Her Yıla 1 Film! 1925'ten Günümüze Japon Sinemasından Öne Çıkan Yapımlar

Eğer Japon filmlerine meraklıysanız, bu içerik kesinlikle hoşunuza gidecek. Eğer hiç Japon filmi izlemediyseniz, başlangıç için harika bir seçenek olabilir. Eğer ben Japon sinemasını yaladım yuttum diyorsanız, o zamanda yorumlarda görüşlerinizi bizimle paylaşın :) Japon sinemasından dikkat çeken yapımların yer aldığı, arşivlik bir listeyle karşınızdayız. İşte Akira Kurosawa'dan Hayao Miyazaki'ye, Yasujiro Ozu'dan Hirokazu Koreeda'ya yönetmenlerin çektiği,1925'ten bugüne Japon sinemasında dikkat çeken yapımlar;

Not: Film açıklamalarında IMDbBeyazperde ve Sinemalar.com'dan yararlanıldı. 

1925: Orochi – Buntaro Futagawa

Filmde pislik ve suçlu görülen ama sanılanın tam tersi iyi bir kalbi olan bir samurayın hikayesi anlatılıyor. Kötü şans ve sayısız yanlış anlamalar yüzünden gittikçe dibe çekilen bir samurayın hikayesi...

1926: A Page of Madness – Teinosuke Kinugasa

Bir adam hapsedilen karısını serbest bırakma umuduyla bir akıl hastanesinde işe başlar ve olaylar gelişir.

1927: A Diary of Chuji’s Travels – Daisuke Ito

Film kumarbaz, kanun kaçağı ve bir o kadar da romantik olan Chuji Kunisada adlı çiftçiyi konu alıyor.

1928: Crossroads – Teinosuke Kinugasa

Bir fahişeye aşık olan Rikiya, genelevde çıkan kavgada kör olur. Körlüğün kalıcı olduğuna ve rakibinin öldüğüne inanan Rikiya, evine, kız kardeşinin yanına döner. Kız kardeş Okiku, Rikiya'yı korumak ve tedavi ettirmek için elinden geleni yapacaktır.

1929: Days of Youth – Yasujiro Ozu

Filmde aynı kadından hoşlanan iki arkadaşın maceraları anlatılıyor.

1930: What Made Her Do It? – Shigeyoshi Suzuki

Filmde babası tarafından amcasının evine gönderilen bir kızın, yalnızlığı ve ötekilenişi anlatılıyor.

1931: The Neighbour’s Wife and Mine – Heinosuke Gosho

Hikayesini tamamlamak için dikkatini dağıtan her şeyden kurtulan bir yazar, yandaki caz partisinin çekiciliğine karşı koyamaz...

1932: I Was Born, But… – Yasujiro Ozu

İki küçük kardeş kendi mahallelerinde çocuklardan oluşan bir çetede liderliği ele geçirir ve olaylar gelişir...

1933: Japanese Girls at the Harbour – Hiroshi Shimizu

Birbirlerini çok seven ve her şeyi birlikte yapan iki kız arkadaştan biri, bir çocuğa aşık olur. Arkadaşlıkları yavaş yavaş sarsılan kızlar birbirlerinden uzaklaşır.

1934: Our Neighbour, Miss Yae – Yasujiro Shimazu

Bir hukuk öğrencisi olan Keitaro ile liseli Yaeko hem komşu hem de arkadaştır. Aralarındaki yakınlık zamanla yoğunlaşır ancak tam bu sırada Yaeko'nun kız kardeşi eşinden ayrılarak eve geri döner. Üstelik Keitaro'ya kur yapmaya başlar...

1935: Wife! Be like a Rose! – Mikio Naruse

Filmde genç bir kadının, annesinin söylediğine göre onları başka bir kadın için terk eden babasını bulmak için çıktığı yolculuğu anlatılıyor.

1936: Sisters of the Gion – Kenji Mizoguchi

Koyoto'nun Gion şehrine geyşalık yapan iki kız kardeş çok zor şartlarda yaşamaktadır. Kardeşlerden biri, kendini iflas etmiş bir iş adamına adar. Diğer kardeşin ise ablasından kurtulmak için çeşitli planları vardır.

1937: Humanity and Paper Balloons – Sadao Yamanaka

Birbirine tamamen zıt karakterli iki komşu, güçlü bir samuray ve adamlarının işine karışınca olaylar gelişir...

1938: Fallen Blossoms – Tamizo Ishida

Filmde Kyoto'daki bir geyşa evinde çalışan kadınların yaşamı konu ediniyor.

1939: The Story of the Last Chrysanthemums – Kenji Mizoguchi

1885 yılında Tokyo'da geçen hikayede ünlü bir Kabuki sanatçısının oğlu olan Kikunosuke Onoe'nin hayatına konuk oluyoruz. Babasının kariyerindeki başarısını kendi kariyerinde de elde etmeye çalışan Onoe'ye sahnedeki performansından ötürü övgülerini sunan çevresi, esasında onun başarısız bir sanatçı olduğunun farkındadır. Sanata yeteneğinin olmadığı arkasından konuşulan bir gerçektir. Bir gün evlerinde bakıcı olarak çalışan Otoku, ona gerçekleri açıklar ve kendini bu alanda geliştirmesi gerektiğini söyleme cesaretini bulur. İkisi arasındaki yakın ilişki Onoe'nin ailesi tarafından şüpheyle karşılanır ve olası bir skandalı engellemek adına Otoku'nun işine son verilir. Olaylar ise Onoe'nin peşisıra şehri terk etmesiyle farklı bir yöne doğru evrilmeye başlar.

