Her Evin Kitaplığında Muhakkak Bulunması Gereken Okuyucular Tarafından En Sevilen 21 Yerli Roman

Herkesin muhakkak okuması gereken birbirinden müthiş yerli romanları derledik. Bakalım hangileri sizin kütüphanenizde var, işte listemiz! 

Not: Kitap açıklamaları tanıtım bültenlerinden alınmıştır.

Önerdiğimiz ürünleri seveceğinizi umuyoruz! Bu içerikten alışveriş yapmaya karar verirseniz, Onedio sayfadaki bağlantılardan gelir elde edebilir.”

*Satın aldığınız ürünlerde satıcılardan kaynaklanan sorunlardan Onedio sorumlu değildir.

1. Sevgili Arsız Ölüm - Latife Tekin

Sevgili Arsız Ölüm, yazarının hayatına dair somut izler barındırması bakımından bir soy hikayesi ve biyografi olma özelliği taşıyor. Kitaptaki olaylar, Latife Tekin’in doğduğu ve büyüdüğü yer olan Kayseri Bünyan’da başlıyor. Romanın ana hattını ise ilçenin Alücüvek köyünde yaşamını sürdüren Huvat adlı bir adam ve aile yaşantısı oluşturuyor.

Köyün ileri gelenlerinden biri olan Huvat Aktaş, işi gereği sürekli şehre gidip geliyor. Şehirde farklı işler yaparak geçimini sağlayan Huvat, orada gördükleri sayesinde düşünce olarak köy zihniyetinden görece sıyrılıyor. Şehirden her dönüşünde farklı icatlar getiren genç adam, köylüler tarafından sürekli eleştirilse de getirdikleriyle halkın ilgisini ve sevgisini kazanıyor. Ta ki bir gün şehirden Atiye adlı bir kadınla dönene dek…

Köy halkı, başı açık bir halde köye gelen Atiye’yi hemen uğursuzlukla suçlayarak dışlıyor. Böylece Atiye, ilk çocuğunu doğurana dek ahırda yaşamak durumunda kalıyor. Ancak bir müddet sonra köy hayatına uyum sağlamayı seçiyor ve buna göre yaşamaya başlıyor. Sırasıyla beş çocukları olan Huvat ve Atiye çifti, bir gün geçim sıkıntıları nedeniyle temelli olarak şehre taşınıyor. Ve bundan sonra aile için hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

2. Kara Kitap - Orhan Pamuk

Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Orhan Pamuk’un 1990 yılında yayınlanmış kitabı birçok dile çevrilmiş ve yazarın uluslararası boyuttaki ününü arttırmıştır.

Bir İngiliz edebiyat eleştirmeninin kitap hakkında son derece ilginç bir yorumu olmuştur. Eleştirmen, böyle sıkıcı bir kitabın ancak Fransızlar tarafından sevilebileceğini ve İsveçlilerin de yazara o meşhur Nobel Ödülü’nü vereceğini dile getirmiştir. İngiliz eleştirmenin bu kehaneti doğrulanmıştır ve kitabı gerçekten de Fransızlar sevmiştir ve daha sonra yazar, Nobel Ödülü kazanmıştır.

Romanın ana karakteri Galip, İstanbul’da yaşayan ve kimliğinden memnun olmayan bir avukattır. Bir gün karısı Rüya’nın küçük bir not bırakarak onu terk ettiğini öğrenir. Galip, eşini bulmak amacıyla sıra dışı bir eyleme kalkışır.

Galip; eşi Rüya’nın, bir gazetede köşe yazarlığı yapan kardeşi Celal’e kaçtığını düşünür. Bu sıralarda Celal’in de kayıp olduğunu öğrenir. Galip, kardeşi ve eşinin izini bulmak için Celal gibi yaşamaya başlar, Celal’in kimliğini ele geçirir. Bunu yaparak Celal gibi düşünebileceğini ve dolayısıyla kardeşi ve eşinin nerede olduğunu bulabileceğine inanmaya başlar.

