Hepsi İleri Görüşlü Bir Adam Sayesinde: Küllerinden Doğan Barselona'nın İlginç Hikayesi

2000 yıllık geçmişiyle dolu dolu bir şehir Barselona. Bu yüzdendir ki şehri görmeye giden herkesi kendine aşık eder. Peki Barselona ne zaman ne nasıl bu kadar göz alıcı bir şehir haline geldi? Mimarisiyle, eğlencesiyle ve yeme içme kültürü ile bilinen Barselona nasıl inşa olmuş hiç merak ettiniz mi? Detaylar içeriğimizde.

Karşınızda Barselona'nın gece manzarası. Dünyanın en eşsiz şehirlerinden biri olan Barselona nasıl bu kadar gözüküyor?

Barselona, 1855'e kadar İstanbul gibi aşırı kalabalık, kirli ve bir nevi hastalıklı bir şehirdi. Sonra birden bir şey oldu ve şehir tamamen değişti.

İşte bugün güzel bir şehir nasıl baştan inşa edilir ona bakacağız...

Burası 1855'in Barselona'sı... Nüfus neredeyse 200.000 idi ve bu insanların tamamı surların arasında iki kilometrelik bir alana sıkışmış halde yaşıyordu.

Şehir olması gerekenden çok daha fazla kalabalık, bulaşıcı hastalıklar hızla yayılıyor.

Suç oranı fazla, hijyen yok... Şehir hem pis hem de tehlikeli...

1714'ten beri duvarların yarım mil yakınında (top ateşi menzili) herhangi bir inşaat yasaklanmıştı.

İki yüz yıl sonra bu çok büyük bir engel haline geldi ve yaşam beklentisi orta sınıf için 30'ların ortalarına ve işçiler için 20'lerin ortalarına düştü.

1855'te insanlar daha fazla dayanamadı ve Barselona'da İspanya'nın ilk genel grevi gerçekleşti.

Bu dönem, halkın huzursuz olduğu bir dönemdi. Zira sanayileşme ve tarım işçilerinin iş için şehre akın etmesiyle şehrin nüfusu sürekli artıyordu. Bununla birlikte siyasi bilinç de arttı ve bu sayede 1855 yılında ilk grev gerçekleşti.

Yıllarca süren siyasi çekişmelerden sonra, nihayet hükümet şehrin surlarının yıkılmasını emretti.

Ve Barselona'nın ihtiyaç duyduğu, (Eixample olarak bilinen) genişlemeyi tasarlamak üzere bir yarışma duyuruldu.

Şehir planlamasına takıntılı eski bir inşaat mühendisi olan Ildefons Cerdà'nın zamanı gelmişti.

Ildefons Cerdà, Barselona'nın sosyal ve topografik araştırmalarını yapmak için mühendislik işinden ayrılmıştı

Bunların hepsi yeni bir şehir planı hazırlığı içindi.

O gerçek bir vizyonerdi. Cerdà, teknolojinin dünyayı değiştirmekte olduğunu ve yeni bir şehir türüne ihtiyaç olduğunu fark etmişti. En önem verdiği konular da,

iyi yaşam standartları, eşitlik ve modern dünyaya hazırlıktı.

Cerdà'nın sunumu kazandı, sonra reddedildi ve ardından değiştirilmiş bir biçimde tekrar kabul edildi.

Cerda'nın sunumunu yukarıda görebilirsiniz. 

Siyah olan kısımlar 1855'teki Barselona. Kalan her şey ise yeniden inşa edilecek Barselona'ya ait. 

Bu proje ile eklenen altı küçük kasaba sayesinde her şey yepyeni olacaktı.

Cerda'nın yeniliklerinden biri de Barselona bloklarının yivli köşeleriydi yani mansanalar...

Bu yenilik, dönüş alanı ve trafik için görünürlük sağladı.

Cerda ayrıca ileride herkesin araba kullanacağını öngörerek, Barselona için geniş yollar yaptı.

Cerdà'nın önerdiği bloklar geniş bahçelerin etrafına inşa edilecekti. Bu da, zengin ya da fakir fark etmeksizin her vatandaş için hijyen, güneş ışığı ve iyi bir yaşam kalitesi demekti.

Ancak Cerdà'nın ütopyası gerçekleşmedi. Bloklar inşa edildi ve bahçeler dolduruldu.

Yine de, Eixample'ın benzeri görülmemiş inşaatı devam etti.

1888'de Evrensel Sergi'ye ev sahipliği yapmak üzere Barselona seçildiğinde önemli bir an geldi. Dünyanın dikkati Barselona'ya çevrilecekti. Burada gerçekten farklı ve modern bir şehir yaratma şansı vardı.