1940: Spring on Leper’s Island – Shiro Toyoda

Cüzzamla mücadele eden hastaların tutulduğu adaya bir kadın doktor gelir. Hikayede kadın doktorun yaşadıklarına odaklanılıyor.

1941: Ornamental Hairpin – Hiroshi Shimizu

Bir asker kırsal bir kaplıcada gezinirken ayağına saç tokası batar. Asker çok geçmeden tokanın sahibi kıza kendini fena halde kaptırır...

1942: The War at Sea from Hawaii to Malaya – Kajiro Yamamoto

Pearl Harbour saldırısını anlatan bu savaş filminde olaylara farklı bir açıdan yaklaşılıyor.

1943: The Life of Matsu the Untamed – Hiroshi Inagaki

İyi kalpli ve yoksul Matsu, yaralanan bir çocuğa yardım eder ve onun ebeveynleri tarafından işe alınır.

1944: Army – Keisuke Kinoshita

Army adlı savaş filminde dul bir kadının, hasta oğlunu orduya katılacak kadar iyi yetiştirip güçlendirmesi ve sonrasında yaşananlar anlatılıyor.

1945: Momotaro, Sacred Sailors – Mitsuyo Seo

Japon halkına, Japonya'nın Güney Pasifik'teki zaferlerini göstermek için çekilen bu propaganda animasyon filmi; okul çağındaki çocukların orduya katılıp Japonya'nın düşmanlarına karşı savaşmasını konu alıyor.

1946: Utamaro and His Five Women – Kenji Mizoguchi

Utamaro adlı yetenekli bir ressam, sanatını, kadınların güzelliğini göstermekte buluyor. Modellerini genellikle genelevlerden bulan sanatçı, bazen başını belaya sokuyor...

1947: The Ball at the Anjo House – Kozaburo Yoshimura

Japonya'nın savaşı kaybetmesinden sonra varlıklı bir aile olan Anjo ailesi de lüks yaşamlarından vazgeçmek zorunda kalıyor. Filmde savaş sonrası yıkım, aile ilişkileri gibi kavramlar irdeleniyor.

1948: Children of the Beehive – Hiroshi Shimizu

Savaştan sonra ülkesine dönen ve yetim olan isimsiz bir asker, kendisi gibi yetim olan çocukları kanatları altına alır ve olaylar gelişir...

1949: Late Spring – Yasujiro Ozu

27 yaşındaki Noriko, hala dul babasıyla aynı evde yaşamaktadır. Herkes onu evlenmeye ikna etmeye uğraşsa da Noriko sadece babasıyla ilgilenmek ister.

1950: Rashomon – Akira Kurosawa

Rashômon'da ormanda tesadüf eseri bir adamın kanlar içerisindeki cesedi fark edilir. Adamın, olayın başka bir faili olan karısı da tecavüze uğramıştır. Bu olayın şahidi olan yalnızca üç kişi vardır... Bunlardan biri bir gezgindir, diğeri bir oduncudur, sonuncusu ise bir hayduttur. Artık geriye her birinin hikayesini ayrı ayrı dinlemek kalmıştır. Ancak tüm bu hikayeler birbiriyle çelişmekte ve olaya dair bulanık olmayan bilgiler verememektedirler. Aralarından birisi kesin olarak gerçeği anlatmamaktadır; ancak bu hangisidir?

Akira Kurosawa'nın erken dönem başyapıtlarından biri olan Rashomon'u, büyük ustanın Yurttaş Kane'den etkilenerek çektiği rivayet edilmiştir; ancak Kurosawa filmi çektiği dönemde henüz Orson Welles'in başyapıtını izlememiştir.

1951: Repast – Mikio Naruse

Osaka'da küçük bir yerde yaşan genç bir kadın, evliliğinden çok sıkılmıştır. Sadece kocasına yemek yaparak ve evi temizleyerek geçen yaşamı onu günden güne yıpratır.

1952: The Life of Oharu – Kenji Mizoguchi

Filmde artık 50'li yaşlarında olan fahişe Oharu'nun hayatının iniş çıkışları, toplumun ona karşı zulmü ve hayatta kalma mücadelesi anlatılıyor.

1953: Tokyo Story – Yasujiro Ozu

www.moma.org

Tokyo Story, çocuklarını ziyaret eden yaşlı bir çiftin hikayesini anlatıyor. Dönüşmekte ve batılılaşma yolundaki Japonya'nın taşra kentlerinden birinde yaşayan yaşlı karı-koca, uzun zamandır kendilerinden ayrı yaşamakta olan çocuklarını ziyaret etmek için başkent Tokyo'ya doğru uzun bir yolculuğa çıkarlar. Çeşitli beklentilerle ve umutlarla çıkılan bu yolculuk, Tokyo'ya vardıklarında çocukları tarafından ilgisizce karşılanmalarıyla son bulur. Başkentte geçirdikleri zaman boyunca yaşlı çiftin çocukları kendi aileleri ve iş hayatları gibi nedenlerle sürekli meşguldürler ve bu yoğunluklar nedeniyle anne-babalarına gereken ilgiyi gösterememektedirler. Bu süreçte yaşlı çiftle ilgilenen tek kişi savaşta ölen oğullarının dul karısı olur. Kırgın olarak evlerine geri dönen anne-baba, acı bir haberle tüm çocuklarını tekrardan toparlayacaktır.

