Herkesin Mutlaka Okuması Gerektiği Farkındalık Kazandırıp Hayatınızı Değiştirecek En İyi Psikoloji Kitapları

Size farkındalık kazandırarak yaşadığınız veya yaşayabileceğiniz sorunlara çözüm sunacak en iyi psikoloji kitaplarını sizler için derledik. Bu kitaplar her türlü probleme karşı kılavuzunuz olacak ve sorunsuz bir yaşama geçiş yapmanızı sağlayacak. Keyifli okumalar! 👇

Kaynak: Kitapların konusu tanıtım bültenlerinden alınmıştır.

'Bu içerik marka iş birliği içeriyor.'

'Bu içerikten alışveriş yapmaya karar verirseniz, Onedio sayfadaki bağlantılardan gelir elde edebilir. Satın aldığınız ürünlerde satıcılardan kaynaklanan sorunlardan Onedio sorumlu değildir.'

1. İkili İlişkilerde Duygusal Manipülasyon: Narsist Bir Partnerle Yüzleşmek - Pascale Chapaux-Morelli, Pascal Couderc

Basit küçük manipülasyonlar çiftlerin gündelik hayatlarının bir parçası olsa da narsistik sapkınlık biçimini aldığında önemli bir soruna dönüşür. Narsist partner kendi iktidarını yerleştirmek ve eşini kendi istediği kişiliğe büründürmek için baştan çıkartıcı, kurnazca yollara başvurur. Avının kanını sonuna kadar emerek kendisinde eksik olanı çekip alır ve böylece kendisini tamamlar. Günümüzde gitgide daha sık rastlanan bir ilişki modeli haline gelen narsistik manipülasyon ilişkileri bu kitabın konusunu oluşturuyor. Narsist sapkın her şeyi birlikte olduğu kişi için yapıyormuş gibi bir hava yaratır, oysa gerçek amacı onu yok etmektir. Küçük oyunlarla partnerini ince ince işlerken ustalıkla kendisini mağdur gibi gösterir. Partnerini sürekli eleştirerek kişiliğine yön verir, ona kendi isteklerini unutturur, özsaygısını tüketir. Bunun sonucunda depresyon, bağımlılık başlar ve mağdur kaçıp kurtulma yetisini de yitirir. En az fiziksel şiddet kadar yıkıcı olabilen bu psikolojik şiddet, çoğunlukla mağdurun kendi başına fark edemediği bir şeydir. Çünkü eleştiri darbeleriyle suçu kendinden başka yerde göremez hale gelmiştir. Pascale Chapaux-Morelli ile Pascal Couderc, İkili İlişkilerde Duygusal Manipülasyonda somut vakalar üzerinden giderek partnerine hayatı zehir eden narsist manipülatörü inceliyorlar ve onun ortaya çıkışında rol oynayan toplumsal ve psişik etkenleri tartışıyorlar. Ardından mağdurlara eğilerek bu kişilerin kendilerine yeni bir hayat kurabilmeleri için içinde bulundukları bağımlılık durumundan çıkmalarına yardımcı olacak öneriler getiriyorlar.

Buradan ulaşabilirsiniz.

2. Hayır Demeyi Bilmek: Sağlıklı Sosyal İlişkiler İçin Reddetmeyi Öğrenmek - Marie Haddou

Çocukken kolaylıkla verebildiğimiz hayır deme ve itiraz etme tepkisi, itiraz etmeyi saygısızlık ve muhalefetle bağdaştıran ve çocuğu boyun eğen, edilgen bir bireye dönüştüren toplumsal kodlarla gittikçe körelir. Bu durum yetişkin hayatında aile, iş, dost ve aşk ilişkileri gibi her türden ilişkide sıkıntılı durumlara sebep olabildiği gibi kişinin aklını sürekli meşgul ederek huzurunu kaçırabilir. Hayır demek hepimize neden bu kadar zor gelir? Onaylamadığımız düşünceleri onaylar görünmek pahasına, bizi başkalarına uyum sağlamaya iten nedir? İlişkilerimizde sevilmeme ya da reddedilme tehdidi bizi nasıl yönlendirir? Haklı bir hayır ifade etmek, gerçek bir bireyin oluşmasına ve güçlenmesine nasıl katkıda bulunur? Kalıplardan kurtularak düşüncelerimizi özgürce ifade edebilmek mümkün müdür? Psikolog Marie Haddou, Hayır Demeyi Bilmekte kişinin kendisini tanımasını ve ifade etmesini sağlayan yapıcı hayır ile savunma ve sürekli haklı çıkmaya yönelik gereksiz hayır arasındaki ayrımın altını çiziyor. Yazar içimizdeki değişme kapasitesini açığa çıkarmamıza yardımcı olacak enerji ve cesareti sağlayarak hayır diyememenin sebep olduğu sıkıntılardan kurtulmayı vaat ediyor.

