Hürriyet gazetesinden Zeynep Bilgehan'ın haberine göre, İstabul'a Senegal'den göçen ve Fatih'te kurduğu şirketle Senegal ve Gabon gibi ülkelere mal gönderen Mohamet Ndiaye Türkiye hikayesini şu sözlerle anlatıyor:
''Batı Afrika ülkesi Senegal’in Jolof kentinde doğdum. Ekonomik zorluklar nedeniyle erkenden çalışmaya başladım. İki yıl tezgahtarlık yaptıktan sonra Tuba şehrinde hırdavat dükkanı açtım. İşler büyüyünce, Dubai’den mallar getirdim. İthal ettiğim bazı ürünler sahte çıkınca battım. Ufak işlerle sıfırdan yeniden başlarken bir yandan siyasetle uğraştım. Ama kendimi siyasete ait hissetmiyordum. Senegal’in ekonomik şartları zordu. Yurtdışına gitmeye karar verdim. Türkiye’de tekstil sektörünün iyi olduğunu duydum. İstanbul’a ilk defa 2010 kışında, cebimde 240 dolarla ayak bastım. Türkiye’yi bilmediğimden ince kıyafetlerle gelmiştim ve çok üşüdüm. Bütün Senegalliler gibi Beyazıt Oteli’nde kaldım. Ertesi gün sokakta bir Senegalliyle tanıştım. Bana kalacak başka yer buldu.'
Türkiye'ye geldiğinde mecbur saat işine girdiğini anlatan Ndiaye, Senegallilerin çocukları için de kreş açtığını, gündüzleri kreşi idare ettiğini ve akşamları da saat sattığını anlatıyor:
'Sonra bir telefon dükkanında iş buldum. Çok insanla tanıştım. Güvenlerini kazanıp iş ortağı oldum. O zamana kadar kaçaktım. 2012’de çıkan afla oturma iznimi alınca şirketim ‘Jolof Kargo’yu kurdum. Sektörde büyüdük. Senegal ve Gabon gibi ülkelere mal gönderiyoruz. Bebek bezi markamız var. Türk müteahhitlere Afrika’daki inşaat projeleri için mihmandarlık yapıyoruz. Desteğimizle Gine Havaalanı’nın mekanik ve dekorasyon işlerini bir Türk firma kazandı.” Ndiaye, şimdi Türk eşi ve bir çocuğuyla çok mutlu olduğunu söylüyor: “Gelirken elimde hiçbir şey yoktu. Türkiye bana pek çok imkan verdi. Artık ikinci vatanım. Ancak buradaki Afrikalıların ne iş yaptığı bilinmiyor. Afrika’yla ‘iş yapmayı’ tek taraflı yardımdan ibaret zannediyor. Oysa büyük potansiyel var. Türkiye bizim için Avrupa yolunda bir geçişti. Ben kalıp iş yaptım. Diğerlerine de örnek oldum.'
Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde ticaretle uğraşan ve Dubai'den aldığı mallarla Türkiye macerası başlayan Daniel Kamba Kunyiba, oturma ve çalışma izinleri hakkında şikayet ettiği Türkiye hikayesini şöyle anlatıyor:
'Üniversiteden sonra dükkan açtım. Nehrin öteki tarafında başkenti Brazzavil olan diğer ‘Kongo Cumhuriyeti’nden ucuza mal alıp satıyordum. İşler büyüyünce Dubai’ye gittim. Ürünlerin üzerinde ‘Made in Turkey’ etiketi gördüm. İstanbul’daki bir Kongolu aracılığıyla sipariş verdim. Beğenince 2010’da bizzat geldim. Her şey ucuz ve kaliteliydi; ‘Vay, çok mükemmel!’ dedim. Malları Kongo’da 10 günde sattım. Kongo’daki dükkânı büyüttüm. İstanbul’a sık gelmeye, Angola’ya da Türk malları yollamaya başladım. 2013’te İstanbul’da kendi şirketim Allianze Kargo’yu kurdum.'