1954: Seven Samurai – Akira Kurosawa

Yedi Samuray, haydutların saldırdığı fakir bir köyü korumaya çalışan samurayların hikayesini anlatıyor. Usta Samurai Kambei’nin cesareti ve fedakarlığına şahit bir grup köylü ondan sürekli olarak haydutlardan köylerini korumasını isterler. Kambei bu isteği herhangi bir çıkarı olmamasına rağmen kabul eder ve ilk olarak kısa süre sonra müridi olan genç samurai Katsushiro’yu, ardından da güç kullanmaya meraklı bir samurai olarak görünen, fakat sonradan bir çiftçinin oğlu olduğu ortaya çıkan Kikuchiyo’yu yanına alır.Takımına dört yeni samurai daha ekleyerek köyü savunmaya girişen Kambei köylüler tarafından heyacanla karşılanır,herkesin sevgisini kazanır; bir süre sonra onlara kendilerini savunmayı öğretmeye başlar. Bu arada haydutlar köyün sınırlarında dolaşmakta ve yeni saldırıları için uygun bir zaman kollamaktadırlar... 

Akira Kurosawa’nın kariyerinin doruk noktası olarak görülen Yedi Samuray üç saati geçen uzunluğuna rağmen özellikle zamanında kaliteli örneklerine rastlamanın zor olduğu savaş ve 'aksiyon' sahneleri en dikkatsiz seyircinin bile ilgisini ayakta tutacak pek çok detay içerirken bir yandan da anlattığı hikayenin bütünlüğünden ve sinematografik kaliteden ödün vermeyen bir başyapıt.

1955: The Eternal Breasts – Kinuyo Tanaka

İki çocuk annesi ve sadakatsiz bir adamın eşi olan Fumiko; boşanma, başarılı bir edebi kariyerin başlangıcı ve ciddi bir hastalıkla aynı dönemde karşılaşır. Fumiko'nun edebiyatına hayran olan genç bir gazeteci, onun bu zorlu günlerine eşlik eder ve tutkulu bir yakınlaşma yaşanır.

1956: Crazed Fruit – Ko Nakahira

Yaz aylarını egzotik bir kumsalda geçiren iki kardeş, aynı kadına ilgi duymaya başlar ve olaylar gelişir...

1957: A Sun-Tribe Myth from the Bakumatsu Era – Yuzo Kawashima

Filmde becerikli bir dolandırıcının, hayatta kalabilmek için rakip fahişeleri, asi samurayları ve bir genelevin diğer sakinlerini kurnazlıkla alt etmeye çalışması anlatılıyor.

1958: Giants and Toys – Yasuzo Masumura

Filmde üç rakip şeker şirketi arasındaki kıyasıya rekabet anlatılıyor.

1959: Fires on the Plain – Kon Ichikawa

1945 yılında Filipinler cephesinde geri çekilen askerlerin hikayesidir. Kıdemli er Tamura’nın gözünden anlatılır. Geri çekilirken yaşanan açlık, umutsuzluk ve en önemlisi giderek insanlıktan çıkan askerlerin öyküsüdür.

1960: The Naked Island – Kaneto Shindo

Filmde kurak, güneşte kavrulmuş bir adanın tek sakinleri olan küçük bir ailenin yaşam mücadelesi anlatılıyor.

1961: Bad Boys – Susumu Hani

Bad Boys'ta küçük suçlara sürüklenen, tutuklanan, hapsedilen, ıslah edilen ve serbest bırakılan genç bir adamın üstünden mahkumların gerçek hikayeleri ve deneyimleri anlatılıyor.

1962: Harakiri – Masaki Kobayashi

Japonya’nın 1600′lü yıllardaki feodal döneminde klanlar [aşiretler] arasında vuku bulan savaşlar yüzünden birçok insan sefalet çekmektedir. Her klanın samurayları mevcuttur ve dağılan klanların savaşmaktan başka bir şey bilmeyen efendisiz kalmış samurayları [roninleri] bu belirsizlik ortamında hayatlarını idame etmekten yoksundur.

1963: The Insect Woman – Shohei Imamura

Köyde yaşayan ve tarlada çalışan 1918 doğumlu Tome, babasının tacizine uğramıştır. Evlenir, bir kızı olur. Savaşın tüm yıkıcı etkilerini yaşar. Bir Amerikan üssüne hizmetçi olarak girer, fahişeliğe başlar. Her şeye rağmen mücadeleye devam eder...

1964: Woman of the Dunes – Hiroshi Teshigahara

Maceracı entomolojist ve eğitmen Junpei Niki, yapacağı bir araştırma için kumda yaşayan böcekleri toplamak için uzak bir sahil bölgesinde gezintiye çıkar. İşlerini bitirdikten sonra dönüş için bineceği son otobüsü kaçırır ve yöre halkının yönlendirmesiyle geceyi genç bir kadının evinde geçirme kararı alır. Bu ev bir kum çukurunun tam ortasında yer almaktadır ve sadece merdiven yoluyla ulaşımı mümkündür. Junpei genç kadınla konuştukça, kadının kocasını ve çocuğunu bir kum fırtınası nedeniyle kaybettiğini ve cesetlerinin halen daha bulunamadığını öğrenir. Ertesi sabah gitmek için yola koyulduğunda merdivenin yerinden alındığını ve evden çıkabilmek için hiçbir yolun olmadığını fark eder. Junpei Niki artık, sırlarla dolu bu kasabada yürütülen büyük bir planın parçası olmuştur...

