Hem Yürek Sızımız Hem İsyanımız: Kazım Koyuncu'yu Anıyoruz

Cümleten buluşuyoruz. Yaylalarımızda, parklarımızda, sahillerimizde, bostanlarımızda; 25 Haziran akşamından başlayarak bulunduğumuz yerdeki ortak alanlarımızda Kazım’ı anıyoruz. Yeryüzüne sofralar kuruyor, gökyüzüne şarkılar söylüyoruz.  Ekmeği, müziği, bu Dünya'dan geçen Kazım’ın ürettiği o 'şey'i  paylaşıyoruz.  

Bu buluşmalardan bir tanesi 26- 27 Haziran'da Beşiktaş'ın kalbinde, Abbasağa Parkı'nda...  Dost sahnemiz doldu taştı, konserler, film perdemiz, forumlarımız, yeryüzü soframız, takas şenliğimiz, fidanlığımız bizleri bekliyor. Kazım yaşıyor. 

Dereler akacak. Ormanlar coşacak. Horonumuz, halayımız sürecek. Her yerdeyiz, her yeriz

1. Öyle başı önde durmak yok. Kazım'la yürüyoruz.

“Bizim sahne ile ilgili yaşadığımız bir hikâye var, bir masal var. Zamanla daha büyük yerlere taşıyabileceğimiz, ne olur bilemiyorum ama bu konserlere daha başka şeyleri taşıyabileceğimize dair tuhaf bir inanç var içimde. Bu konserler sadece bir konser olarak kalmayacak gibi geliyor. Belki bir yürüyüş başlatırız bilemiyorum.”

Kazım'ı anarken dere çağıltısıyla, tulum sesiyle, dostluk horonlarında, kardeş halaylarda, el ele, omuz omuza hep birlikte, O'nun yürüdüğü gibi yürüyoruz.

2. Her ne yapıyorsak şimdi, burada yapıyoruz.

'Devrimi düşünürsün, düşünebilirsin, şöyle olsun böyle olsun hatta bir sistem bile kurabilirsin. Ne zaman yaparsın. Devrim yaptıktan sonra... Bok devrim yaptıktan sonra... Şu anda bunu düşünüyorsan yaparsın, bunu yapmaya başlarsın. Ve böyle yaşamaya başlarsın. Hayatla da böyle anlamlı bir ilişki kurarsın...  '

Güzellikleri, iyilikleri ertelemiyoruz.  Ne bir devrimden sonraya, ne de yarına erteleme lüksümüz yok.  En yakındaki parka çıkıp, bir de o gözle bakıyoruz yaşama. Kazım'ca...

3. Farklılıklarımızı kucaklayıp seviyoruz.

'Birbirimizi sevebilmek için birbirimize benzememiz gerekmez.'

Etrafımıza bakıyoruz, Kazım için oraya gelen herkes dost. Kazım'ı seven biri nasıl kötü biri olabilir ki? Barış için şarkı hiç kolkola şarkı söyleyemediysek  bugün onunla söylüyoruz. Bir başkasının yüzüne gerçekten anlamak için bakmadıysak bugün o yüze bakıyoruz.  Dolma mı getirdik yanımızda, hadi en bize benzemeyenle paylaşıyoruz. 

Kazım derdi ki:

'Hopa'yı Hopa'dan sevmek kolay, biz Hopa'yı Diyarbakır'dan sevdirdik.'

4. Her dilde, tek bir dil konuşuyoruz: Barış

“Birbirimizi anlamamız için, aynı dili konuşmamıza gerek yok, ezildikten sonra, hepimiz aynı şarabız.”

Lazca, Hemşince, Gürcüce,Türkçe şarkılar söyledi Kazım. Kürtçe ve Arapça şarkılara eşlik, tüm dillere yarenlik etti. Tek bir dil konuşuyordu aslında; “Yürekçe” ve  farkı seslerle “Barış” diyordu o dilde.   Kazım'ı anarken dil forumları düzenliyoruz. Barış diye haykıracağımız her dili yaşatmak için dinliyor, konuşuyor, dinliyoruz

5. Çokkültürlülüğü tanıyor, seviyoruz.

