Ünlü yazarlar zaman içerisinde başka bir hikayenin baş kahramanları olurlar. Özellikle artık hayatta olmayan bu yazarların yaşadıklarına olan ilgi günden güne herkesin dikkatini çekiyor. Bu yazıda size dünyada çok okunan, hakkında çok söz söylenen yazarların hayatlarından uyarlanan biyografik filmleri bir araya topladım. Filmleri izlemek için kaydetmeyi unutmayın.
İyi okumalar ve iyi seyirler. 😍
Pat Murphy'nin yönettiği ve başrollerini Ewan McGregor ve Susan Lynch'in paylaştığı Nora, ünlü yazar James Joyce'un karısı Nora Barnacle'ın zor ve sıkıntılı hayatına odaklanıyor. Yazar, 1904 yılında Nora Barnacle ile tanışıyor. Filmde karısına duyduğu kıskançlık, hırs ve onun için yaptığı fedakârlık üçgeninde tutkulu aşkı anlatılıyor. Şizofreni hastası Joyce, karısına son derece sadıktır ama yoğun hisleri ilişkilerini iyice karmaşık bir hale getirir.
Yönetmen koltuğunda Stephen Daldry'nin yer aldığı ve Nicole Kidman, Julianne Moore, Meryl Streep gibi güçlü isimlerin yer aldığı filmin hikayesi, yazar Virginia Woolf'un hayatından ve başyapıtı sayılan Mrs.Dalloway'den yola çıkar. 1923 yılında Woolf'un başlattığı hikaye bambaşka kadınların 1951 ve 2001 yıllarına bizi götürüyor. Bir cümle ne kadar yaşar, bir roman kaç kere tekrar edebilir sorularına cevaplar veriliyor: Sonsuza kadar. Film, feminist ideolojinin önde gelen yazarlarından Virginia Woolf’un iç dünyasına ve onu intihara sürükleyen düşüncelere farklı tarzda yaklaşıyor.
Michael Hoffman'ın yönettiği ve Christopher Plummer'ın başrolünde olduğu film, dünyaca ünlü Rus yazar Tolstoy'un ömrünün sonlarına doğru hayatını konu alır. Filmde Tolstoy akımı olarak bilinen ve maddiyattan uzaklaşmayı, manevi değerlere öncelik vermeyi ilke edinen hareketin doğuşu anlatılır. Ancak yazarın hayat arkadaşı ve ilham perisi olan karısının maddi hırs ve kaygıları bu dengeyi değiştirir. Aşkın Son Mevsimi filmini Tolstoy'un maddi kaygılar ve manevi değerler arasında sorgulama yaptığı İnsan ne ile Yaşar? adlı eserinin beyazperdeye yansıması olarak da değerlendirmek mümkündür.
Biket İlhan'ın yönettiği film, şair Nâzım Hikmet'in 1941 yılından sonra Bursa Hapishanesi'nde geçirdiği dönemi anlatır. Yazar. komünizm propagandası nedeniyle hapse mahkûm edilmiştir. Şöhretini duyan hapishanedeki mahkûmlar onun şiirinden ve ressamlığından ilham alırlar. Ancak Nâzım Hikmet'in aklı karısı Piraye'dedir. Filmde savaş yıllarının getirdiği sefalet, yazarın karısından haber alamaması ve başka bir kadın olan Münevver de film konusudur. Filmin adı, Nazım Hikmet'in 'Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri' adlı şiirinden gelir.
İtalya yapımı dramatik filmin yönetmeni Michael Radford'dur. Film, Şilili şair Pablo Neruda'nın hayatından yola çıkar. Fransız aktör Philippe Noiret'nin şair Pablo Neruda'yı canlandırdığı filmde, siyasi fikirlerinden dolayı İtalya'da bir adada sürgünde olan şaire bisikletiyle mektuplarını taşıyan sade bir postacının yavaş yavaş şiiri sevmeye başlaması ve şairle aralarında gelişen sıcak dostluk anlatılır. Postacı, köyün güzeli Beatrice’i etkilemek için şairane bir kimlik edinmek ister. Filmde postacıyı Massimo Troisi bu filmi tamamlayabilmek için önemli bir kalp ameliyatını erteledi ve maalesef film tamamlanır tamamlanmaz da bir kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Öldüğünde 41 yaşındaydı ve filmin yakaladığı başarıyı göremedi.
Yönetmenliğini Steven Soderbergh'in yaptığı 1991 yapımı bir gizem-gerilim filmi Franz Kafka'nın hayatına dayanıyor. Görünüşte biyografik bir filme benzeyen ama daha çok Kafka'nın başına gelen kurgusal bir hikayeyi Kafkaesk tarzda konu ediniyor. Jeremy Irons’ın canlandırdığı Kafka, 1919 yılının Prag'ında bildiğimiz yazar kimliğinin dışında bir sigortacı olarak karşımıza çıkıyor ve akıllara hemen yazarın unutulmaz eseri Joseph K. geliyor. Ancak kurgu bununla da sınırlı kalmıyor ve yazarın Dava, Şato ve Dönüşüm’e eserlerine gönderme yapıyor. Filmde sigortacı Kafka, iş arkadaşlarından birinin öldürülmesi üzerine harekete geçer ve cinayetin gizemi peşinde koşarken kendini bir yeraltı grubunun karşısında bulur.