1965: A Fugitive from the Past – Tomu Uchida

1947'de yıkıcı bir tayfun sırasında cinayetli bir soygun yaşanır. Film suçluların 10 yıl sonra geçmişleriyle nasıl yüz yüze geldiklerini anlatan modernist dedektif destanı sunuyor. Ayrıca savaş sonrası Japonya'ya bakan sosyal soruşturma niteliğinde.

1966: Silence Has No Wings – Kazuo Kuroki

Film bir tırtılın, tırtıl olarak Japonya'nın güneyindeki Nagazaki şehrinde başlayan ve kelebek olarak Hokkaido şehrinde son bulan yolculuğunu merkeze alıyor. Sadece Nagazaki'ye özgü bir tür olan kelebeği Hokkaido'da yaşayan küçük bir çocuk yakalıyor ve olaylar gelişiyor.

1967: Branded to Kill – Seijun Suzuki

Kötü gelişen bir görev sonrası bir tetikçi, kendini örgütüyle ve özellikle de gizemli ve tehlikeli bir kiralık katille çatışırken bulur.

1968: Death by Hanging – Nagisa Oshima

Kara komedi tarzındaki filmde idam mahkumu bir Korelinin, infazdan kurtuluşu ve sonrasında cellatların durumu ele alış şekli anlatılıyor.

1969: Funeral Parade of Roses – Toshio Matsumoto

Japon sinemasının önemli isimlerinden, deneysel filmleri ve videolarıyla bilinen yönetmen Toshio Matsumoto’un ilk uzun metraj filmidir. Film, Japonya’da Eddie ve diğer travestilerin sorunlarına, davalarına değinir. Matsumoto filmde, iki transseksüel karakter olan Eddie ve Leda’yı filminde oynatmak isteyen bir yönetmenin hikâyesini anlatıyor.

1970: Eros + Massacre – Yoshishige Yoshida

İç içe geçmiş iki hikaye... İlki, anarşist Sakae Osugi'nin 1920'lerde üç kadınla ilişkisini anlatan biyografisidir. İkincisi ise 1960'larda Osugi'nin teorilerini araştıran iki öğrenciyi merkez alıyor.

1971: Throw Away Your Books, Rally in the Streets – Shuji Terayama

Film, tüm toplumun refah arayışına hapsolduğu bir zamanda fakir bir ailenin dağılmasını gösteriyor. Ailenin küçük oğlu, toplumsal rutinden kaçmak, bağımsızlığını sağlamak ve hayatın maceralarını yaşamak için hırslı olsa da çabaları kısa sürede yerini hayal kırıklığına bırakır.

1972: Female Convict Scorpion: Jailhouse 41 – Shunya Ito

Matsu adlı mahkum, kendisi gibi altı mahkumla birlikte hapisten kaçar. Ancak onu ne pahasına olursa olsun öldürmek isteyen intikamcı gardiyan liderliğindeki diğer gardiyanlar peşine düşer.

1973: Battles without Honour and Humanity – Kinji Fukasaku

Filmde, savaş sonrası Japon karaborsasının şiddetli kaosu sırasında, Shozo Hirono adlı genç bir gangsterin, vicdansız patronlar arasındaki hızlı güç değişimlerine ayak uydurma uğraşı anlatılıyor.

1974: Sandakan No. 8 – Kei Kumai

Filmde, bir gazetecinin, 20. yüzyılın ilk yarısında Japonya dışında Asya'da çalışan birçok Japon kadın gibi fuhuşa zorlanan yaşlı bir kadınla yaptığı röportaj anlatılıyor.

1975: The Shiranui Sea – Noriaki Tsuchimoto

Filmde Japonya'nın Shiranui Denizi'nde bir gübre ve kimya şirketi olan Chisso tarafından zehirlenen balıkçıların hayatta kalma mücadeleleri anlatılıyor.

1976: Watcher in the Attic – Noboru Tanaka

Tokyo'da bir pansiyon sahibi, çatısının altında gerçekleşen tuhaf yakın karşılaşmaları gözetlemeye çok heveslidir. Bir gün bir fahişenin müşterisini öldürdüğünü görür ve ruh eşini bulduğuna karar verir.

1977: The Yellow Handkerchief – Yoji Yamada

Filmde tesadüfen bir araya gelen ve yavaş yavaş birbirlerinin hayatlarını etkileyen üç farklı karakterin yolculuğu anlatılıyor.

1978: The Demon – Yoshitaro Nomura

Sokichi, uzun zamandır sevgilisi olan Kikuyo'ya üç küçük çocuğunun bakımı için yeterli parayı sağlamayı bırakır. Kikuyo çocukları Sokichi ve Oume'ye bırakarak ortadan kaybolur.

1979: The Man Who Stole the Sun – Kazuhiko Hasegawa

Japon bir fen bilgisi öğretmeni, ev yapımı bir atom bombası yapar ve Rolling Stones konseri de dahil olmak üzere garip talepleri karşılanmadığı takdirde bombayı kullanacağını söyler.

1980: Zigeunerweisen – Seijun Suzuki

Filmde bir askeri akademide gergin bir profesör olan Aochi ve eski meslektaşının aşk üçgenleri ve yaşayanların ve ölülerin dünyaları arasındaki gerçeküstü karşılaşmaları anlatılıyor.