Roman, bireyin kimlik sorununu ele almasının yanında batı ve doğu arasında kalan İstanbul’un ve doğal olarak Türkiye’nin de kimlik sorununa değinmektedir.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

3. İçimizdeki Şeytan - Sabahattin Ali

'İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması..'

Bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın 'kapana kısılmışlığını' gösteriyor Sabahattin Ali. Aydın geçinenlerin karanlığına, 'insanın içindeki şeytan'a keskin bir bakış.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

4. Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında sıklıkla ele alınan Doğu - Batı kültür çatışmasını işleyen Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın usta kalemiyle benzersiz bir değer kazanıyor. Modern Türk edebiyatının en güçlü örneklerinden olan eser, ilk yayımlandığı 1961 yılından günümüze pek çok baskısıyla geniş bir kitleye ulaşıyor. Eleştirel bağlamda güncelliğini bugün de koruyan Saatleri Ayarlama Enstitüsü; ışık tuttuğu toplumsal sorunlarla ülkemizde sadece Türk edebiyatına değil, sosyal bilimlerin birçok dalına da kaynak oluşturuyor.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

5. Tutunamayanlar - Oğuz Atay

Ülkemizin en değerli yazarlarından biri olan Oğuz Atay’ın yazıldığı dönemde büyük tartışma konusu olmuş eseri Tutunamayanlar, 1972 yılında yayımlanmıştır. Eser, bilinç-akışı tekniğiyle döneme damgasını vurarak Türk Edebiyatı’nda yeni bir çağı başlatmıştır. Pek çok eleştirmen, Tutunamayanlar’ı Türk Dili’nde yazılmış en iyi eser olarak değerlendirmektedir.

Tutunamayanlar Oğuz Atay ismiyle özdeşleşmiş bir roman olarak, büyük yazarımızın hayatından izler taşımasıyla da kısmen otobiyografik bir eser olarak da değerlendirilebilir. Roman, son derece üst düzey diliyle çevirisi en zor romanlar arasında yer alır. Tutunamayanlar, sadece birkaç dile çevrilebilmiştir. “Het leven in stukken” adı altında Flemenkçeye (Hollanda Dili) çevrilen eser, eserin Hollandalı çevirmenine ödül kazandırmıştır.

Tutunamayanlar konusu itibariyle intihar eden arkadaşının geçmişini araştıran Turgut Özben’in, söz konusu arkadaşı Selim Işık’ın modern hayata neden “Tutunamadığı”nı öğrenme çabasını anlatmaktadır. Romanda Turgut’un karşılaştığı her kişi Selim Işık’ı tanıyan kişilerdir ve her biri Turgut’a Selim’in farklı yönlerini aktarmaktadır.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

6. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu - Peyami Safa

Peyami Safa'nın şaheserlerinden Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Türk edebiyatında “insan ruhunun derinliklerinde ve labi­rentlerinde dolaşan ilk roman” olması ve hasta bir insanı ve onun psikolojisini ele alması bakımından önemli bir yere sahiptir. Birçok araştırmacı ve yazar tarafından Türk edebiyatında bir ilk kabul edilen Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Tanpınar dediği gibi, “acının ve ıstırabın yegâne kitabı” olarak hem kemiyet hem de keyfiyet bakımından başka hiçbir eser olmasa da Türk romanının var olduğuna delil gösterilebilecek kudrette bir eserdir. Romanın genç kahramanı, ayağındaki rahatsızlıktan kurtulabilmek için sayısız doktora görünür ve en nihayetinde havadar bir ortamda, stresten uzak bir istirahat dönemi geçirmesi gerektiğine ikna edilir. Ancak, gerek akrabaları olan bir Paşa'nın Erenköy'deki köşkünde misafir kaldığı dönemde, gerekse kendi evi ve hastaneye gidiş gelişlerinde şuurunu adeta bir facia atmosferinde yoğurur. Peyami Safa'nın çocukluk ve gençlik dönemlerinden fazlasıyla izler taşıyan roman, hem umudu ve umutsuzluğu, hem de sevinci ve felaketi aynı sayfalara sığdırabilmiş olması bakımından insanın eşsiz bir tarifini sunuyor.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

7. Aylak Adam - Yusuf Atılgan

Düşünüyordu: “Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor.

Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ı, yayınlandığı günden bu yana edebiyatımızın en sevilen, üzerinde en çok tartışılan romanlarından biri oldu. Roman, 60’lı yılların başında bizimle birlikte tüm dünyada da konuşulmaya başlanan kentli aylak aydın bireyi konu alıyordu. Bugün artık çağdaş klasiklerimiz arasında yer alan Aylak Adam’ın dikkat çektiği entelektüel sorunlar güncelliğini koruyor.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

8. Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar

Puslu Kıtalar Atlası, ana tema olarak varlığın gerçekliğini ve kurgusallığını sorguluyor. Roman boyu ön planda tutulan bu sorgulama, okurun kitapta gerçekleşen tüm olaylara farkındalık ile yaklaşmasını sağlıyor. Hatta romanın başkahramanı Uzun İhsan da olay örgüsünü aynı ikilem üzerinden başlatıyor.

Romanın başında Uzun İhsan, okuduğu bir kitabın etkisinde kalarak sürekli varlığın gerçek mi yoksa düş mü olduğuna kafa yormaya başlıyor. Bunun sonucunda uyku şurubu içerek düşler alemini dolaşmaya karar veriyor. Gördüğü rüyaları ise bir kitaba aktararak oğlu Bünyamin’e veriyor.

Uzun İhsan’ın gördüğü düşler ve oğluna bıraktığı kitap, romanın çerçevesini oluşturuyor. Altı bölümden oluşan romanda, söz konusu ana hikaye ve Bünyamin’in maceralarından oluşan farklı öyküler yer alıyor. Bu noktada Bünyamin de romanın bir diğer başkahramanı olarak okurun karşısına çıkıyor. Babasının ona bıraktığı atlas rehberliğinde düşler aleminde yolculuğa çıkan Bünyamin, bu serüvenin sonunda sizce nasıl bir cevaba ulaşacak?

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

9. Yaban - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Yaban’da olaylar, savaş gazisi olan Ahmet Celal’in İstanbul’a dönememesi sebebiyle, Porsuk Çayı kıyısındaki bir köye yerleşmesiyle başlıyor. Ahmet Celal, romanda dönemin aydınlarını yansıtan karakter olarak okur karşısına çıkıyor. Başkahraman, yedek subay olarak katıldığı Birinci Dünya Savaşı’nda kolunu kaybediyor. Savaşın ardından İstanbul’a dönmek istese de İngiliz işgalinde olan şehre dönemiyor. Emir eri Mehmet Ali’nin davetiyle Porsuk Çayı kıyısındaki köye geliyor.

Yazar buradan sonrasında aydın-köylü çatışmasını öne çıkarıyor. Kılık kıyafetinden üslubuna kadar köydeki herkesten farklı olan Ahmet Celal’in kendini kabul ettirmesi elbette ki kolay olmuyor. Bununla birlikte kendisiyle bambaşka bir açıdan dünyaya bakan köylülere, kurtuluş mücadelesiyle ilgili fikirlerini anlatabilmesi de mümkün olmuyor. Tüm bunların arasında bir de Ahmet Celal’in yüreğine sevda düşüyor.

Yakup Kadri, Yaban adlı eseri ile milli mücadele yıllarındaki koşulların zorluğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Kitapta, söz konusu dönemde köylerdeki imkanların kısıtlılığının yanı sıra eğitimsizliğin ve cehaletin yol açtığı sorunlar ile başa çıkmanın güçlüğü açık bir şekilde vurgulanıyor. Ayrıca eğitimsiz bir topluluk içerisine yerleştirilen aydın karakter ile olaylara ve durumlara iki yönlü bir bakış açısı sunuluyor.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

10. Yolpalas Cinayeti - Halide Edib Adıvar

Halide Edib Adıvar'ın 1936 yılında Paris'te kaleme aldığı bir cinayet romanı, Yolpalas Cinayeti. Bu kısa roman, Adıvar'ın güçlü anlatımını göstermesi bakımından son derece değerli. Kitap, 1900'lerin başında Şişli'de bir konakta işlenen bir cinayetin görüldüğü dava ile başlıyor ve o yılların İstanbul'una dair gözlemler eşliğinde anlatılıyor. Dönemin İstanbul'unu, kentte yaşayan aydınların Türkiye'ye ve Avrupa'ya bakışlarını, yeni yeni bilincine varılan sınıf çatışmalarını gözler önüne seriyor.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

