Sorunun temeline inersek lisans hayatında, yüksek lisansta ve sonrasında da ezber bilgilerle bir yerlere geldiğini söyleyebiliriz.
Haliyle öğrencileriyle iletişimi, ders mantığı da ezber üzerine kurulu olur.
Haftanın 6 günü tatil yapan, diğer günü ise sabah gelip öğlen olunca hadi bana müsade diyen akademisyen tipi.
Başbakana, cumhurbaşkanına ulaşabilirsiniz ama ona ulaşamazsınız. Ulaşılmazdır, sizin ulaşamadığınız kişileri meşgule atar.
SMS yazar gibi bilimsel makale yazabilen arkadaşlardır. Kendilerini bilim dünyasını daha ileri noktalara taşımaya adamış isimlerdir.
Görüşmelerde, derslerde ya da dışarıda karşılaştığınızda ifadeleriyle, duruşuyla size egosunu hep hissettiren, bundan keyif alan insan grubu.
Lafı ağzınıza tıkmaya çalışan, asla itiraz kabul etmeyen akademisyen tipidir. İtirazın ardından notu düşürenler bile mevcuttur.
Bu uygulama ile ceza hukuku dünyasında bir çığır açılmıştır, zaten akademisyenin görevi de araştırma, geliştirme ve inovasyon değil midir?
Oy çokluğu ile karar verilir, hocanın kanaati ve sınıfın cazgır lobisinin cephesi de önemlidir.
Yıllar önce kapılarının önünde bekleyip izah etmeye çalıştıkları durumları anlamayan, geçiştirenleri bir anda unutup sanki hiç öğrencilik yaşamamışlar gibi empatiden uzak tavırlar ortaya koyan kişiler.
Derse asistanını sokan, sınavı asistanlarına okutan, itirazları asistanına yaptırtanları mı desek, makale yazma aşamasında kaynakları asistanına buldurtup, makalenin en çok emek isteyen kısımlarını asistanlarına yazdırtanları mı?
Hal böyle olunca, sürekli bir şeyler kitlenen bilim insanları gelecekte de başka arkadaşlara bunu yapıyor ve sonsuz döngü oluşuyor.
Fotokopi çektirenleri sevmez, kitapla katılım ister. Bazen bu kitaplar kendi kitapları da olabilir, o kadar uğraşılmış hazırlanılmıştır (muhtemelen önemli kısmı asistanlara yazdırılmıştır) fotokopi şimdi ayıp değil midir arkadaş?
Hemen sınıfı terk et.
Özellikle sevmediği bir sınıf, bölüm mevcutsa elinden kurtuluş yoktur. İsterseniz haftalarca çalışın, o gün kan akar.
Tek tek yoklama almak da bu sevdaya dahildir. Tahtaya konuşanlar listesinin yazılması an meselesidir, tüm halkımız dikkatli olmalıdır.
Kendi işleri, alanları ile ilgili programları bilen ancak diğer programları öğrenme konusunda aynı şevki gösteremeyenler...
Powerpoint'i bilmeyen yoktur, iyidir hoştur ancak Microsoft bugün bu programı kaldırsa, Türkiye'de onlarca üniversite kapanabilir.
kanka izninle çalıyorum:) tmmdır kardeşim;) eyw beğen yorum yap paylaş
Keşke olmasa dediğimiz bir eylem intihal, ama ne yazık ki yaşanıyor.
Bilimsel gerçeklerin konuşulduğu bir yerde, kişisel fikirlerini dersine yansıtan, hatta bazen öğrencilerini bu noktada hedef alan, cezalandıran akademisyenlerdir. Kınıyoruz.
Profesörünün kulu ve elçisidir. Sözü onun sözüdür, sorusu onun sorusudur. Profesörüne yapılan itiraz ona yapılmış sayılır.
Çanta sevimli görünebilir ama, herkes ayık olsun.
Bu saydığımız akademisyen tanımları elbette ki Türkiye'de azınlık, çok ufak bir azınlık.
İşini ciddiye alan, kendisine, öğrencilerine, bağlı olduğu kuruma, ülkesine ve bilime katkı sağlamak amacı ile gece gündüz çalışan akademisyenlerimizi tenzih ederim.