Eski duvarların hemen dışındaki kale yıkıldı ve yerine Parc de la Ciutadella yapıldı.

Evrensel Sergi için hazırlık, şehrin bugüne kadar ayakta kalan diğer birçok binasının ve özelliğinin inşasına da sahne oldu.

Josep Vilaseca i Casanovas tarafından tasarlanan ve kırmızı tuğlalarıyla hemen tanınan Arc de Triomf gibi.

Bir kentsel dönüşüm projesi olan Eixample ile başlayan bu şey, çok daha büyük ve görkemli bir şeye dönüşüyordu...

Birdenbire Barselona ve Katalonya'nın kendilerine has bir mimari tarzı olmuştu: Katalan Modernizmi.

Geniş açılı düşünürsek, 1880'lerde ve 1890'larda Avrupa'yı kasıp kavuran aynı tasarım ilkelerinden ve yaratıcı felsefelerden ilham alan Art Nouveau'nun bir alt türü diyebiliriz bu oluşum için.

Ancak bu kıtasal hareket, Katalonya'da benzersiz bir biçim aldı.

Son derece yetenekli, deneysel mimarlardan oluşan bir grup ortaya çıktı: Antoni Gaudí, Lluís Domènech i Montaner ve en başta gelenleri arasında Josep Puig i Cadafalch.

Gaudi'nin eserleri - Sagrada Família, Parc Güell, Casa Batlló ve belki de en ünlüsü olan Pedrera.

Ancak bunlar, Evrensel Sergi'den sonraki yıllarda Barselona'yı dolduran kendine özgü, hoş mimarinin yalnızca küçük bir bölümünü temsil ediyor.

Lluís Domènech i Montaner tarafından tasarlanan ve 1908'de tamamlanan Palau de la Música Catalana'yı düşünün.

Barselona, ​​elli yıl önceki sıkışık Orta Çağ şehrinden bu yana çok yol kat etmişti.

Ve böylece, sonunda Cerdà'nın Eixample'ı -biraz değiştirilmiş olsa da- tamamlandı. Cerda, şehrini geleceğe hazırlamış ve tesadüfen onun izinden giden birçok kişi aracılığıyla da ona tamamen benzersiz bir kimlik kazandırmış oldu.

Barselona o zamandan beri çok daha fazla genişledi ve gelişti. Ancak bu genişlemenin büyük kısmı Eixample'ın aşıladığı mimari, kentsel, sanatsal ve kentsel değerlerden aldığı ilham sayesinde oldu.

Cerdà için aslında ilk şehir planlamacısı diyemeyiz. Londra, 1666'daki Büyük Yangın'dan sonra yeniden inşa edilmişti, Paris, Haussmann tarafından dönüştürülmüştü.

Cerdà'yı özel kılan şey, dünyayı yeniden şekillendiren modernleşme dalgasıyla yakından ilgilenmesi, ayrıca halk sağlığı ve kentsel biçim konusunda da benzeri görülmemiş düzeyde araştırma gerçekleştirmesidir.

Cerdà için bu yüzden, belki de modern şehirciliği ilk bulan ve kuran kişi diyebiliriz.

Bu yenilenmeye rağmen, pek çok şehirde olduğu gibi Barselona'da da Orta Çağ şehri yıkılmadı.

Duvarlar yıkıldı, ancak dar sokakları, taş döşeli meydanları ve kiliseleri bozulmadan kaldı.

Cerdà 1876 yılında hayata veda etti. Bu gördüğünüz onun mezar taşı. Tarihin en büyük şehir planlamacılarından birine uygun bir anıt olmuş gerçekten...

Ildefons Cerdà 1876'da öldü. Ne yazık ki, Barselona'nın dünyanın en sevilen şehirlerinden biri haline geleceğini görecek kadar yaşamadı. Ancak o görmese de hayali gerçek oldu.

Dibine Kadar İndik: Dante ile Cehennemin Dokuz Katını Geziyoruz!
Kimine Göre Başyapıt Kimine Göre Utanç Tablosu: Michalengelo'nun Son Yargı Freski
Düşünüyorum Öyleyse Varım: Peki Dil Olmasaydı Düşünmek Mümkün Olur muydu?

Popüler İçerikler

Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Gazeteci Fulya Öztürk'ün Azerbaycan Milletvekiline Ağladığı Anların Beden Dili Analizi Çok Konuşuldu
Görüşme Esnasında Erkeğe Maddi Sorular Sorulmasını Destekleyen Kadın Tepkilerin Odağında