Buradan ulaşabilirsiniz.

3. Mutsuz Olmak: Bir Yüreklendirme - Wilhelm Schmid

İnsanların, sürekli mutlu olmaları gerektiğine inandırıldığı bir çağda yaşıyoruz. Gazeteler, kitaplar, ilan panoları, reklam spotları mutluluk üzerine söylenebilecek her şeyi tüketmiş halde... Mutlu olmak bir görev, ödev gibi algılanır oldu ve bu algı, tek başına, kişiler üstünde önemli bir stres kaynağı haline geldi. Adeta “mutluluk diktatörlüğü”nün tahakkümü altında yaşamaya başladık. Wilhelm Schmid mutluluğa gereğinden fazla anlam yüklendiğini söylüyor ve kitabında mutsuzluktan yana pozisyon alıyor. Durup durup patlak veren mutluluk histerisinin sebepleri nelerdir? Hemen her gün farklı kanallarda rastladığımız mutluluk formülleri bizi gerçekte nasıl etkiliyor? Mutlu olmaya “çalışmak” acaba bireyleri ve toplumu daha mı mutsuz ediyor? Başarılı olmak, mutlu bir yaşamın olmazsa olmazı mıdır? Güzel ve anlamlı bir hayat sürmek ne demektir? Mutsuzluk, yaklaştığını fark ettiğimiz anda kaçmamız gereken modern bir veba mıdır? Mutsuzlukla baş etmek, hayatımızı ve kişiliğimizi nasıl zenginleştirir? Kitapları dünya çapında on beş dile çevrilen felsefeci ve “mutluluk araştırmacısı” Wilhelm Schmid, Mutsuz Olmak’ta okurları iniş ve çıkışlarıyla hayatı bir bütün olarak kabul etmeye yüreklendirirken, karşılığında doyurucu ve anlamlı bir yaşam vaat ediyor.

4. Zor Bir Ailede Büyümek: Geçmişi Onarmanın ve Hayatı Geri Kazanmanın Yolları - Susan Forward, Craig Buck

Her birimiz küçükken anne-babalarımızın içimize ektiği zihinsel ve duygusal tohumlarla büyüyoruz. Kimi ailelerde bu tohumlar sevgi, saygı ve bağımsızlık kaynağı olurken, ne yazık ki birçok ailede tohumların arasında korku, yaptırım ve suçluluk duyguları da bulunuyor. Bu tohumlar biz büyüdükçe filizleniyor ve yetişkinlik hayatımızda duygularımızı, davranışlarımızı, dolayısıyla başkalarıyla kurduğumuz ilişkileri etkiliyor. Kitap, küçükken anne-babaları tarafından fiziksel, duygusal ya da cinsel tacize maruz bırakılan, korku ve suçluluk duygularıyla büyütülen ya da bakımları sağlanmayan yetişkinlere, hayatlarını yeniden kazanmanın kapılarını aralıyor. Çocukken anne veya babanızdan korkar mıydınız? Anne veya babanıza karşı öfkenizi ifade etmekten çekinir misiniz? Anne veya babanızla fikir ayrılığında olmak sizi endişelendirir mi? Anne-babanız size hâlâ çocuk muamelesi yapıyorlar mı? Birine çok yakın olduğunuzda canınızı yakacağını veya sizi terk edeceğini düşünür müsünüz? Bu ve benzeri sorulara olumlu yanıt veren yetişkinler, kitapta anlatılan vakalar sayesinde onlara acı veren duygularıyla yüzleşecek ve önerilen çözüm yollarıyla hayatlarını bu duyguların olumsuz etkisinden arındırıp hasar gören özsaygı ve özgüvenlerini yeniden kazanacaklar. Dünyaca ünlü bir terapist olan Susan Forward’ın Craig Buck ile birlikte yıllar süren deneyimlerine dayanarak hazırladığı Zor Bir Ailede Büyümek, günlük hayatları, anne-babalarının geçmişte sergiledikleri yıkıcı davranışların etkisinde, hatta kontrolü altında olan yetişkin çocuklara yardım etmeyi amaçlıyor.

