Hepimiz yıllarımızı okul sıralarında geçirdik. İlkokul, ortaokul, lise derken bir bakmışsınız üniversite kampüsünde mezuniyetinizi kutluyorsunuz. Elbette bu süreçte bize destek olan, bildiklerini bize aktarmayı görev edinmiş öğretmenlerimiz de vardı. Öğretmeninizi sevin ya da sevmeyin, mutlaka ondan bir şeyler öğrenmişsinizdir. Peki, öğretmenlerimizin bizden sakladığı gerçekleri öğrenmek ister misiniz? Gelin, onların öğrenmemizi istemediği sırlara bir göz atalım.
Sınıf içinde olan biten her şeyi bilmek, öğretmenlerin süper gücü diyebiliriz. Öğretmenler; öğrencilerinin duygu durumlarını, derse karşı ilgilerini, sınıfta kimin kiminle kavga ettiğini veya kimden hoşlandığını bilir. Hatta kimilerinin, öğrencilerini mutlu etmek için onları hoşlandığı kişiyle yan yana oturttuğu bile olur.
Bir öğretmeni en mutlu eden şeylerden biri, onlara soru sorulması. Soru sormaktan çekiniyor olabilirsiniz fakat cesaretinizi toplayıp dersi bölmeden soru sorarsanız hem sizin hem öğretmeniniz için keyifli ve verimli bir ders olur. Daha önce işlemiş olduğu bir konu hakkında sorulan soru, o konunun daha iyi anlaşılmak istenmesi anlamına geliyor. Bu yüzden öğretmeninize ne kadar çok soru sorarsanız -abartmamak şartıyla- onu o kadar mutlu etmiş olursunuz.
Öğretmenlerin diğer süper güçlerinden biri de velinizi, yanında siz olmasanız dahi tanıyabilmeleri. 'Nereden anlıyorlar?' diye merak ediyorsanız hemen söyleyelim: Sizin davranışlarınızı ve konuşmalarınızı ailenizde görüyorlar. Çocukların örnek aldıkları ilk kişiler ailesi olduğundan onlar, çoğunlukla ailelerinin davranışlarını taklit ediyorlar. Yani konuşma tarzınız, oturup kalkma şekliniz bile öğretmenlerin velinizi tanıyabilmesini sağlayan önemli ipuçları arasında.
Bir öğretmen için sınavların hazırlanması, kontrol edilmesi ve sisteme girilmesi oldukça meşakkatli bir iş. Fakat sınavların notlandırılması, onlar için yorucu ve bir o kadar da eğlenceli. Sınav sorularına verilen yanlış cevaplar, her ne kadar onların üzülmelerine ve sinirlenmelerine sebep olabilse de bazen eğlenceye dönüşebiliyor. Öğrencilerin verdikleri yanlış ama komik cevaplar, öğretmenlerin deşarj olmasını sağlıyor.
Öğrenciyken sanki bütün sorumluluklar bizim üzerimizdeymiş gibi hissederiz. Farklı derslerden farklı ödevler bir anda dağ gibi oluverir. Sürekli ders çalışmamız gerekiyormuş gibi hissedip bunalırız ama bu durum sadece bizim için geçerli değil. Öğretmenler; derse gelmeden önceki akşam, ertesi gün işleyeceği derslere ve konulara göz atar. Çünkü kendilerini derse hazırlaması gerekir ki bu da öğrencilere doğru bilgi verebilmeleri anlamına gelir. Artık sadece siz ders çalışmak zorundaymışsınız gibi hissetmenize gerek yok!
Dersteyken nöbetçi öğrenci gelip müdürün sizi çağırdığını söylediğinde başınızdan aşağıya kaynar suların döküldüğünü, kalbinizin yerinden çıkacakmış gibi olduğunu anımsarsınız. 'Acaba yanlış bir şey mi yaptım da müdür beni çağırıyor?' diye düşünmüş olabilirsiniz. İşte; bu gerginliğin aynısını, müdür tarafından çağrıldıklarında öğretmenler de yaşıyorlar. Elbette öğrenciler gibi bir hata yapmamış olabilirler fakat yine de müdür tarafından çağırılmak, insanı epey geriyor.
Bütün öğrenciler, öğretmenler odasında neler konuşulduğunu hep merak ederler. Neyse ki 'öğretmenler odası'nın gizemini sizler için çözdük! O odada öğrencilerin durumları, derste yaptıkları, öğretmenlerin sınavlarda gözetmenlik yaptıklarında başlarına gelenler konuşuluyormuş. Tabii ki insan daha farklı ve gizemli şeyler bekliyor fakat durumun bundan ibaret olduğunu size üzülerek bildiriyoruz.
Öğrencilerin favori öğretmenleri ya da hiç haz etmedikleri olur da öğretmenlerin sevdiği veya pek de kanının kaynamadığı öğrenciler olmaz mı hiç? Tabii ki öğretmenlerin öğrencilerini birbirinden ayırmadan sevdiğini biliyoruz. Fakat sorumluluklarını yerine getirmeyen öğrenciler, öğretmenlerin favorisi sayılmaz. Genelde derslere aktif katılım sağlayan öğrenciler ise öğretmenlerin göz bebekleri olur. Dersleri dinlemeyen veya ödevleri yapmayan öğrenciler ise ne yazık ki genelde arka planda kalıyor.
Favorimiz olduğunu sanıp gıcık olduklarımız da var, mesela önceden derse çalışıp gelip her şeye ben anlatırken atlayanlar gibi.
Okul hayatım boyunca bir çok öğretmenin açık açık nefretini gördüm. Bunun sebebi de derslerimin iyi olmamaması değildi. Fen lisesindeydim ama bazı öğretmenlerim bilgiyi ezberlememizi isterdi ben ise anlamadım bunun mantığı ne nereden geliyor dedigimde hep hor görüldüm aramın her zaman iyi oldu hocalar ise felsefe hocalarıydı. Ne yazık ki Türkiye'de ki öğretmenlerin bir çoğu sorgulayıcı bakış açısından, genel kültür birikimi açısından çok eksikler ve bu yüzden de karşısındaki öğrenciye bir şey aktaramıyorlar. Acı ama gerçek.
Hepsi doğru, ayrıca öğretmenler odasında piknik, mangal ve mağazalardaki indirimler vb. de konuşuluyor :D