İçimizdeki bir şey kuantum kuramını anlamak istemez. Zekamızla onu kabul ederiz, çünkü matematiksel olarak tutarlıdır ve deney sonuçlarıyla uygundur. Yine de zihnimiz huzursuzdur.
Fizikçiler ve başka insanların kuantum kuramını anlamakta güçlük çekişleri bana, çocukların henüz anlamadıkları bir kavramla karşılaştıkları zamanki yanıtlarını hatırlatıyor. Psikolog Jean Piaget, bu olayı çocuklarda incelemiştir. Belli yaştaki bir çocuğa, her biri farklı şekle sahip, aynı düzeyde bir sıvı ile doldurulmuş saydam kaplar gösterilirse, çocuk tüm kaplarda aynı miktarda sıvı olduğunu düşünür. Çocuk henüz, sıvı miktarını yalnız yükseklikle değil, hacimle de ilgili olduğunu anlamaz. Çocuğa problemi doğru görmenin yolu açıklanırsa, çocuk genellikle bunu anlar, fakat hemen eski düşünme şekline döner. Ancak belli bir yaştan sonra, altı veya yedi yaş civarında, çocuk miktar ile hacim arasındaki ilişkiyi anlamaya başlar.
Kuantum kuramını anlamaya başlayış buna benzer. Onu anladığınızı düşünmeniz ve zihninizde kuantum gerçekliğinin bir resmi oluşmasından sonra, tıpkı Piaget'in deneyindeki gibi, hemen eski, klasik düşünme tarzına dönersiniz.
Burada 9. maddeye önemle dikkat çekmek isterim. İlgimi fazlasıyla çeken bir olaydır. ikiz maddecikler olarak birbirlerini hissettiklerini düşünün. Bu parçalardan birini evrenin bir ucuna diğerini başka bir ucuna koyun. Birinde oluşan tepkimenin aynısı diğerinde de ayın anda olacaktır(sıfır saniyede). Bu bana göre evrenin her köşesinin zamandan uzak bir noktada bağlı olduğunu hissettiriyor.
Ki böylelikle adeta ileride ''tanrı bilimi'' olarak tanımlanabileceğini zannettiğim bu harika kuantum fiziği teorilerinin de neden birden fazla bilim insanı tarafından oluşturulmaya başlanmasını da, insan beyninin zamanın her bir anı için ayrı bir fiziki yasa-formül yaratma kapasitesinin henüz olmaması nedeniyle bu harika kuantum teorisinin de ancak birden fazla bilimsel beynin tarafından ortaya çıkarılmasının sonuçlarının, gelecekte insanlık medeniyetinin teknolojik yeniliklerinin de o denli harika ürünleri ortaya çıkarmak için hazırlık süreci olarak görülmesi gerektiği inancındayım.
milyardır olan bu dünyada binlerce yıldır yaşıyoruz. ama dünya ve kendimize ait bilgimiz gerçek doğrunun %0.001 ini geçmez. bir gün ölünce ahirete gidip en çok biz nerede nasıl yaşadık onu görmek istiyorum. belki de bir rüya alemi yaşadığımız aslında, biz bu matrix için cehennemde mi yanacağız!!! ? diye sormadan edemiyorum. belki de aslında çok sığ ve sıradan bir yer burası diye düşünüyorum sonra ama yaratıcının büyüklüğünü düşündükçe yaşadığımız yerin her katmanının ve her karışının mucizelerle dolu olduğunu düşünüyorum.