5. "Zor Kişilikler"le Yaşamak - François Lelord, Christophe Andre

Problemlerimizin kaynağını, çoğu zaman hayatımızdaki “başka kişiler”in yaşantımızı ne derece etkilediklerini fark etmeksizin yanlış yerlerde ararız. Sorunlarımızın odağındaki “başka kişiler”i fark ettiğimizde, onların birer “zor kişilik” olarak en yakın dostumuz, iş arkadaşımız hatta eşimiz olduğunu görürüz. “Zor kişilikler”in çevresi, bu kişilerin sürekli olarak sergiledikleri davranışlar karşısında şaşkınlığa düşer: Yaşamı çatışmalar ve dargınlıklarla geçen paranoyak kişilik, başkalarını idealize etmeyle hayal kırıklığı arasında salınan oyuncu kişilik, çevresinden karşılıksızca ilgi ve ayrıcalık talep eden narsist kişilik, iç dünyasına kapanan şizoid kişilik ve sürekli koruyucularının gölgesinde yaşayan bağımlı kişilik… Peki ama bu sorunlu var olma biçimleri nasıl değiştirilecektir? Bu konuda bütün görev ve sorumluluk kişiye mi ait olacaktır? Yoksa, bu tür kişilerin davranışlarından yakınan ya da rahatsızlık duyan çevresinin ona baskı uygulaması mı gerekir? Zor kişiliklerle baş edebilmek ve onlarla birlikte yaşayabilmek mümkün müdür? 

Zor Kişilikler”le Yaşamak on iki ayrı zor kişilik tipinin kendilerini ve başkalarını nasıl gördüğünü anlatıyor. “Zor kişiliğin” kendine ve dünyaya bakış açısını anladığımız zaman, bu kişinin bazı davranışlarını açıklamanın nasıl da kolaylaştığını gösteriyor. Kitap hayatımızdaki “zor kişilikler”le beraber nasıl yaşayacağımızı anlatmanın dışında, kendimizi daha iyi tanımamıza ve kendimizde “zor kişilik” özelliklerinden bazılarının bulunup bulunmadığını anlamamıza da yardım ediyor. François Lelord ve Christophe André, psikiyatr ve psikoterapi uzmanları olarak ele aldığı kişilik tiplerine uygun vaka analizleri ışığında, meslek ya da aile çevremizde bulunan zor bir kişiliği idare etmek konusunda bize yol gösteriyorlar. “Zor kişilikler”le yaşamayı seçen ya da buna mecbur olanların ve başkaları tarafından “zor.

6. Bağlanma: Aşkı Bulmanın ve Korumanın Bilimsel Yolları - Amir Levine, Rachel Heller

İki insan birbirini bulur, âşık olur ve sonsuza dek mutlu yaşarlar. Peki ya gerçek hayatta? “Hoşlandığınız kişiyi elde etmenin yedi altın kuralı”, “partnerinizi kendinize bağlamanın on yolu” ya da “mutluluğu yakalayan çiftler“... İnanalım mı bunlara? İlişkiye yüklediğimiz büyük önemin tersine, bağlanmanın ardındaki bilim hakkında çok az şey biliyor ve yanlış algıların, efsanelerin esiri oluyoruz. Kendi karakterinizi ve bağlanma güdülerinizi tanıyarak güven ve huzur dolu, derin ve tatmin edici bir aşkın hiç de uzaklarda olmadığını görmeye hazır mısınız? Bağlanma, ruh sağlığı uzmanları Amir Levine ve Rachel Heller’ın yıllar süren araştırmalarına dayanan verilerle iki insan arasındaki ilişkiye büyüteç tutuyor. Kendinizi ve partnerinizi yakından tanımanıza, ilişkinizdeki çatışmaların kaynağına inip çözüm yollarını fark etmenize yardımcı oluyor. Unutmayın, ilişkilerimiz şansa bırakılmayacak kadar değerli.

Buradan ulaşabilirsiniz.

