artık Müslüman olmayanların, İslam dinine dönmeleri isteniyordu.

Evrengzib (1658-1707)

Evrengzib, fazlaca dindar birisiydi. Büyük dedesi Ekber'in tam zıttı bir siyaset izledi. Hinduların dini törenlerini yasakladı, tapınaklarını yıktırdı. Ülkede içki içilmesini de yasak etti. 1679'da Müslüman olmayanlara tekrar cizye vergisini koydu. Onun bu baskıcı siyaseti de doğal olarak isyanlara zemin hazırladı. Evrengzib 1707 yılında vefat ettiğinde, geride sarsılan bir imparatorluk bırakmıştı.

Evrengzib için Babür İmparatorluğunun son hükümdarı diyebiliriz. Babürler 1850'lere kadar varlıklarını sürdürdüler. Fakat Evrengzib sonrasında düzen tamamen bozuldu ve ülke İngiliz kontrolü altına girildi. Oysa Evrengzib İngiliz ve Portekiz ilerleyişini durdurmuştu.

Çöküş Dönemi

Evrengzib'den sonra tahta geçen Bahadır Şah, güçlü bir siyasetçi olamadı. İmparatorluğu yeniden diriltecek yetenek ve kabiliyete sahip değildi. 1719 yılında onun yerine tahta geçen Nasırüddin Muhammed ise daha iyi bir hükümdar olmakla beraber, Afganlara karşı kaybettiği savaşlar nedeniyle imparatorluğu çöküşe götürdü. 1748'de Nasırüddin Muhammed vefat etmeden evvel ardından son nefesini veren bir imparatorluk bıraktı.

Avrupalı devletlerin Hindistan üzerindeki koloni savaşını da İngiltere kazanmıştı. 1800'lerden sonra Babürler tamamen İngilizlerin kontrolü altındaydı. Son hükümdar II.Bahadır Şah da 1857 yılında İngilizlere karşı çıkan bir isyanla suçlanarak tahttan indirilince, hanedanlık resmen tarihten silinmiş oldu.

Babür İmparatorluğu'nun Türk Tarihindeki Önemi

Babürlerin evvela Türk tarihçiliğine yaptığı katkılara değinmeliyiz. Babür Şah'ın kendi anılarını yazdığı eseri Vekayi veya bilinen adıyla Babürname, çok önemli bir kaynaktır. Aynı zamanda Babür, anılarını yazma adetini oğullarına da miras bırakmıştır. Kızının kaleme aldığı Hümayunname ve Cihangir'in Tüzük-i Jihangir adlı eseri bu mirasın en güzel örnekleridir.

Siyasi olarak, Timur İmparatorluğu Babürler sayesinde Hindistan'da devam ettirilmiştir. Babür İmparatorluğu ile, Hindistan topraklarında siyasi istikrar ve kültürel birlik sağlanmıştır. Bugün ülkemizin Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldızdan birisi, Babür İmparatorluğunu temsil etmektedir.

KAYNAKLAR

  • Gazi Zahireddin Babür-Babürname, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2006

MAKALELER

  • Enver Konukçu, İslam Ansiklopedisi, Babür, CIV, syf. 395-96, TDV 1991

  • Enver Konukçu, İslam Ansiklopedisi, Babürlüler, CIV, syf. 400-404, TDV 1991

  • Ömer Faruk Akün, İslam Ansiklopedisi, Babürname, CIV, syf. 404-408, TDV 1991

  • Enver Konukçu, İslam Ansiklopedisi, Hümayun, CXVIII, syf. 481-483, TDV 1998

  • Enver Konukçu, İslam Ansiklopedisi, Ekber Şah, CX, syf. 542-544, TDV 1994

Popüler İçerikler

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin: "Kendi İcat Ettiğin Laikliği Bana Dayatıyorsun"
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
Rasim Ozan Kütahyalı’dan Atatürk Sözleri: “Şeytan Taşlamakla Anıtkabir'de Yapılanlar Benzer Eylemler”
YORUMLAR
09.06.2016

Böyle içerikleri seviyorum

09.06.2016

Bu imparatorluk sayesinde hintçeyle birçok ortak kelimemiz varmış filmlerden öğrendiğim kadarıyla : "canım, dünya, şehir, şehit, efsane, kıyamet, elveda, çay..."

09.06.2016

Çay?

10.06.2016

Hunlar belli değil, Kök-Türk'ler tesadüf, Babürler Moğol, Selçuklular Fars, Osmanlı devşirme, Türkiye Cumhuriyeti'ni Balkan göçmenleri kurdu zaten, sayılmaz. Netice olarak Türk yok. Bir Türk'ün bu şekilde düşünecek kadar salaklaşmasını kim ister bir tahmin edin bakalım.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