11. İnce Memed - Yaşar Kemal

Otuz iki yıllık bir zaman diliminde yazılan İnce Memed dörtlüsü düzene başkaldıran Memed'in ve insan ilişkileri, doğası ve renkleriyle Çukurova'nın öyküsüdür. Yaşar Kemal'in söyleyişiyle 'içinde başkaldırma kurduysa doğmuş' bir insanın, 'mecbur adam'ın romanı.

Abdi Ağa'nın zulmüyle köyünü terk etmek zorunda kalan Memed, Ağa'nın yeğeniyle evlendirilmek üzere olan Hatçe'yi kaçırır. Abdi Ağa'yı yaralayan, yeğenini de öldüren Memed eşkıya Deli Durdu'ya katılır, ancak kıyıcılığına katlanamadığı Deli Durdu'dan iki arkadaşıyla birlikte ayrılır. Memed, sıradan bir köy çocuğuyken, zulmedenler için eşkıyaya, köylüler içinse bir kurtarıcıya dönüşür.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

12. Bereketli Topraklar Üzerinde - Orhan Kemal

Birbirine komşu evlerde yaşayan İflahsızın Yusuf, Köse Hasan ve Pehlivan Ali, geçimlerini sağlayabilmek üzere memleketleri Sivas’tan yola çıkarak Çukurova’ya geliyor. Şehir yaşamından bihaber olan bu üç arkadaşın, hiç tanımadıkları bu yerde iş bulmaları elbette ki kolay olmuyor. Fakat tüm zorluklara karşın bir fabrikada işe girmeyi başarıyorlar ve asıl hikayeleri de bundan sonra başlıyor. Artık mesele yalnızca para kazanmak değil, onurlu bir şekilde hayatta kalmayı başarabilmek oluyor. Tabii ne kadar mümkünse…

Orhan Kemal, Bereketli Topraklar Üzerinde ile toplumsal gerçekçi türe örnek gösterilecek bir eser ortaya koyuyor. Yazar; kitabının kurgusunda geçim kaygısına, bu kaygının getirdiği hırslara, köy ile şehir yaşamı arasındaki uçuruma ve insan gücünü aşan çalışma koşullarına önemli bir yer veriyor. Ve bu sayede bir dönemin acımasız gerçeklerine de parmak basıyor. Aynı zamanda yazar, tüm bu koşullar içerisinde erdemlerine sahip çıkan düzgün bir insan olarak yaşamanın zorluğuna dikkat çekerek, toplumsal psikolojiye dair önemli yorumlarda da bulunuyor.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

13. Anayurt Oteli - Yusuf Atılgan

Bir oteli yönetmekle bir kurumu, geniş bir işletmeyi, bir ülkeyi yönetmek aynı şeydi aslında. İnsan kendini, olanaklarını tanımaya, gerçek sorumluluğun ne olduğunu anlamaya başlayınca bocalıyordu, dayanamıyordu. Ülkeleri yönetenler iyi ki bilmiyorlardı bunu; yoksa bir otel yöneticisinin yapabileceğinden çok daha büyük hasarlar yaparlardı yeryüzünde. Defteri kapadı. Ne gereği vardı artık bunları yazmanın ya da birkaç satır yazıp bırakmanın?