7. Seninle Başlamadı: Kalıtsal Aile Travmalarının Kim Olduğumuza Etkileri Ve Sorunların Üstesinden Gelebilmenin Yolları - Mark Wolynn

'Seninle Başlamadı' bir misyonun ürünüdür, öyle bir misyon ki beni dünya genelinde dolaştırdı, sonra köklerime geri döndürüp bu yolculuğa başladığımda hiç düşünmediğim ve tasarlamadığım bir profesyonel kariyere yönlendirdi. Yirmi yılı aşkın bir süre boyunca, depresyon, anksiyete, kronik hastalıklar, fobiler, takıntılı düşünceler, travma sonrası stres bozukluğu ve diğer güçten düşürücü koşullarla mücadele eden bireylerle çalıştım. Birçoğu bana geldiklerinde yıllar süren konuşma terapileri, ilaç tedavileri ve diğer müdahalelerin, belirtilerinin kaynağını çözme ve acılarını giderme konusunda başarısızlıkla sonuçlanması nedeniyle cesaretleri kırılmış ve ümitlerini kaybetmiş bir haldeydiler.

Kendi deneyimimden, eğitim ve klinik uygulamalarımdan öğrendiğim şey şu ki, cevap sadece kendi hikayemizin içinde değil. Ebeveynlerimizin ve hatta onların ebeveynlerinin içinde bile olmayabilir. Son yapılan bilimsel araştırmalar travmaların etkilerinin bir nesilden diğer nesle geçebileceğini aktarmaya başladı. Bu 'miras', bilinen adıyla kalıtsal aile travmalarının konusunu oluşturuyor. Ortaya çıkan kanıtlar sistemin gerçekliğini doğruluyor. Kalıtımsal zincirde yer alan acı her zaman kendi kendine sona ermeyebilir ya da zamanla azalmayabilir. Asıl travmayı yaşayan kişi ölmüş, hikayesinin üstü örtülmüş ve yıllar içinde saklı kalmış olsa bile, hayat tecrübesine ilişkin parçalar, anılar ve hisler yaşamaya devam edebilir. Adeta şu an yaşayan kişilerin zihinlerinde ve bedenlerinde çözüm bulmak için geçmişten günümüze uzanır. 'Seninle Başlamadı' geleneksel psikoterapinin, ilaçların ve diğer müdahale yöntemlerinin uzun süredir çözemediği zorlukların ortadan kaldırılmasında dönüştürücü bir yaklaşım sunmaktadır. 'Seninle Başlamadı' için yapılan değerlendirmeleri okuyabilirsiniz.

Mark Wolynn, bilemediğimiz ve acı çekmemize sebep olan çözülmemiş travmalarla bizi atalarımıza derinden bağlayan yolları aydınlatma konusunda muhteşem bir iş başarıyor. Bize derinden anlayışı, diyalog görselleştirmelerini ve şefkatle yeniden bağlanmayı sağlayacak teknikler ve beceriler sunuyor.'

8. Günübirlik Hayatlar - Irvin D. Yalom

Gerçek Psikoterapi Öyküleri Roma İmparatoru ve filozof Marcus Aurelius, “Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok,” diye yazmış. İşte ünlü psikiyatr Irvin Yalom da bu sonsuz varoluşun küçük bir parçasını işgal eden günübirlik hayatları, yani bizi yazıyor… Yalom yıllarca üzerinde çalıştığı bu kısa hikâyelerde hastalarının mücadelelerini konu ettiği kadar kendi sarsıntılarını da anlatıyor ve iki önemli sorunun üzerine gidiyor: Kısa da olsa nasıl anlamlı bir yaşam sürüp her günün tadına varabiliriz? Ve kaçınılmaz son olan ölüm gerçekten ne ifade ediyor?  Öfke sorunu yaşayan bir kadın, her istediğine sahip ancak bir türlü mutlu olmayı bilmeyen bir iş adamı, insanın bu dünyadaki konumu üzerine düşünen ve bir yandan da kendi acısıyla başa çıkmaya çalışan yeni mezun bir psikolog… Irvin Yalom’un gerçek psikoterapi seanslarından derlediği bu hikâyeler, zorlukları ve tatlı anlarıyla yaşamı bir bütün olarak kabullenmeyi öğretirken aynı sayfaya her baktığınızda farklı şeyler görebileceğiniz bir başucu kitabı olduğunu kanıtlıyor.

Buradan ulaşabilirsiniz.

9. ‘’Ben’’ Değeri Tiryakiliği - Kadir Özer

Duygusal rahatsızlıklarımızın temelinde, duyguların ilişkili olduğu olaylar değil, bizim bu olaylar hakkında öğrenmiş ve geliştirmiş olduğumuz inanç ve yorum kalıplarımız ve anlam yakıştırmalarımız yatar.

