Her Şeyi Bilme Hastalığı ve Toksik Pozitiflik

Bir tıkla yumurtanın kaç dakika pişmesinin sağlıklı olabileceği bilgisine ulaşabildiğimiz gibi kuantum fiziğiyle ilgili bir bilgiye de anında erişebiliyoruz artık. Herkesin her şeyi bildiği zamanlardayız. İlgi alanlarımız genişliyor, bilmek hastalığına sezdirmeden yakalanıyoruz.

Peki bilmek, anlamak ve bilgiyi sindirmeye dönüşüyor mu? Çoğumuzda hayır.

İnsan ilişkileri ve davranış biçimleri ile ilgili 10 video arka arkaya izleyen herkes bir anda psikoloji profesörü olduğunu düşünüyor. Özellikle bilmediği yolu bile tarif etmeye çalışan iyi niyetli Türk insanında, bilgiyi yayma ve hatta kabul ettirme isteği öyle baskın oluyor ki, karşısına gelen gerçek bir profesöre dahi işini anlatabilir kıvama geliyor. Çok korkutucu değil mi?

Bu özgüven genlerimizde var mıdır, yoksa çevre etkisi ve öğrenilmişliklerle mi yerleşti bilemem. Sadece bazı konularda ciddi toplumsal problemlere yol açabileceğini düşünüyorum.

En çok insan ilişkilerindeki yüzeysel yönlendirmeler önce kişileri sonra nesilleri bozacakmış hissi veriyor. Anda kallar, salla gitsinler, hayatını yaşalar, hiçbir şey düşünmemeler… İçi boş, anlamlandırılmamış bir yaşamı destekler biçimde sunuluyor.

Yaşamını, bir şeyleri anlamak üzere kuran zihinlere bir anda söylenilen bu toksik pozitif öneriler, mide bulantısıyla birlikte yanan devre kokusu vermeye başlıyor. Üzerine sinen o yanık kokusuyla yaşamaya çalışmak başlarda hem kendini hem çevresini rahatsız etse de, bir süre sonra burunların alışmasıyla görmezden gelinmeye başlanıyor. Toplumlar ve nesiller o kokuya alışıyor. Her konu, her olgu ve maalesef inanç gibi kişiye özel meselelerde de alışıyoruz o kokuya. Sonra heybemize aldığımız her türlü bilgi ve özellikle kişisel görüşlerle manipüle edilmiş olanlar ağırlaşıyor, taşıyamaz hale geliyoruz. Arkasından hastalanan ruhumuz için yine başlıyoruz bilgi alımına, azıcık şanslıysak biri tutup gerçek bir bilene götürüyor da iyileşmeye çalışıyoruz.

Her bilme hali, yapabilme eylemini getirmiyor hali hazırda. Binlerce kitap okuyan insan dahi yaşamını inandığını sandığı şekliyle devam ettiremeyebiliyor. Tecrübe etmediğiniz birçok olay ve duygu havada kalabiliyor. Bir de dışarıdan alınan önermelerle iyice çorbaya dönüyor beynimiz.

Bilmeyelim mi yani şimdi, öğrenmeyelim mi? Bilmemek değil öğrenmemek ayıp dememişler miydi? Demek ki, bilmediğimizden değil, bilip öğrenmediğimizden sorumluyuz. Öğrenmek için deneyimlemek gerek. Örneklendirebilmek, hissetmek, sonuçları öngörebilmek. O zaman asıl mesele bilip satmakla değil, bilip öğrenmek ve öyle aktarmakla ilgili. Bir zihin süzgeci, bir zihin demliği öneriyorum. Tam demlenmiş bir bilginin tadını bir hayal edin. Çok lezzetlidir.

Ve bunların hepsini düşündüren o ilham cümlesini de ekleyerek bitirelim.

“Hayat hakkında hiçbir şey bilmemek için kendinizi yararlı bir insan yapmaya çalışmanız yeter.”

Oscar Wilde, Yalnız Sıkıcı İnsanlar Kahvaltıda Parıldar

Instagram

'Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio'       

Popüler İçerikler

Erdoğan’ı Düşman Ülkelerin Cinlerinden Koruduğunu Söyleyen Üfürükçü Bir Ailenin Üç Kızını İstismar Etti
Osman Gökçek’in Cumhuriyet Resepsiyonunda Giydiği Fiyatıyla Dudak Uçuklatan Ayakkabıları Gündem Oldu
Skandallar Bitmiyor: Ablası MasterChef Beyza'nın "Tesettürlü Olduğu İçin" Tepki Gördüğünü İddia Etti!
YORUMLAR
30.05.2023

"Anda kal" nereden geliyor acaba? Bununla dalga geçen yazarımız 3. nesil terapi ekollerinin kaçını okumuş kaçında uzman? Doğruluk payı olan yerler olmakla beraber bomboş bir yazı yazık

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