Gülseren Budayıcıoğlu'nun “Madalyonun İçi” romanından esinlenerek hazırlanan dizi her bölümüyle izleyiciyi daha fazla ekrana bağlamayı başarıyor.
Gülseren Budayıcıoğlu'nun “Madalyonun İçi” romanından esinlenerek hazırlanan dizi her bölümüyle izleyiciyi daha fazla ekrana bağlamayı başarıyor.
İster istemez kendinizden bir şeyler buluyor ya da en azından her birine ayrı üzülüyorsunuz izlerken.
İzlerken onu bu hale bütünüyle annesinin getirdiğini ve ölmüş olsa bile hala annesinin etkisinden kurtulamadığını görüyoruz. Onun okumayı seven, aşkı tatmış halleri herkeste buruk bir tebessüm oluşturuyor.
Sonraları gördük ki en problemli karakterlerden biri Han. Çünkü kendisi hem bir istifçi, hem de sevip sahiplendiği kişilerde aşırıya kaçan bir 'sahiplenme' durumu söz konusu (ondaki sahiplenme değil, tutsaklık). Şiddete meyledebilecek bir yapısı var ama tüm bunları saklamayı çok iyi başarıyor, en azından ailesine karşı.
O da ablası gibi obsesif kompulsif bozukluk sahibi. Ablasının etkisinden sıyrılıp 'normal' olabilmeyi çok istiyor, ama onun kendi adına bir engeli var: altına idrar kaçırması. Hatta Gülben'in çişli çarşaflarının da atıldığı bir çöp daire var apartmanda. Son derece duygusal ve bir o kadar hayalperest olan Gülben, zincirlerinden kurtulup istediği özgürlüğe ve aşka kavuşabilecek mi, bekleyip göreceğiz.
O belki de tüm bu yaşadıklarının etkilerini kendi bedeninden çıkarmak adına, baskı ve stres altında olduğunda tırnaklarıyla ellerine kollarına zarar veriyor. Derslerinde oldukça başarılı olsa da, ablası tarafından sık sık okuldan alınmakla tehdit ediliyor ve arkadaş edinmesine kimse izin vermiyor. Umuyoruz ki böyle bir şey olmaz.
Hasibe ile istemeye istemeye evlenmiş, onun tüm takıntıları ve hastalığı sonucu (o da tıpkı Safiye gibi, belki de daha beter) ondan iyice uzaklaşmış, çocuklarına dahi sevgi gösterememiş anneleri yüzünden. Şimdilerde hem alzheimer hastası, hem de kalp rahatsızlığı var.
Dedesi ve kardeşi ile birlikte yaşarken, bir kaza sonucu Han'la tanışıp birkaç gün içinde de yaşayacaklarından habersiz bir şekilde onunla evlendi. Yani ne Han'ın aslında nasıl bir psikopat olduğundan haberi vardı, ne de ailesindeki durumlardan. Tabii şimdilerde onlarla yaşamaya 'çalışıyor'.
Bu evde yiyecekler dahil her şey dört kez yıkanıyor. Mutfağa Safiye ve Gülben dışında kimse giremiyor, haliyle çoğu zaman babalarına ilaç içmesi için bile yemek veremiyorlar. Dışarıdan herhangi bir şey gelmesi de kesinlikle yasak. Kıyafetleri bile dört aşamada önce elde yıkadıktan sonra makineye atabiliyorlar.
Yaklaşık 20 yıl sonra geri dönen Naci, başkasıyla evlense de Safiye'yi sevmekten hiç vazgeçmemiş. Ama geri döndüğünde kendi Safiye'sini bulamadı haliyle. Maalesef o da ölümcül bir hastalıkla pençeleşirken, son kez görmek istediği sevdiğine kavuşamayacak gibi görünüyor. Onun aşkı Safiye'yi iyileştirir mi, bunu da hep birlikte göreceğiz.
O yüzden hala izlemediyseniz izlemenizi tavsiye ederiz!
Bu diziyi Tansel Öngel (Naci Hoca) dahil olunca birkaç hafta izlemiştim ama yok hayat yeterince stresli her hafta dram kavga gözyaşı içeren bir dizi ruh halimi daha çok bozdu. İnsanların drama bu denli düşkünlüğünü anlayamıyorum
Geri zekalı insanların izlediği diziler: Bölüm 1
oha daha yeni mi farkettin diziyi editör, 20 bölümü doldurdu. madem elini attın Gönül Dağına da bi içerik hazırla sana zahmet.