Bireylerin davranışlarından, özelliklerinden ya da performanslarından; yani bireyi oluşturan küçük ben’lerinden hareketle, onlar hakkında toptancı bir “BEN” değeri oluşturmak, akılcı ve gerçekçi olmanın ötesinde, neredeyse olanak dışıdır. Kendimizi ve çevremizi, tiryakilik yaratan toptancı “BEN” değeri ile yargılamak ya da değerlendirmek kolaydır, ama faturası öfke, kaygı ve çöküntü olarak çok ağır ödenir.

Dr. A. Kadir Özer, bu kitabında “BEN” Değeri Tiryakiliği’ni analiz ederek Duygusal Gerilimle Baş Edebilmenin yollarını sunuyor.

10. Kişiliğin Mi Var Derdin Var - A. Kadir Özer

Bir, “kişilikli” olma derdi var herkesin. Peki, nedir “kişilikli” olmak? Tartılır mı, ölçülür mü? Kim kime göre, neye göre “kişilikli”?

Sözde bir “insan borsasında” değer kapma mücadelesi veriyoruz. Bu borsada kimimiz, kazandığına inandığı “kişilikli olma” değerinin sarhoşluğuyla ama aynı zamanda o değeri kaybetme kaygısıyla, kimimiz ise borsanın dibine vurmanın çöküntüsüyle yaşıyoruz. Oysa aslında hepimiz, olumlu olumsuz pek çok kişilik özelliğini farklı oranlarda içimizde taşıyoruz ve aslında onlarla bir bütünüz. Bunların farkında olmamak veya bunlarla barışık yaşamamak ise gerçekte pek çok derdimizin kaynağı.

Psikoterapist A. Kadir Özer, Kişiliğin mi Var Derdin Var kitabında, okuru, “BEN kimim?” yerine, “Ben kimlerim?” sorusunu sormaya, kişilik sülalesiyle tanışmaya ve sanal insan borsasından çıkmaya davet ediyor.

11. İyi Hissetmek - David D. Burns

İşte size iyi bir haber; kendinizi kaygı, suçluluk, kötümserlik, erteleme, düşük benlik saygısı ve depresyonun diğer 'dipsiz kuyu' lardan ilaçsız kurtarabilirsiniz! İyi Hissetmek'te, psikiyatrisst David Burns duygularınızı harekete geçirecek ve hayata daha olumlu bakmanızı sağlayacak, bilimsel olarak test edilmiş teknikler sunuluyor.

Duygudurumunuzdaki dalgalanmaların nedenlerini anlayın

Olumsuz fikirleri kafanızdan silip atın

Suçluluk duygunuzla başa çıkın

Sevgi ve onay bağımlılığınızın üstesinden gelin

Özgüveninizi arttırın

'Hiç bir şey yapmamak' ile baş edin

Depresyonun acı veren girdabından kurtulun

'Okunacak ve tekrar okunacak bir kitap!'

12. Bağışlanan Terapi - Irvin D. Yalom

Psikiyatrist ve yazar Irvin D. Yalom’un klinik uygulamadaki otuz beş yılı aşkın tecrübesinin zirvesi niteliğinde olan Bağışlanan Terapi, hastaların ve terapistlerin terapiden nasıl en iyi şekilde fayda sağlayabileceğini gerçek vaka çalışmaları aracılığıyla gözler önüne seren olağanüstü bir rehber. Yalom, alandaki yepyeni yaklaşımını ve edindiği tecrübeleri mesleğe yeni adım atan terapistlerle “seksen beş kişisel ve kışkırtıcı ipucu” halinde paylaşıyor. Önerileri ve fikirleri arasında şunlar var: 

• Hastanın sizin için önemli olmasına izin verin 

• Hatalarınızı kabul edin 

• Her hasta için yeni bir terapi yaratın 

• Ev ziyaretleri yapın 

• Asla (hemen hemen asla) hasta adına karar vermeyin 

• Freud her zaman hatalı değildi 

Yeni kuşak hastalar ve danışanlar için terapötik süreci zenginleştirmeyi amaçlayan Bağışlanan Terapi, bu alanla ilgilenen herkes için keyifli, bilgilendirici ve düşündürücü bir çalışma.