Çağdaş edebiyatımızın en ünlü kişilerinden Zebercet, yaşamını günlük yaşamın gerektirdiği en basit işlevlere odaklamış biri. Görünüşüyle son derece gerçek, basit ve sıradan. Ama içimizde bıraktığı etki öyle mi? Yusuf Atılgan’ın unutulmaz romanı Anayurt Oteli, bir memleket portresi, bir mizaç izahı. Yayımlandığı ilk günden bu yana başucumuzda. Okura düşen de onu daha yakından tanımak.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

14. Huzur - Ahmet Hamdi Tanpınar

Huzur'un kahramanlarından Mümtaz, roman boyunca kendisini 'huzur'a kavuşturacak bir 'iç nizam'ı aramaktadır. Eserde hastalık, ölüm, tabiat, kozmik unsurlar, medeniyet, sosyal meseleler, çeşitli ruh halleri ve estetik fikirler iç içe verilir. Ancak bütün bunların üzerinde romana hakim olan Mümtaz'la Nuran'ın aşklarıdır. İstanbul, bu aşkın yaşandığı çevre olmaktan çıkarak, adeta bir roman kahramanı gibi ele alınır.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

15. Bir Düğün Gecesi - Adalet Ağaoğlu

İntihar etmeyeceksek içelim bari!”

“Denebilir ki, Türkiye’de aydın sorununu Türkiye’nin tarihsel dönüşümüne somut insana eklemleyen romanlar, ilk kez Adalet Ağaoğlu’nun çabasıyla gerçekleştirilmiştir. Ağaoğlu, günümüzün hiç kuşkusuz en önemli romancısı. Bir Düğün Gecesi, yalnız uzmanların, eleştirmenlerin üzerinde düşünce birliğine vardığı bir roman değil; aynı zamanda geniş bir okuyucu kitlesi tarafından benimsenen, tartışılan bir eser.”

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

16. Tehlikeli Oyunlar - Oğuz Atay

Okurlarıyla ilk olarak 1973 yılında buluşan Tehlikeli Oyunlar, Atay’ın Türk edebiyatındaki sınırları ikinci kez yıkması bakımından büyük bir önem taşıyor. Postmodernist roman akımının Türkiye’deki artçı gücü olan eser, kendisinden sonra verilecek pek çok başarılı eserin de ilham kaynağını oluşturuyor.

Tehlikeli Oyunlar’da, postmodernist roman akımının dünyadaki öncüleri sayılan James Joyce ve Vladimir Nabokov gibi güçlü yazarların etkisi de hissediliyor. Bu bağlamda roman, edebiyattaki çağdaş yaklaşımları Türkçe’ye son derece başarılı bir şekilde taşıyor. Aynı zamanda modern Türk toplum yaşamını ve bireyin iç dünyasını da özgün bir şekilde yansıtıyor. Oğuz Atay’ın gizli otobiyografisi olması ise romanın özgün anlatımını destekleyen bir diğer unsuru oluşturuyor.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

17. Üç İstanbul - Mithat Cemal Kutay

Türk romanının kilometre taşlarından biri daha Oğlak Klasikleri arasında... Yirmiyi aşkın, önde gelen roman kahramanı, bir romanı roman yapan bütün ruh çözümlemeleriyle karşınızda. Bir o kadar sayıda gerçek tarihi kişilikler ile başka yardımcı unutulmaz tipler romana ustaca yedirilmiş... Simsiyah ve otuz üç yıl sürmüş Abdülhamit dönemi baskısıyla “İstibdat İstanbul’u”... Ve bütün bu İstanbullar’ı dikey olarak kesen bir yazar hayatı: Muharrir Adnan Bey. Bugüne kadar yapılmış olan bütün sıralamalarda ilk 10’a girmiş olan efsanevi roman Üç İstanbul’u okumuş olanlara katılmak isteyenlere.   

Üç İstanbul, edebiyat severler için özel olarak tasarlanmış yeni görünümüyle raflarda yerini alıyor.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

18. Devlet Ana - Kemal Tahir

‘Devlet Ana’, Osmanlı kurulmadan önceki Anadolu’nun görünümünü ve Anadolu insanının özlemlerini anlatırken, onların güçlü, güvenli, adaletli bir devlete duyduğu ihtiyacı da açığa çıkarmaktadır. Kemal Tahir’in en önemli romanı olarak gösterilen ‘Devlet Ana’, onun düşünce yapısını da en iyi yansıtan eserlerinden biri sayılmaktadır.