Kültürlerin tektipleştirilmesine, yaşam tarzlarını yaftalamak isteyenlere inat, forumlarımızda kültürlerin güzelliklerini  konuşuyoruz. Unutmayalım 'Kültür inşa etmek, bakıp budamak, koruyup kollamak, aktarmaktır. Kültür sevmektir.' Bugün yoğurdu farklı yiyen halkları bağrımıza basıyoruz. 

'Sevgi bin kilometre ötede bile olsa gelir dokunur size'

6. Mücadeleyi sürdürüyoruz

“…Hayatım 33 yaşına kadar hep mücadele ile geçti. Hep gıcık işlerle uğraştım. Şimdiye kadar verdiğim bütün mücadele ve rahatsızlık için kimseden özür dilemiyorum ve yaptığım her şeyden de gurur duyuyorum. Bundan sonra da hayatım ve sağlığım nere giderse gitsin daha da gıcık, illet, muhalif, deli bir herif olmaya devam edeceğim.”

Kazım'ı anarken  şu hayatta ne damıttı, derdi neydi, içinde ne büyüttü bir kulak veriyoruz.  Hepimiz O'nun dostlarıyız ama yaşarken yanında olma şansını bulanlardan O'nu ve mücadelesini dinliyoruz

7. Yaşamın kuru, gri yerlerini renklendiriyoruz

Kazım dünyanın gri ve kuru kalmış yerlerini müziği, sözleri ve varlığıyla rengarenk boyayan bir insandı. Kıyıda köşede kalmış renkleri bulur çıkarır, o güzelliği gösterirdi insana...

 25 Haziran Perşembe akşamı  merdivenlerimizi rengarenk  boyuyoruz, afişlerimizi, pankartlarımızı hazırlıyoruz. Sokak sanatçıları, graffiticiler, ressamlar ve 'sadece boyarım ben' diyenler akşam parkta buluşuyor. 

( Abbasağa Parkı için boyamız var, yine de getirin. Çul çaput, afiş bezi de makbule geçer.)

8. Kazım hoyratlığa isyandır. Kimseyi incitmiyoruz.

Şair ceketli değildi salt, devrimci parkalıydı Kazım... İnandıkları uğruna hapis yatıp işkence de gördü. Canını yaktılar.  O da canını yakan için şunu dedi bir gün bir konserde: 

' Ne istiyorum biliyor musun? Şu bana işkence yapan polis var ya, inşallah o, onun ailesi, oğlu kızı burada beni dinliyordur. Ben de onlara müzik yapıyorumdur.'

Böyle bir insanı anarken kimse kimseyi incitmiyor.  Durup biraz hatırlayalım, bu dünyada ne için varız? Kimseyi incitmek için değer mi?

9. Yeryüzü sofralarında ekmeğimizi bölüşüyoruz.

Yeryüzü sofralarında iftar açıyoruz, yemek yiyoruz, atıştırıyoruz. Hepimiz yanımızda sevgimizi kattığımız yiyeceklerimizi getiriyoruz. Bölüşüyoruz, hatırıyoruz: 'Biz ekmeği suyu bölüşerek çok eden insanlarız.'

Abbasağa'daki anmada Çarşı'nın iftarı da var. Kısmetse o gün Çarşı'nın beraatini de kutluyoruz.

10. Trabzonspor'u da unutmuyoruz

“Trabzonspor'u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir. Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı. Öyle bir kahramandı ki statükoyu bile devirmişti.”

Abbasağa'daki anmada Beşiktaş Çarşı ile birlikte Kazım'ın kahramanına selam yolluyor, sevgiler sunuyoruz.

11. Takas ve dayanışma ekonomisini yaşatıyoruz

“Hayatımda ne paranın ne de başka acayip değerlerin çok fazla bir yeri olmadı. Para güzel bir şey, bazen olduğu zaman kendimi iyi hissediyorum ama parayı hissetmiyorum' 

Bu anmada para geçemeyecek. Takas var. Yiyecek, giyecek, kitap, dergi, heykel, resim, albüm getiriyoruz. Burada herkes birbirine hikayesini de anlattığı şeyleri değiş tokuş ediyor. 'Benim öyle getirecek bir şeyim yok' diyen gönlünden kopanı veriyor,  'al bu da benden' diyen hediye ediyor.