13. İnsan Olmak - Engin Geçtan

İlk kez yayımlandığı 1983'ten günümüze defalarca baskı yapmış ve okurla kurduğu yapıcı ilişkiyi kanıtlamış olan bu kitabında Engin Geçtan insan olmanın ikilemini şöyle anlatır: 'Çağdaş toplumlar kendine özgü bir olguyu da birlikte getirmiştir. İnsan eskisinden çok daha fazla sayıda insanla, çok daha kısa süreli, daha yüzeysel ilişkiler kurma eğilimindedir. Bu, soğuk bir günde karşılaşan bir grup kirpinin öyküsüne benzer. Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar, ama dikenleri birbirine batar. Birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar. İleri geri hareket ederes sonunda dikenlerini batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar.'

Buradan ulaşabilirsiniz.

14. Dinle, Küçük Adam - Wilhelm Reich

Wilhelm Reich'ın, deyimleşmiş 'küçük adam'a seslenişi, bilimsel değil, insanca bir belgedir. 1946 yazında, yayımlanma amacı olmadan, Orgon Enstitüsü'nün arşivi için yazılmıştır. Uzun yaşam ve acı deneyimlerinden damıtılan, kendi gerçek gereksinimlerinden bilincine varmaları ve artık zalimce kendi kendilerini mahvetmekten vazgeçmeleri için, insanlara yöneltilmiş sarsıcı bir çağrıdır.

Buradan ulaşabilirsiniz.

15. Beden Asla Yalan Söylemez - Alice Miller

Birine öfkelenme özgürlüğümüz yoksa onu sevmeyi seçemeyiz.

Sevmeme özgürlüğümüz olmayan birini gerçekte(n) sevemeyiz.

Birine karşı hissettiğimiz duygu “ona karşı hissetmemiz gerekenler” diye önceden tarif edilmişse, onunla meselemiz bitmeyecek, hatta başlayamayacaktır bile.

Gerçek hayatta “Böyle hissetmem lazım!”, “Şöyle hissetmemem lazım!” diye bir şey yoktur çünkü. Hisler ne yöne gideceklerini gerekliliklere sormazlar. Hiçbir ‘gerçek’ ve olgun ilişki özünde nesnel değildir. Özneler ‘gerçek’ paylaşımlarını nesnellik üzerinden kurmazlar.

Kabullenme özgürlüğümüz olmayan her duygu dışarıya akamayan bir irin gibi bedenimizi ve ruhumuzu ele geçirir. İçimize hapsettiğimiz her duygu aynı zamanda içimizi hapseder.

Üzerini örttüğümüz her şeyin altında kalırız çünkü. Eksik olduğumuzu ararız, hem de eksik bırakandan ya da ona benzeyenden. Noksanımızı, bizi zaten noksan bırakandan dileniriz bir ömür boyu.

Oysa yapabileceğimiz yegâne şey alamadığımız ilgiyi, saygıyı, duygularımıza dair anlayışı, korumayı ve koşulsuz sevgiyi kendimize gösterebilmemizdir. İnsan ancak kendi kendinin ebeveyni olabildiğinde yetişkin, özgür ve mutlu olabilir.

Bunlar içinizde bir yerlere biraz tanıdık geliyorsa bu kitabı okumaya hazırsınız. Size bu kitabın kimle veya kimlerle ilişkinize dair olduğunu söylemeyeceğim yine de… Çünkü biliyorum ki söylersem kaçacaksınız. Size iyi gelmediği, sizi mahvettiği, sizi hasta ettiği, sizi mutsuz ettiği hâlde kaçacaksınız.

Buradan ulaşabilirsiniz.

16. Mindfulness: Bilinçli Farkındalık - Zümra Atalay

Bir yaşam biçimi ve anlayışı olarak “Mindfulness”, yaşamımıza değer katıyor. Bizlerin acılarına ve yaralarına dokunacak bir anlayış geliştirmesi “Mindfulness” kavramını daha anlamlı hale getirdi.

Günümüz psikoterapisine en önemli katkılardan biri de “Mindfulness” Temelli Terapilerin geliştirilmesi ve uygulanmaya başlanmasıdır. Tüm dünyada sayısız araştırmalarla etkinliği saptanan bu yöntem ülkemizde de yaygınlaşmaya başladı.