1981: Muddy River – Kohei Oguri

Filmde İkinci Dünya Savaşı'ndan 10 yıldan kısa bir süre sonra Japonya'nın Osaka kentinde birbirinden farklı iki çocuğun öğrendiği hayat dersleri anlatılıyor.

1982: I Are You, You Am Me – Nobuhiko Obayashi

9. sınıf öğrencileri Kazuo (erkek) ve Kazumi (kız), Japonya'da küçük bir sahil kasabasındaki bir tapınağa gelirler. Doğaüstü müdahale yoluyla, zihinleri ve bedenleri değiştirilir ve ortaokul hayatının baskılarından kurtulmaya çalışırken sonuç, dokunaklı bir ergenlik komedisine dönüşür.

1983: The Family Game – Yoshimitsu Morita

Filmde birbirine uç karakterli aile bireylerinin iletişimi anlatılıyor. Özellikle ailenin en küçük oğlu, kendisini eğitmesi gereken bir öğretmene ihtiyaç duymaktadır.

1984: The Funeral – Juzo Itami

Ana karakterimizin kayınpederi beklenmedik şekilde hayatını kaybeder. Onun için üç gün sürecek bir cenaze töreni düzenlenir ve olaylar gelişir.

1985: Fire Festival – Mitsuo Yanagimachi

Bir Japon sahil kasabası yakınlarındaki dağlarda yaşayan huysuz bir oduncu olan Tatsuo, planlı bir turist tema parkı için arazisini satmayı reddeder. Tatsuo projeye karşı çıkan tek sakindir.

1986: To Sleep So as to Dream – Kaizo Hayashi

Artık yaşlanan bir sessiz film oyuncusu, kayıp kızı Bellflower'ın izini sürmek için özel bir dedektif ve onun tuhaf ama yardımsever asistanını tutar. İkili, kaçıranların ve kızın yerini bulana kadar bir dizi tuhaf ve belirsiz ipucunu takip eder.

1987: The Emperor’s Naked Army Marches On – Kazuo Hara

Filmde İkinci Dünya Savaşı'nda Japonya'nın Yeni Gine seferinde gazi olan Kenzo Okuzaki'nin, birkaç asker arkadaşının garip ölümlerinden sorumlu eski subayların izini sürmesi konu ediniyor.

1988: Akira – Katsuhiro Otomo

Sene 2019... Dünya Savaşı esnasında esrarengiz bir silah Tokyo'yu yerle bir etmiştir ve bunun üzerinden tam 30 sene geçmiştir. Tokyo'nun yerine inşa edilen Neo-Tokyo, teknoloji çağının tüm gerekliliklerini yerine getirmektedir. Mafya ve terör ise bu şehrin damarlarına sızmıştır. Artık şehre hükmeden bu devasa kaosu engellemenin, ya da onun hızını kesmenin, hiçbir yolu yoktur. İki eski dost olan Tetsuo ve Keneda, çeteleriyle birlikte gizli bir askeri üsse girmeyi başarır. Ancak biri yakalanır ve deneylerde denek olarak kullanılmaya başlanır. Bunun üzerine kazandığı güçleri, kendi istekleri doğrusunda kullanacaktır.

1989: Tetsuo: The Iron Man – Shinya Tsukamoto

Tetsuo filminde metal fetişisti, tuhaf bir adamın öyküsüne tanık oluyoruz. Hikayenin başkarakteri vücudunun tamamını metalle donatmayı takıntı haline getirmiş biridir ve bir gece dolanırken yanında sevgilisi olan Japon bir adamla kavgaya tutuşunca son derece tuhaf bir durum yaşanır. Başkarakterimiz oldukça tuhaf semptomlar yaşamaya başlar, vücudu yavaş yavaş, adım adım metale dönüşmektedir. Daha sonrasında yaşadığı kazalardan da hiç yara almadan kurtulan adam, kurbanların korkulu rüyası haline gelir. 'Demir canavar' olmaya doğru hızla ilerlerken, bu korkunç lanetten bir an önce kurtulabilmek çözüm yolları aranmaya başlanır...

1990: The Cherry Orchard – Shun Nakahara

Cinsiyet rolleri açısından çok esnek olan bir grup kız öğrenci, lisenin yıldönümünü Chekov'un oyununu sahneleyerek kutlamaya hazırlanırlar.

1991: Only Yesterday – Isao Takahata

27 yaşındaki Taeko, Tokyo’da yaşayan yalnız bir bayandır. Şehirden bir süreliğine uzaklaşmak isteyen Taeko, uzakta yaşayan üvey kız kardeşinin yanına gitmeye karar verir. Buraya gelince huzuru bulan Taeko, çocukluk anılarına geri döner. Eski hatıralarını yeniden yaşamaya başlayan kadın, kariyerine ve özel hayatına dair önemli kararlar alması gerektiğini fark eder.

1992: Porco Rosso – Hayao Miyazaki

Birinci Dünya Savaşı’nda İtalyan Hava Kuvvetleri'nde görev yapmakta olan Porco Rosso (Kurenai no buta) bir hava çatışmasında bilinmeyen bir nedenle domuza dönüşür. Birliğine dönmez ve hava kuvvetlerinde yaptığı işi bırakır. Hava korsanlarını avlayıp karşılığında da ödül almaya başlayan Porco yeni işini bulmuştur ve halinden memnundur. Fakat Amerikalı bir hava korsanı olan Curtis ona meydan okuyup uçağını düşürünce işler kızışır. Ayrıca bir yandan da İtalya’da olduğu bilgisini alan, faşist rejim yanlısı olmuş eski bir arkadaşının tehdidi ile karşı karşıyadır. Ya orduya geri dönecek ya da öldürülecektir.