12. Hatırlıyoruz: Bizi kanser eden neydi?

“Beni radyasyon değil, Türkiye'deki sistem kanser etti.” 

Bu topraklarda Çernobil etkisini sürdürürken 'Ülkede radyasyon var diyen vatan haindir' dedi politikacılar. Aymazlardı, kimse önlem almadı, kimse gereğini yapmadı. Oylar topandı bölündü çarpıldı. Bakanlar 'Radyasyon yok' dedi, çaylar içildi, fındıklar yenildi...

13. Yalana ve talana dur diyoruz.

'O çayı içen biri geri zekâlıdır. Ben kendi zekâmla ve felsefemle ölümü, hayatı uzatabilirim, kısaltabilirim, her şeyi yapabilirim. Peki benim köyümdekiler, anasının kuzusu çocuklar, 16 yaşındaki kız o neyi düşünsün, hangi felsefeyi düşünsün? Onun annesi hangi felsefeyle acısını yumuşatsın? Sen kimsin, o acıları onlara tattırabiliyorsun? Bu ülkenin politikacılara, yalancılara ihtiyacı yok. Kendi onuruna sahip çıkmış, kendi kişiliğine sahip çıkmış haline ihtiyacı var.”

14. Kazım isyandır. Çevre katliamı dursun

Karadeniz'de kanser oranları artadursun, aynı zihniyet devam ededursun, sehirler kirlenedursun, insan hayatı hiçe sayıladursun... Parklarda ekoloji forumlarımız var , hep birlikte diyoruz ki :   'Dere, ağaç, hayvan, toprak, hava, deniz, yaşam katliamı dursun!'  Hem para yenmez ki, mezara da gitmez..

15. O'nunla türküler söylüyoruz

'Türkülerin sahibi tüm insanlardır. Müzik sadece şarkı söylemek, müzik aleti çalmak değildir. Bir şeyler yaşayabilenler sadece çok yetenekli olan insanlar değildir. Müzik yapmak için yetenek yetmez, algılama biçimi, hayata karşı duruş, kendini ve başkalarını savunabilme yeteneği, idrak gerektirir.'

İsyanımızı türkülerle dile getiriyoruz.

16. Umudu yeşertiyoruz

Kanser olduğunda dahi 'Çok fiyakalı bir hastalığa yakalandım baba' diyordu Kazım. Gülümsemesi bir an olsun gitmedi yüzünden. Umudu da öyle... Konserlerinden vazgeçmedi,  hastayken “ha kanser ha konser” diyerek açtı konserlerini. Kazım'ın ruhuna fidanlar dağıtıyoruz. Umudu yeşertmek için fidan dikiyoruz.

17. O'na dair içimizden geçeni paylaşıyoruz.

“Yüz sene daha yaşasam, yapsam, yapsam, yapsam hep yapsam yine eksik gideceğiz. Ne kadar eksik gidersek hayatta yapacak o kadar çok şey bırakırız…” diyordu.

Biz de bu güzel insanın anısına ne yapsak eksik kalacağının bilincindeyiz.   Daha ne yapabiliriz böyle güzel bir insan aramızdan şarkılarla gelip geçerken? 

Gitarımızı alıp sokağa çıkalım, Kazım şarkılarını söyleyelim,  bir ağaca sarılalım, sevdiğimizi kucaklayalım, başka  bir dilde 'barış' diyelim, yaşama, güzelliklere ve iyiliğe kast edenlere isyanımızı haykıralım, Kazım gibi yürüyelim...

Videomuzu, fotoğrafımızı, içimizden geçeni #KazımKoyuncu ve #kazımisyandır hashtagleri ile paylaşıyoruz.  Unutmayalım ki İnsan ölür, isyan yaşar, Kazım isyandır

18. Bu arada...

'Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar 'a, ateş hırsızlarına, Ernesto 'Çe' Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz...'

19. Teşekkürler Kazım!

'...Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya.'

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Önce Meydan Okuyup Sonra R Yapmıştı: Murat Övüç "Bülentinkiler Sahte" Dediği Diva'nın Eteklerine Kapandı!
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?