Fildişi Sahilli Malick Dieng, iş bulamadığı için Senegal'den Türkiye'ye göçenlerden. 2012 yılında Türkiye'ye gelen Dieng, şimdi memleketiyle Türkiye arasında ticaret yapıyor.
'Türkiye’den vize almak kolaydı. Başta saat ve parfüm sattım ama artık zabıta izin vermiyor. Şimdi Türk ortakla kargoda çalışıyorum. Türkleri seviyorum. Dürüst iş yapıyorlar. İlk geldiğimde ‘Koş bak zenci’ diye herkes beni gösteriyordu. Şimdi normal karşılıyorlar. Sekiz yıldır Türkiye’den mal alıp satıyorum. En çok pantolon, gömlek ve ayakkabı ilgi görüyor. İki ayda bir Türkiye’ye geliyorum. Fildişi Sahili uzun zamandır savaştaydı. Yeni düzeliyor.'
Alseny Diallo, Batı Afrika ülkesi Gine Cumhuriyeti’nden. Kuzenlerinden esinlenerek Türkiye’ye gelmiş. Türkçe öğrendikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde İşletme Fakültesi’ni bitirmiş. Diallo, devamını şöyle anlatıyor:
'Gine-Türkiye arasında nasıl bir iş fırsatı yaratırım diye düşündüm. Etraftan kargo işini duydum. Altı ay önce bu dükkânı açtım. Gine’ye gıda, tekstil, motorin ve yedek parça ürünleri gönderiyorum. Önceleri Türkler siyahlardan korkuyordu. Kiralık ev bulmakta zorlanıyorduk. Türkiye’de pozitif değişim oldu. Türkler Afrikalıların sadece ‘kötü işler’ yapmadığını gördü.'
Senegalli Alex Dijeng aslında hukukçu. Türkiye’ye ilk defa sekiz yıl önce AIESEC bursuyla gelmiş. İlk durağı İzmir olmuş. Ama orayı pahalı bulup İstanbul’a gelmiş. Hikayesinin devamını şöyle anlatıyor:
'Saat satıcısı arkadaşımla iki ay saat sattım. Sonra Kumkapı’da bir internet kafede işe girdim. Üç yıl sonra Türk sahibi kafenin işletmesini bana bıraktı. Bir ay kadar önce de burayı kafeye çevirdim. Senegal yemekleri sadece ‘ev restoranları’nda vardı. O yüzden burayı açtım. İşler iyi. Senegal’de diplomam olsa da iş bulmak zordu. Burada İspanyol eşim ve bir bebeğimle yaşıyorum. Hayalim işleri büyütmek.'
Yıllardır buradalar bir zararları olmadı.Ne taciz ne tecavüz nede hırsızlık işlerine bulaştılar.Eskiden saatlerimi bunlardan alıyordum,aşırı saygılı insanlardı.Suriyeliler gelir gelmez bunlara da musallat olmuşlardı,soyları kurusun.Kimseye bulaşmadan ülkede yaşıyorlar arap kırmaları da bakıp örnek alsa keşke.
30 yasindan buyuk olanlar bilir, ulkemize bulgar gocmenleri de geldi bir tanesi bile dilenmedi, trakya gocmenlerine ve afrikadan gelenlere o yuzden saygim sonsuz. ömrumu irkci insanlara dusman olarak gecirdim fakat akp donemiyle gorduk ki arap ırkı henuz modern medeni insan olma gereksinimleri tam olarak karsilayabilmis degil. temizlik hijyen edep adap gorgu kurallarinda şu an icin cagin cok gerisindeler ve ne yazik ki irkcilik karsiti olan benim gibi insanlar dahil şu an bircok insan araplara ve suriyelilere olumsuz bakiyor. konu sadece dilenmeleri değil yani...
bu adamlar hakkında hiç kötü haber duymadım.Ne kadar kötü halde olurlarsa olsun hep bir şeyler satmaya çalışıyorlar.Helal olsun umarım birilerine örnek olur