1993: Sonatine – Takeshi Kitano

Çok yüzlü Japon Çılgını Takeshi Kitano'nun dördüncü filmi 'Sonatine', daha önceki işleri üzerine özetlenmiş kısa bir caz teması gibi görünüyor, cehenneme tek gidiş biletiyle delidolu Yakuza'nın öyküsü, rastlantısal bir şiddete karışır. Film, düşünmeye iten bir güldürü ile birden patlak veren şiddetin bir karışımıdır ve hayat yorgunu bir romantizm içerir.

1994: Katatsumori – Naomi Kawase

Naomi Kawase, koruyucu annesinin evinden taşınmaya hazırlanırken hissettiği sevgiyi, kaybı ve yalnızlığı filme aktarıyor.

1995: Like Grains of Sand – Ryosuke Hashiguchi

Ito, en iyi arkadaşı saf Yoshida'ya aşık olan bir lise son sınıf öğrencisidir. Ito, onunla olan arkadaşlığını bozmaktan korkarken Yoshida, karanlık bir sır barındıran yeni öğrenci Kasane'ye kalbini kaptırır.

1996: Shall We Dance? – Masayuki Suo

Shohei Sugiyama, bir gün banliyö trenindeyken bir dans okulunun penceresinden güzel ve genç Mai'yi görür. Tipik sorunları olan bu Japon iş insanının hayatı bu anlık gelişmeyle değişir.

1997: Cure – Kiyoshi Kurosawa

Korkunç bir cinayet dalgası Tokyo'yu kasıp kavurur. Cinayetlerdeki tek bağlantıyı takip eden bir dedektif, bu anlaşılmaz terör dalgasını sona erdirmeye çalışır.

1998: Ring – Hideo Nakata

Gizemli bir video, onu izleyen herkesin ölümüne sebep olmaktadır. İzleyici mevcut gizemi çözene dek de bu böyle sürüp gider. Videoyu izleyen herkes yedi gün sonra ölür. Bu konuya dair söylentiler her tarafa yayılır. Bu konuyu incelemek isteyen bir gazeteci aslında anlatılanlara pek inanmaz ancak çok geçmeden kendisini korkunç bir oyunun orta yerinde bulur. Japonya’nın Stephen King’i sayılan yazar Koji Suzuki’nin aynı adlı romanından uyarlanan film, Japon sinema tarihinin en çok hasılat getiren filmleri arasındadır. Ardından devam filmleri de çekilmiştir.

1999: Audition – Takashi Miike

Aoyoma, 7 yıl önce veda ettiği karısından beri hiçbir kadınla birlikte olmamıştır. Yakın bir arkadaşı halen depresyonda olan bu adamı kurtarmak için ilginç bir plan yapar. Bir tv şovu için bir mülakat hazırlıyormuş gibi yaparak Aoyama'ya uygun bir eş bulacaktır. Birçok adaydan sonra Asami adında oldukça güzel bir kadın kendini gösterir. Aoyama, ikna olmuş gibidir. Ancak bambaşka planları olan Asami, başka bir gezegenden gelmiş gibidir.

2000: Eureka – Shinji Aoyama

Sıcak bir yaz sabahı bir otobüs kaçırılır. Bu katliamdan sadece üç kişi hayatta kalır. Aradan geçen iki yıl sonra, hayata yeniden bağlanmak için mücadele eden üçlü bir anda yolculuğa çıkarlar.

2001: Spirited Away – Hayao Miyazaki

Ruhların Kaçışı, Japon animasyon üstadı Hayao Miyazaki’nin en değerli yapıtlarından biri. Film, küçük Chihiro ve ailesinin yeni bir kasabaya taşınmalarıyla açılır. Yolculuk esnasında yolda gördükleri bir tünele dikkat eden aile, tünelin içerisinden geçtiklerinde karşılaştıkları fantastik dünyanın içerisinde büyülenirler. Ancak bu kasabada yolunda gitmeyen bir şeyler vardır, bu büyü kısa bir zaman sonra bozulacaktır. Ailesini kaybeden küçük Chihiro, babasını kurtarmak için korku dolu bir maceraya atılacaktır.

Animasyon türünün en önemli örneklerinden biri olan film, 75. Akademi Ödülleri’nde En İyi Animasyon dalında Oscar’a; 52. Berlin Film Festivali’nde ise Altın Ayı ödülüne layık görülmüştür. Film, Japon sinema tarihinin en başarılı filmi olarak da kırılması güç bir rekoru elinde tutuyor.

2002: The Twilight Samurai – Yoji Yamada

Iguchi Seibei, 19. yüzyılın ortalarında samuraylık sisteminin son günlerini yaşadığı bir dönemde, ufak bir köyde yaşayan düşük rütbeli bir samuraydır. Hayatının aşkına kavuşamamasının yanı sıra, hasta annesi ve kızına da bakmak zorundadır.

Diğer samuraylar, gecelerini kahramanlıklarıyla övünüp içki içerek geçirirken; Sebei, hava kararır kararmaz, evine gidip aslında kadınların yapması gereken işlerle ilgilenmek zorundadır. Her ne kadar çocukluğundan beri aşık olduğu Tomoe'nin eski kocasını tahta bir kılıçla yenip köylülerin gözüne girmiş olsa da; o hala kadın işleri yapan bir alacakaranlık samurayıdır. Bir gün Seibei'ye, aşirete karşı gelen güçlü bir samurayı yok etme görevi verilir. Alacakaranlık samurayı için onurunu kurtarmanın vakti gelmiştir.