Bu kitap “Mindfulness” kavramını her yönüyle ele alıyor. Benzer kitapların aksine, bu kitap sadece kişisel görüşlere değil, kavramın bilimsel temellerine de yer vermektedir. Bilimsel araştırmaların ve teorilerin gösterdiği yönde bir anlatım dikkati çekiyor. Dolayısıyla okurken uçuşan sözleri değil, gerçeği hissediyorsunuz.

“Mindfulness” kavramını anlatmak ve anlamak zordur. Ama bu kitapta kullanılan dilin herkese hitap ettiğini söyleyebilirim. Derli toplu, net ve anlaşılır ifadelerle “Mindfulness” anlatımı dikkati çekiyor.

Buradan ulaşabilirsiniz.

17. Ya Hiç Karşılaşmasaydık - Tuğçe Isıyel

Kendimizle ve ötekiyle karşılaşmalar.

Karşılaşmalar hep sürer. Bir şeyle karşılaşmamızın bittiğini sandığımızda bile artık o şeyin yokluğuyla karşılaşırız. Hem iç hem de dış dünyamızda... Bu karşılaşmalarla dönüşür, birleşir, ayrılır; hayatımızı bu karşılaşmalardan inşa ederiz. Karşılaşma dediğimiz, ötekiyle bir araya gelmeyi, yüzleşmeyi, kendini açmayı ve karşı tarafın açılmasını içeriyor. Karşılaşmalar ilişkileri doğuruyor, birlikteliği sağlıyor. Karşılaşmalarla beraber değişiyoruz, ilişkilerin dönüştürücü işlevi sayesinde başka biçimler alıyoruz.

Psikoterapist Tuğçe Isıyel, kendimiz ve ötekiyle kurduğumuz ilişkilere, yaşamdaki türlü karşılaşmalara dair yazdığı denemeleri okurlarla buluşturuyor.

Psikoterapi odasında, sokakta, evde gözlemlenen insan hallerinin edebiyattan psikanalize, sinemadan mimariye uzanan biçimlerini ele alıyor. İnsanın ve ilişkilerinin karanlıkla aydınlık taraflarına, var oluşun sürekliliği ve değişkenliğine incelikle göz atıp bilinçdışının izini sürme konusunda cesaretlendiriyor. İçimizdeki bize, ona ve başkalarına yeni bir pencereden bakma fırsatı veriyor.

Buradan ulaşabilirsiniz.

18. Narsistle Ateşkes - Wendy Behary

Hayatınızdaki narsist kişilerle nasıl başa çıkarsınız? Sizi yıldırabilir ve gözünüzü korkutabilirler! Sosyal ya da profesyonel ortamlarda böyle bir kişi ile etkileşim halinde olmak zorunda kalabilir ve hatta onu seviyor olabilirsiniz – bu nedenle onu görmezden gelmek işe yaramaz. İşe yaramayan güç savaşlarını ve anlamsız tartışmaları bir kenara bırakıp; hayatınızdaki narsistle işlevsel bir şekilde iletişim kurmanın, ona kendinizi anlatmanın ve ihtiyaçlarınızı karşılamanın bir yolunu bulmalısınız. Bu kitap, dünyanın merkezinde yer aldığını düşünen bu kişilerle başa çıkmak için size etkili stratejiler sunuyor.

Kitapta narsistin savunmalarını atlatarak şefkatli ve empatik bir iletişim kurmanın yollarını bulacaksınız. Narsistin gözünden dünyanın nasıl göründüğünü öğrenecek, onun başa çıkma stillerini ve çoğu zaman bir narsist olmanın nasıl üzücü ve yalnız bırakan bir deneyim olduğunu fark edeceksiniz. Öngörmeyi ve bazı konularla ilgili damara basmaktan kaçınmayı öğrenerek, öfkesini tetiklemeden narsistle ilişki kurabileceksiniz. Hepimizde olan bazı narsistik endişeleri onaylayarak, narsistle diyaloğunuz içinde sesinizi duyurmanın yollarını keşfedeceksiniz. Son olarak, ona nasıl sınır koyacağınızı ve kabul edilemez bir davranış karşısında nasıl çizgiyi çekeceğinizi öğreneceksiniz.

Buradan ulaşabilirsiniz.

