1796 yılında yaşanan bu trajedi, yıllardan beri süregelen bir hayalet hikayesinin de başlangıcı olmuş. Yargıç Clark Woodruff'un kölelerinden biri olan Chloe, aynı zamanda da onun sevgilisiydi. Ancak bir köle olduğu için sürekli hor görülüyor ve değerini herkese kanıtlamak istiyordu. Bunun için kendisini bir kurtarıcı gibi gösterecek bir plan yaptı. Planına göre, yargıcın çocuklarına ufak dozlarda zehir verecek, sonra da onları iyileştirip ne kadar önemli biri olduğunu herkese gösterecekti. İşler Chloe'nin hesapladığı gibi gitmedi ve sadece çocuklar değil, yargıcın hamile karısı da zehirlenip öldü. Evdeki diğer köleler, bu suç yüzünden cezalandırılmaktan korktular ve Chloe'yi uykudayken yakalayıp onu nehre attılar. Söylenenlere göre Chloe'nin ruhu hala o evde dolaşıyor.
O gün senfoni için hazırlığımı yapıp çıktım. Arabamı park ettikten sonra 100 metre kala 4 metre boyunda bir heykel dikkatimi çekti. Yaşlı & çirkin bir kadın kollarını açmış nefret ve intikam edasıyla karşıya öylece bakıyordu. Tam karşısına geçtim ve göz göze geldik. Gözlerini karşıya diken bu heykelle 5 saniye kadar kesintisiz bakıştık. Çabaladım ama bakışlarımı çekemedim. Adeta beni kilitledi. Etrafta bunu anlatabileceğim hiç kimse yoktu. Senfoni de zehir oldu. Performans sonrası bütün cesaretimi toplayıp yine karşısından geçmeye karar verdim. Fakat o bakışlar yerini cansız bir taş parçasına bırakmıştı. Bunun gerçek olduğuna yemin edebilirim.