2004'te En İyi Yabancı Film dalında Oscar'a aday olmasının yanı sıra Hong Kong Film Festivali'nde En İyi Asya Filmi seçilen yapıtın yönetmeni Yoji Yamada

2003: Wild Berries – Miwa Nishikawa

Filmde, uçarı oğulları Shuji uzun bir aradan sonra eve döndükten sonra dengesizleşen bir ailenin yaşadıkları anlatılıyor.

2004: Nobody Knows – Hirokazu Koreeda

Dört çocuk Tokyo'da kim olduklarından habersiz, anneleriyle beraber yaşamaktadırlar. Her birinin farklı babaları vardır ancak bunun farkında değillerdir. Hayatlarında okula bile gitmemişlerdir. Sadece birbirleriyle olan iletişimlerini muhafaza ederek hayatlarına devam etmektedirler. Bir gün anneleri onları terk eder. Ardında ise yalnızca bir not ve biraz para bırakmıştır. Artık çocukların kendi mücadeleleri başlayacak gibi görünmektedir.

2005: Linda Linda Linda – Nobuhiro Yamashita

Bir kız müzik grubu, okuldaki festivalde sahne almak için öncelikle şarkı çalıp söylemeyi öğrenmelidir...

2006: Paprika – Satoshi Kon

Yalnızca ruh doktorlarının kullandığı bir icat olan özel makine, kimliği belirlenmeyen kişiler tarafından çalınır. Bu makinenin özelliği, onu kullanarak doktorların, hastalarının bilinçaltlarına ve rüyalarına erişebilmesi ve burada olup bitene tanık olabilmesidir. Haliyle durum oldukça tehlikelidir. Yanlış ellerde olan makine yüzünden insanlığın rüyaları ortaya çıkacak ve gerçekliklerin yerini bu rüyalar almaya başlayacaktır. Genç ve idealist terapist Paprika'ya düşen ise bu kabusu sonlandırmaktır. 

Paprika gerek orijinal hikayesi gerekse çarpıcı kurgusuyla oldukça dikkat çeken bir yapıt.

2007: United Red Army – Kôji Wakamatsu

Japonya’nın en radikal ve olaylı örgütlerinden biri olan Kızıl Ordu’nun eylemleri bu uzun filmde detaylı bir şekilde gözler önüne seriliyor. Heyecanlı bir gençlik hareketinin silahlı eğitimin ardından Japonya’yı birbirine katan kanlı olaylara imza atan bir örgüte dönüşmesi filmin merkezinde yer alıyor.

Japon sinemasının efsanevi isimlerinden Wakamatsu, kendi deneyimlerini uzun araştırmalarla birleştirerek hazırlamış filmini. Yapım 190 dakikalık süresine rağmen gösterildiği festivallerde büyük ilgi gördü.

2008: Love Exposure – Sion Sono

Toplumsal normlardan dolayı ruhsal olarak tacize uğramış üç birey bir aşk üçgenine hapsolur. Katolik olan Yuu gerçek aşkı aramaktadır ve kendini Yoko’yu keşfedene kadar halka açık yerlerde mayolu kadınların fotoğrafını çekerken bulur. Yoko Yuu’yu kendisinin kutsal bakiresi olarak görmektedir. Yoko erkek karşıtı ve geleneksel aile yapısına bağlı olmayan biridir. Annesinin Yuu’nun babası ile evleneceğini öğrenir. Koike ise gerçek bir günahkar ve beyin yıkayan bir mezhebin bölgesel lideridir. Yuu’nun ailesini kendi mezhebine katmak için bir plan yürütmektedir. Koike’nin yaptıkları sonrasında herkesin hayatı inanç dolu bir sokak kavgasında kesişir.

2009: Summer Wars – Mamoru Hosoda

Dünyadaki tüm insanların zamanlarını Oz adındaki bir sanal ortamda tükettiği bir gelecekte; matematik dehası lise öğrencisi Kenji Koiso bu sistemini yarı zamanlı programlayıcılarından biri olarak çalışmaktadır. Bir gece, Kenji'nin telefonuna e-mail ile bir matematik problemi düşer ve matematik dehası Kenji dayanamayarak bu soruyu çözer. Ancak kısa zamanda gerçek ortaya çıkar: Bu problemin çözülmesi, paralel bir evrenin Dünya ile çarpışmasına neden olacaktır..

2010: Villain – Lee Sang-il

Monoton bir yaşam süren Yuichi ve Mitsuyo, karşılaşınca hemen aşık olurlar. Ancak Yuichi'nin Mitsuyo'dan sakladığı bir sır vardır: Yuichi'nin, cesedi sadece birkaç gün önce bulunan bir kadını öldürdüğünden şüphelenilmektedir...