19. Beden Kayıt Tutar: Travmanın İyileşmesinde Beyin, Zihin ve Beden - Bessel A. Van Der Kolk

Ne yazık ki şimdiki psikiyatri anlayışı, yakınmalarınızı anlatmanız ve hekimin de bu yakınmaları düzeltecek bir ilaç önermesi üzerine kurulu. Ancak “Hiç bir ilaç, kötü geçmiş bir çocukluğu düzeltmiyor”. Anne-babanızın veya eşinizin size nasıl davrandığı, nasıl bir ailede büyüdüğünüz, anne-babanızın birbirlerine sevgi dolu ya da düşmanca davranışları, bireysel, ailesel, hatta toplumsal travmaların üzerinizdeki izleri ne yazık ki hiç konuşulmuyor. 

Artık biliyoruz ki beynimiz ve bedenimiz karşılıklı etkileşimler üzerinde şekilleniyor. Bu etkileşimlerin değerlendirilmediği bir tanı ve tedavi anlayışı her zaman eksik kalacaktır. Sıklıkla, “Öyle düşünmemelisin… Düşünce şeklin yanlış!” diyen terapistlerle karşılaşıyorum. “Oltaya yakalanmış bir balığın davranışlarını gören arkadaşları, onun çıldırdığını düşünebilir”. Ama balığın yaptığı sadece hayatını kurtarmaya çalışmaktır. İnsanları yaşadıkları ya da yetiştikleri ortamlardan ayrı değerlendiremeyiz, oltayı göremezseniz bu davranışları anlamak ve anlamlandırmak da mümkün olmayacaktır. 

Hekimlik, çaresizliğe tahammül etmenizi gerektirir. İnsanlar hastalanır, yaşlanır ve ölürler. Henüz çözümünü bilmiyoruz. Yapabildiğimiz çoğu zaman acıları azaltmak, acı çeken insanların yanında olmak, ölümü geciktirmeye çalışmak, çoğu zaman da çaresizce beklemek… Acı kaçınılmazdır. Yaşam hepimiz için neşe sağlık ve mutluluk kadar, az ya da çok ıstırap ve kayıpla dolu. Kimimiz bunlarla çok erken, çok savunmasızken ve üst üste karşılaşırız, kimimiz daha geç. Bunca yıl sonra psikiyatrinin en önemli görevlerinden birinin bu acı ve kayıplarla baş etmede insanlara yardımcı olmak, yeniden toparlanıp, geçmişlerinin etkisinden kurtulup mümkünse daha güçlü bir şekilde yaşamlarına devam etmelerini sağlamak olduğunu düşünüyoruz.

Buradan ulaşabilirsiniz.

20. İnsanların Oynadığı Oyunlar - Eric Berne

Hepimiz oyunlar oynarız. İşyerinde, arkadaş ortamında, yatak odasında... Farkında bile olmadan, yıllar önce yazılmış bir senaryoya göre hareket eder ve çocukluk döneminde öğrenilenlerin insanlarla ilişkilerimize, duygusal yaşantımıza ve iş çevremize yansımalarını yaşarız. Hayatın dümeni kendi elimizde, hayatımızı kendimiz kontrol ediyoruz sanırız. Ancak verdiğimiz kararlar çok önceden alınan kararlardır. İş hayatındaki başarılar ve düşüşler, evlilikteki mutluluklar ve hayal kırıklıkları, her bir mücadelede atacağımız her bir adım, aslında çok önceden planlanmış bir oyunun hamleleridir.

Döneminin en etkin psikiyatristlerinden Eric Berne’ün klinik çalışmalara dayanarak yazdığı İnsanların Oynadığı Oyunlar, ilişkilerin psikolojisi ve davranış kalıpları hakkında çığır açmış bir kitap. Denediğimiz, oynadığımız ya da oynamaya zorlandığımız bu rolleri keşfettiğinizde insanlarla ilişkilerinizdeki bilinçdışı manevraları çözebilir, birlikte bir dakika ya da bir ömür geçirdiğiniz kişilerin gerçek benliklerini tanıyarak eylemlerinizi ve tepkilerinizi duruma göre ayarlamayı öğrenebilirsiniz.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir. 👇

Bir Türlü Ne Okuyacağına Karar Veremeyenler İçin Onedio Kitap Arşivi
Onedio Okuyucularının "Mutlaka Okumalısınız" Diyerek Bizimle Paylaştığı Birbirinden Efsane 27 Kitap
150 Sayfadan Az Bir Solukta Hızlıca Okuyup Bitirebileceğiniz 19 Etkileyici Kitap

Popüler İçerikler

Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
YORUMLAR
17.01.2024

içlerinde okunası kitaplar var

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