Düşünme, insanın var olmasının bir parçasıdır. Her insanın gerçekleştirdiği bu eylem, bazı insanlarda aşırılık boyutuna ulaşınca psikolojik rahatsızlıklara neden olabilir. Aynı düşünceleri tekrar tekrar, bütün detaylarıyla düşünmek Overthinking'i ortaya çıkarmaktadır. İngilizceden dilimize 'aşırı düşünme' olarak yansıyan bu kavram hayatımızı büyük ölçüde etkilemektedir. Devamı içeriğimizde.👇
Utandığım anlardan ziyade aşağılandığım anlar ara ara aklıma gelir. Durduk yere tadımı kaçırmam konusunda üstüme yoktur bence. Lisede kızlara hava atmak için çömezliğimle uğraşan Eren, ilkokulda sırf çocuğum diye uğraşıp insanlar ile iletişimi ilk azaltanlardan biri olan Sercan -ya da Serdar mıydı ne karın ağrısıysa işte-, yine sessiz birisiydim diye zevkine uğraşan, hakaretler eden ve hatta dövmeye kalkışan Alperen iti, lisede bir kız ile arkadaşça foto çekilip Insta'ya atınca görür görmez abartılı kıskançlık taslayan ve hatta ölüm tehditleri savuran çakma sevgili Burak... Bu pezevenkleri asla unutmayacağım ve asla hakkımı helal etmeyeceğim. Ahirette cehennem burunlarının diplerinde olsa tekmeleyip aşağı atarım. Bunlar ve bunlar gibi piç kuruları yüzünden çekingenliğim arttı. İnsanlarla konuşmaya korktum. 25 yaşımdayım, yakında askere ve belki de işe gideceğim ama hala böyleyim. Bazen 'Keşke susmayıp karşılık verseydim' diyorum, bazen de 'İyi susmuşum da onlar gibi olmamışım' diyorum.
Bu bende var galiba. Zaten tahmin etmeyi de takıntı yapmış birisiyim. Sadece salonumun kapısı gıcırdasa hemen 'Aha babam salona girdi büyük ihtimal. Telefonunu şarja koyabilir ve oradaki laptopu görünce aklına ben gelebilirim ve yanıma gelip PC başında çok durduğumu düşünüp gözümü dinlendirmemi söyleyebilir ve gözlüğümden memnun olup olmadığımı söyleyebilir...' gibi sonsuza gidebilecek bir akıntıya kapılıyorum. İçimden söylüyorum tabi ki :) Bazen kendimi kaybedip mırıldandığım da oluyor ki bir keresine babam görüp 'Kimle konuşuyorsun oğlum?' dedi ve hop diye toparlandım. Tahminlerim tutmasa tutana kadar devam ediyorum. Tutsa da seviniyorum ve gaza gelip yine devam ediyorum. Bir türlü bırakamıyorum. Faydasız olduğunu biliyorum da bırakamıyorum işte :) Evde tekken de bazen sesli yapıyorum. Çenem durmuyor yeri geldiğinde. Bazen kalbim hızlanıyor, nefesim kesiliyor falan ama hiç bunları bile takmıyorum. Durum ciddi mi yoksa evham mı yapıyorum hiç bilmiyorum vallahi.
Uyku zaten zorla çağırdığım bir şey. Uykum geldiği için uyuduğum günler bir elin parmağı kadardır belki de. Kafam hiçbir zaman boşalamıyor. Kafayı yastığa koydum mu hemen 'Fida Film' introsu ile seansa başlıyoruz. 'Yahu bir dur iki dakika da uyumaya çalış' diyorum da, tırt. Kendime laf geçiremiyorum. Geçmişi de düşünmeden edemem, geleceği de. Pişmanlıklarla, 'keşke'li cümleler ile dolu mazim ayrı, kaygı ve gerilim dolu geleceğim ayrı. Bebeklik arkadaşım ile ta 2009 - 2010 senelerinde yaptığım Facebook konuşmalarına bakarım ara ara. Ta aynı senelerden bugüne kadar çektiğim videolara bakarım. Evet. Yıllarca o videoları asla silmedim ve bir yığın flash bellekte saklarım hala. Bazı dosyalar o aptal hafıza kartımın bir sorunu yüzünden silindi gitti ve delirdim resmen. İki tane bebeklik dostum var sadece ama biri İzmir'de, diğeri de İstanbul'da. Yıllarca göremiyorum onları da. O yüzden, onlarla çekildiğim fotoğraflara, videolara artık bir şey olmasını asla istemem.