2011: I Wish – Hirokazu Koreeda

Hirokazu Kore-Eda'nın çocukluk arzuları ve hayali maceraları konu alan tatlı bir hikayesi olan Bir Dilek Tuttum, parçalanmış bir aileyi ve iki çocuğu izliyor. 12 yaşındaki Koichi ve küçük kardeşi Ryunosuke'nin anne ve babası boşanmıştır. Kardeşler de farklı şehirlere gitmek zorunda bırakılmışlardır. Koichi'nin tek dileği, ailesinin tekrar biraraya gelmesidir. Bunun gerçekleşmesi için de iki kardeş, zıt yönlerde giden iki trenin teğet geçtiği anı yakalamaya ve tam o anda bu dileklerini dilemeye karar verirler. Yönetmen Kore-Eda, saf ve iyimser çocukluk hayallerine dair yepyeni bir hikaye anlatırken, daha iyi bir yaşam arayışına da devam ediyor.

2012: Flashback Memories 3D – Tetsuaki Matsue

Japonya'dan ünlü bir didgeridoo (bir müzik aleti) sanatçısı, araba kazası sonucu didgeridoo'nun ne olduğuna dair hafızasını kaybeder. Filmde sanatçının geçmiş, bugünü ve geleceği anlatılıyor.

2013: Tale of Iya – Tetsuichirô Tsuta

Bir tünel inşaatı projesi Japonya'nın son el değmemiş bölgelerinden birinin doğal düzenini tehdit eder. Ancak yaşlı bir adam ve torunu Haruna'nın mütevazı yaşam tarzı, bu felaketin önüne geçebilir.

2014: The Light Shines Only There – Mipo Oh

Travma geçiren bir adam, amaçsızca yollarda sürüklenmekte, günlerini unutarak geçirmektedir. Ve bir gün en yakın arkadaşının kız kardeşine aşık olur...

2015: Happy Hour – Ryûsuke Hamaguchi

Üçü evli, biri boşanmış, 30'lu yaşlarındaki dört kadın birbiriyle çok yakındır. Ancak bir gün aralarından biri kaybolur...

2016: Harmonium – Kôji Fukada

Toshio, Yasaka’yı atölyesinde çalıştırmak için işe alır. Ancak hapisten yeni çıkmış bu yaşlı eski dost, zamanla Toshio’nun aile yaşamına burnunu sokmaya başlar. Başrollerini Mariko Tsutsui, Tadanobu Asano ve Kanji Furutachi’nin paylaştığı Harmonium bir Koji Fukada filmi.

2017: Hanagatami – Nobuhiko Obayashi

Nobuhiko Obayashi, filminde savaşın kaosuyla kuşatılmış gençliğin saflığının hikayesini anlatıyor.

2018: Shoplifters – Hirokazu Koreeda

Osamu ve ailesi hırsızlık yaparak geçinmektedir. Yine bir gün Osamu ve oğlu bir marketten yiyecek bir şeyler çalıp eve dönerlerken küçük bir kıza rastlarlar. Kız dondurucu soğukta dışarıda kalmıştır. Aile küçük kızı evlerine almayı pek istemez fakat yaşadığı sıkıntıları öğrendiklerinde onunla ilgilenmeye karar verirler. Küçük kız kısa sürede ailenin neşesi haline gelir. Onlar hayatta kalabilmek için suç işleyerek zar zor para kazansalar da, küçük kızla birlikte mutlu bir yaşam sürerler. Fakat gizli bir sırrın ortaya çıkması ailenin ve küçük kızın hayatını tamamen değiştirir.

2019: Domains – Natsuka Kusano

Aki ve Naolo, çocukluk arkadaşı olan yetişkinlerdir. Aile hayatına karışmış olan Naoko, iyi bir eş ve bir kıza sahiptir. Aki ise bekardır ve yaşadığı kişisel bir kriz işinden ayrılmasına neden olur. Aki, Naoko’nun yokluğunda onun kızı ile ilgilendiği bir gün, büyük bir trajedi yaşanır. Yaşanan felaketin ardından Aki, arkadaşının kızının ölümünden sorumlu olur.

2020: Wife of a Spy - Kiyoshi Kurosawa

Japonya’da tüccarlık yapan Yusaku Fukuhara, Mançura’da hayatının değişmesine neden olacak kötü bir olaya şahit olur. Bunun ardından Mançura’ya gitmek için karısını terk eder. Karısı, kocasının bu isteğinin nedenini anlamaz ve kendisini aldattığından şüphelenir.

2021: I Fell in Love Like A Flower Bouquet - Nobuhiro Doi

Tokyo'da bir tren istasyonunda tanışan iki genç, tutkulu bir aşka yelken açar...

Bu içerikler de ilginizi çekebilir;

Büyüleyici Japon Sinemasından Kıyıda Köşede Kalmış 14 Sağlam Film
Uykuların Haram Olmasını İstiyorsanız Mutlaka İzlemeniz Gereken Japon Sinemasından 27 Korku Filmi
Uzak Doğu Korku Sinemasından Ayırdığınız Vakte Değecek Birbirinden Ürkütücü 20 Film

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
YORUMLAR
22.08.2021

iki dislike :D? peki, emek ve hayal gucunun anlamini bilmiyorsunuz olarak sayacagim

22.08.2021

Bu kadar emek verilmiş bir işe neden dislike verir bir insan? Nedir beğenmediğiniz. Mesela şu yıl için şu film olmalıydı bence diyebilirsiniz. Anlarım ama bu kadar kötü kalpli olmaya gerek var mı?

06.09.2021

Konsept her yıla bir film olduğu için 1988 için Akira seçilmiş sanırım. O da çok güzel filmdi ama ben olsaydım şimdi bile hatırlayınca gözlerimin sızladığı Hotaru no Haka (Grave of the Fireflies / Ateş Böceklerinin Mezarı) filmini tercih ederdim.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