1967’de yayımlanan roman, 1968 Türk tarihi ve toplumu hakkındaki orijinal ve sağlam görüşlerinden hareket ettiği için hem ‘mahalli ağızları’, hem Türkçe’nin küçümsenmiş ve unutulmuş nesir dilini hem de yeni imkanlarını kaynaştırarak ve aşarak kullanabilmiştir. Eserlerindeki eşsiz dil ve üslup güzelliğinin kaynağı bu davranıştadır. Daha önceki romanlarında da görülen bu özellik ‘Devlet Ana’da en yüce noktasına erişmiştir. Türkçe’nin unutulmuş olan dehası bütün boyutları, zenginliği ve haslığıyla ilk olarak Kemal Tahir’in eserlerinde kendini göstermektedir.

19. Bir Gün Tek Başına - Vedat Türkali

“Ağır ağır çıktı odadan, banyoya girdi, şofbeni yaktı, suyu açtı. Büyük bir gürültüyle akan suya baktı, elini tuttu, ılıktı tam istediği gibi. Fakat yine de bir türlü giremiyordu suyun altına. Değişmek istemiyorum da ondan. Bu suyla birlikte içindeki her şey akıp gidecek. Sonra yavaşça girdi. Hiçbir şeyin akıp gideceği yok. Ne kolay öyle! Korkaksın da ondan. Her şey hemen değişiversin istiyorsun. Sanki daha mı iyi olurdu? O zaman da peşinden koşar, bir türlü yetişemezdin. Şimdi de geri kalıyorum; bak şimdi de… Altından çekiliverdi, çok kızmıştı su. Gözlerindeki sabunları akıtmak için uzattığı eli bile zor dayanıyordu. Sende iş yok oğlum. Bu sıcak, beriki soğuk… Öteki sert, beriki yumuşak… Ömrünce sınırda kalacaksın. Sende iş yok oğlum, sende iş yok… Biraz ferahlamıştı. Şofbeni ayarladı, tekrar girdi suyun altına. Her vakit böyle olurdu. Sonunda dönüp dolaşıp kesinlikle kendini suçladı mı bitirirdi. Söyleyecek söz kalır mı? Ben, böyleyim… Bitti… Artık savunma bile boşuna. Değil mi ki değişmez… O vakit bırakırsın yaşamayı kendi yoluna, yürür gider. Sonra yine kımıldamaya başlar birikenler. Sonra yine kızgın su. Ya da bir diş ağrısı. Ola ki bazı görmeden bastığın asfalta yayılmış yemyeşil bir balgam. Bir vapurun kaçması…”

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

20. Hakkari'de Bir Mevsim - Ferit Edgü

“O’yu [Hakkâri’de Bir Mevsim] sadece gerçekçi bir roman olarak saymak yetmez, gerçeğin inanılmaz bir düşe dönüştüğü, şaşırtıcı bir öyküdür bu. Ferit Edgü’nün gerçek bir yaşamı, bir roman yaşamına çevirmesindeki beceriye hayran oldum. Çünkü ‘O’ gözlem gücünü, anlatı ustalığından alıyor.”

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

21. Kıskanmak - Nahid Sırrı Örik

Kıskanmak, son yirmi yılın genç okurlarının yalnızca 'Sultan Hamit Düşerken' adlı yapıtıyla tanıdığı çok önemli bir yazarımızın, insan derinliğine iyiden iyiye eğilen bir yapıtı. 'Kıskanma' kavramının arkasını enine boyuna inceleyen tek roman.

Nahit Sırrı Örik'in Kıskanmak'ı, Enis Batur'un sunuşta belirttiği gibi gerçekten 'Tutkunun Negatif Çehresi Üzerine Kanlı Bir Divertimento'.

Bu kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir;

Size 'Bir Kitap Okudum Hayatım Değişti' Dedirtecek 20 Kitap
Ne Okusam Diye Düşünenleri Böyle Alalım: İşte Kasım Ayının En Çok Satan Kitapları
Hep Onlar Önerecek Değil Ya! Öğretmenlerin ve Öğretmen Adaylarının Mutlaka Okuması Gereken 12 Kitap
Nerede Olursanız Olun Online Olarak Kitap Okuyabileceğiniz 10 İnternet Sitesi

Popüler İçerikler

Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!