Ralph Fiennes'in yönettiği ve oynadığı film, Charles Dickens ve Nelly Ternan arasında 1870'teki ölümüne kadar on üç yıl süren gizli aşk ilişkisini konu alıyor. 18 yaşındaki İngiliz aktris Ellen 'Nelly' Ternan aldığı bir sahnede 45 yaşındaki Charles Dickens tarafından fark edilir. Edebi fikirlerini ve tutkusunu karısıyla paylaşamadığı için hayal kırıklığına uğrayan Dickens, zamanını Nelly ile geçirir. Filmde yaşamını sahnede geçiren genç bir kadının yazarı hayatının merkezine aldıkça nasıl silindiği gözler önüne serilir. Dickens'ın tutkusu, Ternan'ı aşk ve hırs uğruna hapseder ve kadın görünmez bir kahraman olarak satırlarda kalır. Ayrıca film, Viktorya İngiltere’sinin sosyal ilişkileri, cinsiyet rolleri ve toplum dokusunu yansıtması bakımından tarihi bir belgesel tadında dönem filmi olarak karşımıza çıkar.
Julian Jarrold tarafından yönetilen biyografik romantik drama filminde çok okunan İngiliz yazar Jane Austen'in erken yaşamını ve Thomas Langlois Lefroy'a olan sonsuz aşkını anlatıyor. Austen'ı Amerikalı aktris Anne Hathaway canlandırırken aşık olduğu adamı İskoç aktör James McAvoy oynuyor. Jane, fakir bir ailede büyümüştür ve 18. yüzyılın İngiltere'sinde bir kadın için tek kurtuluş yolu zengin bir adamla evlilik yapmaktır. Filmde Austen'ın bunu reddederek avukat bir adama aşık olması ve tutkulu aşklarını edebiyat dünyasına taşıması işleniyor.
Christine Jeffs'in yönettiği ve Gwyneth Paltrow'un oynadığı İngiliz biyografik drama filminde önde gelen şairler olan Sylvia Plath ve Ted Hughes arasındaki gerçek hayattaki romantizme dayanan bir hikaye anlatılıyor. Filmde yazarın iç dünyasını ve ölüm kararını alana dek düşünceleri takip ediliyor. Ayrıca kocası Ted Hughes’u da mercek altına alan filmde evliliğe, yazarlığa ve kadınlığa Sylvia’nın gözünden bakarken bir erkek olarak Hughes’un, yazarı nasıl etkilediği gözler önüne seriliyor.
Richard Attenborough'un yönettiği filmde Ernest Hemingway'in gençlik yıllarında savaşla mücadele ederken aşkla tanışmasını anlatılır. Hemingway'in sonraki zamanlarda Amerikan edebiyatının mihenk taşlarını oluşturacak eserlerin çıkış noktasını dile getirir. Amerikalı yazar Ernest Hemingway 1. Dünya Savaşı'nda bir ambulans şoförü olarak çalışmıştır ve savaşta insanları gözlemleme fırsatı bulmuştur. Film bu yönde başarılı yazarın kendi hayatı ile paralel bir şekilde ilerler.
Henry King'in yönetmenliği yaptığı film, ünlü yazar F. Scott Fitzgerald ile Sheilah Graham'ın ilişkisini konu alır. Filmde hayatının sonlarına doğru, F. Scott Fitzgerald'ın hasta karısının tımarhane masraflarını karşılayabilmek için Hollywood stüdyolarına senaryo yazarken bir yandan da alkolizmle de mücadele ettiği anlatılıyor. Ayrıca filmde Graham ile tanışan yazarın dedikodu köşe yazarlığı yaptığı ele alınıyor.
Ilan Duran Cohen tarafından yönetilen Fransız yapımı film, ikisi de dünyaca ünlü yazar olan Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir'ın Sorbonne'daki üniversite yıllarını konu alır. 1924 yılında Simone de Beauvoir, Sorbonne Üniversitesi'nde felsefe okumaya hazırlanan parlak ama içine kapanık bir genç kızdır. Sadece üniversite arkadaşı Jean-Paul Sartre onun yeteneğini ve zekasını fark eder. Bu arada De Beauvoir da onun biseksüelliğini araştırır.
Vincent Sherman tarafından yönetilen ve ransız-İspanyol-İtalyan uluslararası ortak yapım biyografik filmi olan Cervantes, Don Kişot'un yazarı Miguel de Cervantes'in erken yaşamını ele alır. Renkli olarak çekilen filmde Cervantes'in bir fahişeyle ilişkisi ve bir Türk tarafından tutsak edilmesi konuları işlenir.
Dome Karukoski tarafından yönetilen ve İngiliz-Amerikan biyografik drama filmi olan Tolkien, Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi serisinin yazarı İngiliz profesör J. R. R. Tolkien'in erken yaşamı ve önemli akademik çalışmalarını konu alır. Filmde Tolkien'ın yetim kaldığı çocukluk döneminden itibaren yaşamı ve arkadaşlık ve aşkı keşfetme hikayesi anlatılırken diğer yandan da 1. Dünya Savaşı döneminde yaşadıklarına değiniliyor.
Yönetmenliğini Jan Troell'in yaptığı filmde Açlık kitabıyla tanınan Norveçli ünlü yazar Knut Hamsun ve eşi Marie Hamsun'un ulusal bir kahramanken 2. Dünya Savaşı sırasında Norveç'i işgal eden Nazi Almanya'sını destekledikten sonra hainlikle suçlanan yazarın yaşamını konu alır.
Bu listede izledikleriniz varsa hangilerini beğendiniz? Yorumlarda buluşalım.