Agos'un aktardığına göre Paylan, kanun teklifinin gerekçesini şöyle açıkladı:
'Ermeni halkının Büyük Felaketi, olması gerektiği yerde, Türkiye’nin meclisinde konuşulmalı, adı konulmalı ve adaleti sağlanmalıdır. Bu sağlanırsa, diğer ülkelerin devlet başkanlarının ve parlamentolarının bu konuda söyleyeceklerinin bir önemi kalmayacaktır. Ermeni halkının yarasını iyileştirecek tek toplum Türkiye toplumu, tek meclis ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Ermeni Soykırımı bu topraklarda gerçekleşti ve adaleti ancak bu topraklarda, Türkiye’de sağlanabilir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan etnik ve dini gruplar arasında önemli nüfusa sahip halklardan biri de Ermenilerdi. Talat, Enver ve Cemal Paşalardan oluşan cunta, Osmanlı İmparatorluğu dağılırken, tek kimliğe dayalı bir ulus inşa etmek amacıyla, Müslüman olmayan halkları sürmeye karar verdi.
24 Nisan 1915 tarihinde 250’ye yakın Ermeni aydının tutuklanması ile başlayan sürgün ve katliamlar, 27 Mayıs 1915 tarihinde çıkarılan Geçici Tehcir Kanunu’yla Ermeni halkının topyekün kadim topraklarından sürülmesi ve büyük çoğunluğunun yaşadıkları yerlerin civarında ve göç yollarında katledilmesiyle sonuçlandı.
Ermeniler, 1915’te yaşananları Medz Yeğern [Büyük Suç], Ağed [Felaket] gibi isimlerle nitelendirdiler. Süryaniler ise yaşadıkları felakete Seyfo [Kılıç] adını verdiler. Soykırımdan sonra hayatta kalan Ermeniler, başlarına gelen büyük felaketin adaletini bulmak için 107 yıldır mücadele etmektedir.
Dünyada çok sayıda devlet ve eyalet parlamentosu, Ermeni Soykırımı’nı tanımıştır. Ancak bu kararlar Ermeni halkının yarasını iyileştirmemiştir. Soykırım mağduru milyonlarca Anadolulu Ermeni, üç kuşak boyunca, adalet duygusunu tadamadan hayata veda etmiştir.
Ermeni Soykırımı’nın failleri olan dönemin devlet görevlilerinin isimleri, inkâr politikasını destekler biçimde, başta Ermeni Soykırımı’nın baş faili Talat Paşa olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında kamusal alanlara; sokaklara, parklara, okullara verilmiştir. Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi, Kütahya Mutasarrıfı Ali Faik Bey, Konya Valisi Celal Bey, Boğazlıyan Müftüsü Mehmet Hüsnü Efendi gibi Tehcir uygulamasına ve katliamlara karşı duran ve bu nedenle bedel ödeyen vicdanlı devlet görevlilerinin isim ve hatıraları ise toplumsal hafızadan silinmiştir.
ermeni çetelerinin yaptıklarını görmezden gelen, tehcir kararının nedenlerini sorgulamayan, 1. dünya savaşı zamanı zayıflayan devlet güvenliği ortamında gerçekleşen tehcir esnasında, ermeni çetelerinin canını yaktığı bir takım illegal grupların tehcir konvoylarına yaptığı saldırıları, devletin sistematik saldırısı algısı yaratılması ve bu kansızlarca tekrar tekrar gündeme getirilmesi.
Bu kadar hainlikten sonra bunu da kabul etseler şaşırmam
Şu resimde görmüş oldugunuz adam bu topraklarda dogdu bu vatanın sınırları içinde oksijen aldı bu devletin okuluna gitti boynuna bir kravat baglayabildiyse bu vatanın sayesinde. Ermeniler o dönem bize neler yaptıysa buda şimdi ufak ufak bize aynını yapıyor hemde bizim meclisimizde. Bizim içimizde dogup bizimle birlikte büyüyüp bir yerlere geldikten sonra ben sizden degilim ben parayı verenin vaadi fazla sallayanın yanındayım demekte ayrı bir karaktersizlik. Bu geri zekalıda akıl olsa onlara ozamanlar ne vaad edilmişti şimdi nerde ne durumdalar diye bakar insan.